Erdoğan Sağlam

01 Nisan 2022

Sermaye tamamlama fonları mevcut hükümlere göre de vergilendirilemez!

Sorunun çözülmek istenmesini olumlu karşılıyorum, ancak çözüm şeklini doğru bulmuyorum. Sanki mevcut durumda tamamlama fonları vergiye tabi de bu özel düzenleme ile vergi dışına çıkarılıyor!

Uygulamada "teknik iflas" olarak da adlandırılan, sermaye şirketlerinin sermayelerini kaybetmeleri konusu, son yıllarda, ekonomik krizin de etkisiyle sürekli gündemi meşgul ediyor. 

Ekonomik kriz ve sonrasında krizle birlikte yaşanan pandemi ortamı, bu konuda şirketlerin sıkıntı yaşamasına neden olunca Ticaret Bakanlığı çıkardığı tebliğler ile şirketleri 2023 yılına kadar rahatlattı. 

Önce 2018 yılında, henüz ödenmemiş yabancı para cinsinden borçların değerlemesinden doğan kur farkı zararlarının, 1/1/2023 tarihine kadar sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin hesaplamalarda dikkate alınmamasına imkân verildi.

Sonra 2020 sonunda, 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının da sermaye kaybı veya borca batık olma hesaplamalarında dikkate alınmayabileceği düzenlendi.

Umarım ekonomik kriz bu şekilde devam etmez ve bu geçici düzenlemelerin süresini uzatmak zorunda kalmayız! 

Yapılan bu düzenlemelerin önemini vurgulamak bakımından sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının veya üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalmasının ne anlama geldiğini ve bu durumlarda alınabilecek önlemleri kısaca hatırlayalım. 

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması

Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması (yani zararın sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısına eşit veya bu tutardan çok ve üçte ikisinden az olması) halinde yönetim organı derhal genel kurulu toplantıya çağırmak ve uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunmak zorundadır (Türk Ticaret Kanunu Md.376/1).

Tebliğ'e göre yönetim organı, şirketin mali durumundaki kötüleşmeyi ortadan kaldırmak veya en azından etkilerini hafifletmek amacıyla, uygun gördüğü tedbirleri (sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi gibi iyileştirici önlemleri) alternatifli ve karşılaştırmalı olarak genel kurula sunar.

Genel kurul, sunulan iyileştirici önlemleri aynen veya değiştirerek kabul edebileceği gibi, sunulan önlemler dışında başka bir önlemin uygulanmasına da karar verebilir.

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması

Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılan şirketlerin kendiliğinden sona ermiş sayılmaması için, toplantıya çağrılan genel kurul;

a) Kalan sermayeyle yetinmeye karar vererek sermaye azaltımı yapılmasına,

b) Sermayenin tamamlanmasına,

c) Sermayenin artırılmasına karar verebilir ( ürk Ticaret Kanunu Md.376/2).

Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalmasından kasıt, zararın sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisine eşit veya bu tutardan çok olmasını ifade ediyor.

Görüldüğü gibi gerek sermayenin yarısının gerekse üçte ikisinin kaybedilmesi halinde alınabilecek önlemlerden biri sermayenin tamamlanmasıdır. 

"Sermayenin tamamlanması" ne demektir?

Sermayenin tamamlanması, bilanço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılması anlamına gelir. Kanuni yedek akçelerin yitirilen kısımlarının tamamlanmasına ise gerek yoktur. 

Genel kurulca sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her bir ortak zarar sebebiyle karşılıksız kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlüdür. Ortak cari hesap alacağını da bu amaçla şirkete tahsis edebilir. Bu yükümlülüğün ayın olarak ödenmesi mahiyetinde olup, alacaktan vazgeçme değildir.

Her ortak, payı oranında sermayenin tamamlanmasına katılabilir ve verdiğini geri alamaz. Bu yükümlülük karşılıksız olup, sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde değildir. Ayrıca yapılan ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak da nitelendirilemez.

Tüm ortakların tamamlamaya katılmayı kabul etmemesi, bazı ortakların kendi istekleriyle tamamlama yapmasına engel değildir. Bu demektir ki, sermayenin tamamlanmasına bazı ortaklar katılmayabilir.

Bilanço zararlarının kapatılması için sermayenin tamamlanması kapsamında ortaklarca yapılan ödemeler öz kaynaklar grubu içerisinde "sermaye tamamlama fonu" hesabında izlenir. Sermaye tamamlama fonu yalnızca zararların mahsup edilmesi suretiyle kullanılabilir. Sermaye artırımında dahi kullanılamaz (Bence Ticaret Bakanlığının bu yaklaşımını değiştirmesi lazım, çünkü bu fonlar sermayeye eklenebilmeli).

