31.12.2021 bilançolarındaki dövizlerini TL'ye çeviren kurumlara vergi istisnaları getiren kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda 17 Ocak 2022'de kabul edildi. Teklifin Genel Kurulda görüşülerek kısa süre içinde yasalaşması bekleniyor.
Kabul edilen teklife göre, yabancı paralarını TL'ye çeviren kurumlar vergisi mükelleflerinin, dönüşüm nedeniyle oluşan kur farkı kazançları da dahil olmak üzere bu kapsamda açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarından elde edecekleri faiz ve kar payları vergiden istisna olacak.
Buna göre, kurumların döviz tevdiat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paralarını 2021 yılı dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine (yani 17 Şubat 2022'ye) kadar Türk Lirası'na çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk lirası varlıkları en az 3 ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda, dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarının son 3 aya (1 Ekim - 31 Aralık/2021 arasına) isabet eden kısmı istisna edilecek.
Ayrıca yabancı para cinsinden varlıkların Türk Lirası'na çevrildiği tarihte oluşan kur farkı kazançları ile vade sonunda elde edilen faiz ve kar payları istisna edilecek, yani vergilendirilmeyecek.
İstisna kapsamına Merkez Bankası tarafından yapılan destek ödemeleri ve dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan faiz ve kar payları da dahil.
Bu avantaj kaçmaz!
Komisyon görüşmelerinden notlar…
- Uygulamadan beklenti en az 10 milyar doların TL'ye çevrileceği yönünde…
- Dövizin 17 Şubat'a kadar TL'ye çevrilmeyip daha sonra çevrilmesi halinde hangi tarihler arasındaki kur farklarının istisna edileceği konusunda tereddüt vardı. Komisyonda yapılan açıklamalarla bu konuya açıklık getirildi.
Buna göre, 2022 yılında bir geçici vergi döneminden sonra Türk Lirası'na dönüşümün gerçekleşmesi durumunda, geçici vergi dönem sonu ile Türk Lirası'na çevrildiği tarih aralığına isabet eden kur farkı kazançları istisna edilecek.
Örneğin 20 Mayıs 2022 tarihinde dönüşümünün yapıldığını varsayalım. Bu durumda değerlemenin son olarak yapıldığı tarihten dönüşüm tarihine kadar olan, yani 31 Mart ile 20 Mayıs/2022 tarihleri arasındaki döneme isabet eden kur farkları için istisna uygulanacak. 2022 yılı birinci geçici vergi dönemi (yani 1 Ocak ila 31 Mart 2022 arası) için hesaplanan kur farkları ise istisna edilmeyecek. Böylece ödenen geçici vergilerin iade edilmesi önlenmek isteniyor.
Komisyonda kabul edilen önergeyle, istisnalar, kazançları bilanço esasına göre tespit edilen gelir vergisi mükellefleri için de geçerli olacak.
Şimdi şu soruya cevap bekleniyor: Bu düzenleme kapsamında TL'ye çevirme nedeniyle kur farkı zararı çıkarsa bu zarar kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak mı dikkate alınacak?
Bu soruyu şu nedenle soruyorum:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun istisnaları düzenlenen 5'inci maddesinde, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ilişkin giderlerin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararların, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmiyor. Yani bu gider veya zararlar uygulamacıların çok sevdiği tabirle kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak dikkate alınıyor.
Bunun tipik örneği, gayrimenkul satış kazançları için uygulanan istisna nedeniyle doğan giderlerin (örneğin tapu harçlarının) yarısının gider kabul edilmemesidir. Çünkü satış kazancının yüzde 50'si vergiden istisna edilmiş olup, bu giderin yüzde 50'sinin diğer vergili gelirlerden indirilmemesi anlaşılır bir şeydir. Buna bir itirazım yok, çünkü istisna uygulanıyor ve bu giderler doğrudan istisna ile ilgili.
Ancak aynı maddeye dayanılarak, iki yıldan uzun bir süre aktifte yer almış iştirak hissesi satışından doğan zararların yüzde 75'inin, bu satıştan kâr doğsaydı istisna edileceği, yani satış işleminin istisna kapsamında olması nedeniyle matrahtan indirilmesinin kabul edilmemesini doğru bulmuyorum.
Maliye, maalesef iki yıldan uzun bir süre aktifte yer alan iştirak hisseleri satışının istisna kapsamında olması nedeniyle satıştan zarar doğması halinde bu zararın yüzde 75'inin indirilemeyeceği (KKEG olarak dikkate alınacağı) görüşünde.
Buna katılmam mümkün değil, çünkü zarar varsa istisna uygulanmamış demektir.
İstisna, verginin konusuna giren bir işlemin vergi dışı bırakılmasını sağlar. Yani mükellefin lehine bir uygulamadır. Eğer zarar varsa vergi dışı bırakılan bir gelir yoktur, yani mükellef vergisel bir avantajdan yararlanmamıştır. Bu nedenle istisna uygulamasının bir maliyeti olarak istisna ile ilgili bir gider/zararın matrahta indiriminin kabul edilmemesi için sebep yoktur.
Mükellef lehine olan bir düzenlemenin onun aleyhine sonuç yaratması kabul edilemez!
İşte bu nedenle dövizin TL'ye dönüştürülmesi nedeniyle doğan kur farkı zararlarının gider olarak vergi matrahından indirilmesi gerekir.
Maliyenin uygulama esaslarını belirleme yetkisi çerçevesinde konuyu bu doğrultuda değerlendirmesini umuyorum.
Teklifte, uygulamadan yararlanan kurumların kredi kullanımlarına ilişkin herhangi bir kısıtlamaya yer verilmemiş olması nedeniyle de, dövizini bozdurup belirlenen süre boyunca mevduat/katılım hesabında tutan mükelleflerin kullandıkları kredilere ilişkin faiz ve kur farklarını gider yazmalarının önünde de bir engel yok. Tabii ki genel finansman gider kısıtlaması hariç...