Konaklama vergisi, birçok ülkede “şehir vergisi”, “turizm vergisi”, “otel vergisi “gibi farklı adlar altında konaklama veya turistik amaçlı verilen hizmetlerden faydalanan kişilerden konaklama bedelinden ayrıca tahsil edilen dolaylı bir vergi. Konaklanan gece sayısı üzerinden sabit tutarda veya verilen hizmetin bedeli üzerinden oransal olarak alınabiliyor. Bu vergiler merkezi yönetim veya yerel yönetimler tarafından tahsil edilebiliyor. Çoğunlukla bu verginin yerel yönetimler tarafından toplandığını söylemek mümkün.
Ülkemizde bu vergi, 7194 sayılı Kanunla 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nda düzenleme yapılarak “konaklama vergisi” adı altında ihdas edildi. Bu vergi, diğer ülkelerdeki eğilimin aksine merkezi yönetim tarafından genel bütçe geliri olarak tahsil edilecek ve genel kurallar çerçevesinde yerel yönetimlere pay verilecek.
Verginin kapsamı da bir hayli geniş tutuldu.
Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı hizmetleri gibi diğer tüm hizmetler, verilen hizmetin bedeli üzerinden yüzde 2 oranında bu vergiye tabi.
Konaklama vergisi, 1 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girecekti, ancak pandemi sebebiyle önce 2021, sonra da 2022 yılı başına ertelenmişti.
Mecliste 14 Ekim’de kabul edilen 7338 sayılı “Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile konaklama vergisinin yürürlük tarihi 1/1/2023 tarihi olarak belirlenerek, uygulamaya girişi 1 yıl daha ertelendi.
Yüzde 2 olan vergi oranının 31.12.2020 tarihine kadar (ilk uygulama yılının sonuna kadar) yüzde 1 olarak uygulanması öngörülmüştü, ancak sonradan yapılan uzatmalarla bu hükmün anlamı kalmadı. Uzatmaya ilişkin kanunlarda vergi oranına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği için, vergi 2023 başından itibaren yürürlüğe girerse, yüzde 2 oranı geçerli olacak. Ancak Cumhurbaşkanının oranı bir katına kadar artırma, yarısına kadar indirme, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etme yetkisi var. Bu yetki kullanılarak oran düşürülebilir.
Bu vesileyle konaklama vergisine ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum:
- - Başka ülke uygulamalarında bu vergi konaklayanlardan yani hizmetten yararlananlardan tahsil ediliyor. Biz konaklama işletmelerinden almayı tercih etmişiz. Üstelik aynı işletmelerden yakın zamanda Turizm Payı adı altında yeni bir yükümlülük tahsil etmeye başlamışken…
- - Konaklama vergisi diğer ülke uygulamalarında tipik bir dolaylı vergi olarak düzenlenmiş. Biz işletmelerin geceleme ücretleri ve konaklama tesisi bünyesinde sunduğu tüm hizmetler karşılığı aldıkları bedeller üzerinden bu vergiyi tahsil ettiğimiz için kazanç üzerinden alarak verginin dolaylı vergi niteliğini değiştirmiş oluyoruz. Bu yaklaşım turizm işletmelerinin kazanç üzerinden ödedikleri verginin yükünü artırıyor.
- - Genel eğilimin tersine verginin merkezi otorite tarafından toplanması ve merkezi yönetim bütçesine gelir yazılmasını da doğru bulmuyorum. Bu verginin yerel yönetimler tarafından toplanması ve doğrudan sunulan hizmetlerin geliştirilmesi için kullanılması daha isabetli olurdu.
Turizm payını kimler ne için ve ne oranda ödüyor?
Turizm payı, 7183 sayılı Kanunla 15/7/2019 tarihinde kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (Ajans)’nın kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesi ve faaliyetlerin finansmanında kullanılmak amacıyla getirilmiş bir yükümlülük. Ödeme yükümlülüğü 1 Ekim 2019 tarihinde başladı. Herhangi bir erteleme olmadığı için ödenmeye devam ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ve özel hukuk hükümlerine tabi olan Ajansın ana geliri turizm paylarından oluşuyor. Ajans gelirlerinin en az yüzde 85’inin, ülke turizminin tanıtılmasına yönelik faaliyetler, kalan kısmının ise diğer faaliyetlerin finansmanında kullanılması gerekiyor.