Buraya kadar yaptığım açıklamalar ticaret hukukuna ilişkin, şimdi vergi hukukuna geçebiliriz.

Sermayenin tamamlanması vergisel açıdan ne anlama geliyor?

Kurumlar bakımından da geçerli olan Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesine göre kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce;

- İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

- İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Bu nedenle ortaklarca şirkete konulduğu (ilave edildiği) tartışmasız olan sermaye tamamlama fonu, aynen sermaye gibi bir öz kaynak unsuru olup, vergiye tabi bir kazanç olarak değerlendirilemez. 

Yıllarca bu şekilde uygulama yapıldıktan sonra, yasal değişiklik olmadığı halde Gelir İdaresi tarafından verilen özelgelerde hatalı bir yorum yapılmış ve söz konusu fonların vergiye tabi kazanca ilave edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Hatta ortada mal teslimi veya hizmet ifası olmadığı tereddütsüz iken bu fonun KDV'ye tabi olduğu bile ileri sürülmüştür. 

Bu sorunun çözülmesi için kanun değişikliğine gerek olmayıp, bir tebliğ veya sirküler ile hatadan dönülmesi mümkündür.

Ancak 25 Mart 2022 tarihinde Meclis Başkanlığına sunulan son torba yasa teklifinde bu sorunun yasal değişiklik yapılarak çözülmek istendiği görülmektedir. Söz konusu teklif ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun, safi kurum kazancının tespitini düzenleyen 6'ncı maddesine eklenmesi öngörülen fıkrayla, Türk Ticaret Kanununun 376'ncı maddesi uyarınca sermayenin tamamlanmasına karar verilen şirketin ortakları tarafından zarar sebebiyle karşılıksız kalan kısmı kapatacak miktarda aktarılan tutarların kurum kazancının tespitinde dikkate alınmayacağı hükme bağlanmaktadır. 

Mecliste kabul edildiği taktirde yayımı tarihinde yürürlüğe girecek bu düzenleme ile sorun geleceğe matuf olarak çözülmüş olacaktır. Ancak bu düzenlemeye de dayanılarak, geçmişte kayda alınan sermaye tamamlama fonlarının vergiye tabi olduğu ileri sürülebilecektir. 

Son yıllarda bu tür örnekler çoğalmaktadır. Tebliğ veya sirküler çıkarılarak çözülebilecek sorunlar yasal değişiklik yapılarak çözülmek istenmektedir. Sanırım bu yaklaşım, geçmişte verilen olumsuz görüşlere uygun hareket ederek vergi ödeyen mükelleflere, düzeltme hükümleri kapsamında vergi iadesi yapmamak için tercih edilmektedir. Bence bu düzenleme hayata geçirildikten sonra, geçmişte bu tutarları gelir olarak dikkate almayan mükellefler hakkında tarhiyat yapılmamalı, gelir olarak dikkate alıp vergi ödeyenlere ise ödedikleri tutarlar iade edilmelidir. Bunun yasal dayanağı GVK'nın 38 inci maddesidir. Bunun torba yasa ile Kurumlar Vergisi kanununa konulacak bir geçici madde ile sağlanması isabetli olacaktır.

Değişiklik gerekçesi nedir?

Teklifin madde gerekçesinde düzenlemenin gerekçesi aynen şu şekilde açıklanıyor:

"Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, son yıllık bilançolarında sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılan şirketlerin kendiliğinden sona ermiş sayılmaması için, genel kurulca sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verilmektedir. Bu amaçla ortaklar tarafından sermaye tamamlama fonu olarak aktarılan tutarlar söz konusu Kanun çerçevesinde sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde kabul edilmemekte ve karşılıksız bir ödeme niteliğini haiz olduğu belirtilmektedir. Aynca yapılan bu ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak da nitelendirilmemektedir.

Bu düzenleme ile sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde ortaklarca şirketlere bu kapsamda aktarılan tutarların kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaması sağlanmaktadır."

Sorunun çözülmek istenmesini olumlu karşılıyorum, ancak çözüm şeklini doğru bulmuyorum. Sanki mevcut durumda tamamlama fonları vergiye tabi de bu özel düzenleme ile vergi dışına çıkarılıyor!

Henüz vakit varken torba yasa teklifinden bu düzenlemenin çıkarılmasını ve Maliyenin tebliğ veya sirküler çıkararak, sermaye tamamlama fonlarının kurumlar vergisi ve KDV'ye tabi olmadığını açıklamasını umuyorum. Böylece hem geçmiş hem de gelecekteki işlemler yönünden sorun ortadan kalkmış olacaktır.