Turizm sektöründe faaliyet gösteren ticari işletmelerden bu pay farklı oranlarda alınıyor. Bileşik tesisler[1] ile konaklama tesisleri[2] için geçerli oran binde 7,5 olarak belirlenmiş bulunuyor.[3]
Turizm payının matrahını, kapsama giren ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı oluşturuyor.
Turizm payının tamamı Ajansın geliri olup bütçeye dahil edilmiyor, dolayısıyla genel Sayıştay denetimine tabi değil. Konaklama vergisi mükellefleri aynı zamanda turizm payının da mükellefi olduğundan, konaklama vergisi yürürlüğe girdiğinde, işletmeler üzerinde ağır bir yük oluşturacak.
Ülkemizdeki turizm sektörünün büyüklüğünü düşündüğümüzde Ajansın çok yüksek bir bütçeye sahip olduğu görülüyor.
Turizmin tanıtımı ve yatırımların artırılması için özel sektörün finansman temininde ve karar süreçlerinde yer aldığı Ajansın gerek kamudan gerekse özel sektörden sağladığı kaynakları amacına uygun ve etkin bir şekilde kullanıp kullanmadığının mutlaka sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekir. Her ne kadar özel sektöre karar süreçlerinde yer verilmiş olsa da kontrol siyasilerin elinde…
Kuruluş kanunu ile Ajansın denetiminin esas itibariyle bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması öngörülüyor. Söz konusu kanuna göre Ajansın Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına uygun olarak hazırlanan yıllık finansal tabloları bağımsız denetime tabi. Ancak bağımsız denetimin standartlarına göre yapılması gereken bu denetim faaliyet denetimi olmadığı için, bu denetimle Ajansın elde ettiği gelirlerin kuruluş amaçlarına uygun kullanılıp kullanılmadığı tespit edilemez.
Denetim sürecine Sayıştay’ın katılıyor olması da bu eksikliği gidermiyor. Çünkü maalesef kanun gereği Sayıştay da bu sürece, sadece kendisine sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak (yani denetim yapmadan) bir rapor hazırlamak ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmakla sınırlı bir şekilde katılıyor.
Gerek Ajansın gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sayıştay ve TBMM’nin web sayfalarında yaptığım araştırmada, Ajansın kurulduktan sonraki dönemlere ilişkin bağımsız denetim raporları ile Sayıştay raporlarına ulaşamadım. Bu nedenle düzenlenip düzenlemediğini bilemiyorum. Bunların kamuoyuna açıklanması gerektiğini düşünüyorum.
Bu yazı için son sözüm: Devletin kendi kaynakları ile yapması gereken turizm tanıtımını özel sektör kaynakları ile yapması, üstelik buna ilaveten konaklama vergisi tahsil etmeye çalışmasını doğru bulmuyorum. Aynı işletmenin bu iki yükümlülüğü de ödemesini istemek makul değil. Bu nedenle 2023 başına ertelenen konaklama vergisinin hiç uygulamaya sokulmadan bütünüyle kaldırılması isabetli olur.
[1] Bileşik tesisler; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen kısmi turizm işletmesi veya turizm işletmesi belgesiyle faaliyette bulunan turizm kentleri, turizm kompleksleri ve tatil merkezlerini kapsar.
[2] Konaklama tesisleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen kısmi turizm işletmesi veya turizm işletmesi belgesiyle ya da ilgili kurum veya kuruluş tarafından düzenlenen işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla faaliyet gösteren oteller, tatil köyleri, butik oteller, konaklama içeren özel tesisler, moteller, hosteller, pansiyonlar, apart otelleri ve konaklama içeren kırsal turizm tesisleri ile kampingleri kapsar.
[3] Turizm payını ödemek zorunda olan diğer işletmeler ve onlar için geçerli oranlar şöyle:
- Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinde binde yedi buçuk,
- Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarında binde yedi buçuk,
- Seyahat acentalarında (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde yedi buçuk,
- Havayolu işletmelerinde (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde yedi buçuk,
- Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinde binde iki.