Hazine ve Maliye (nedense "Hazine" demek içimden gelmiyor, bu nedenle yazıda "Maliye" demekle yetineceğim) Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, 4 Nisan’da internet sitesinde kamuoyunun görüşüne açtığı 41 seri no.lu KDV tebliğ taslağı önemli konularda düzenlemeler yapılacağını gösteriyor. Böylesine önemli konuların önceden kamuoyu ile paylaşılarak görüş alınmasını olumlu buluyorum.
Taslakta yer alan açıklamaların bir kısmı, 1 Nisan 2022 tarihinden geçerli olmak üzere KDV oranlarında Cumhurbaşkanınca yapılan oran indirimlerinin KDV Genel Uygulama Tebliğine aktarılmasından, yani Uygulama Tebliğinin oran değişikliklerine uyumlu hale getirilmesinden ibaret. Tebliğde yapılması öngörülen bu değişikliklerin de 1 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Tebliğin yenilik getiren diğer düzenlemeleri ise KDV Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiler kullanılarak yürürlüğe konulacak ve taslak Nisan ayı içinde yayımlanırsa 1 Mayıs 2022 tarihinde yürürlüğe girecek düzenlemeler...
Bu düzenlemeleri aşağıda açıklamaya çalışacak ve görüşlerimi sunacağım.
Genel olarak KDV’de tevkifat uygulaması…
KDV’de tevkifat uygulaması hem güvenlik önlemi olarak hem de KDV’nin bir an önce tahsilini sağlayan Maliyenin çok sevdiği bir müessesedir. Ekonomik krizin de etkisiyle yaygınlaştıkça yaygınlaşıyor. Şimdi bir de buna isteğe bağlı (ihtiyari) tevkifat eklenecek.
Tevkifat uygulaması istisnai olarak ve zorunluluk sebebiyle uygulanması gereken bir uygulama olması gerekirken gitgide sistemin esası haline geliyor.
KDV’de normalde mal veya hizmeti satan mükellef vergiyi “mükellef” sıfatıyla hesaplayarak alıcıdan tahsil eder. Kendi ödediği KDV'yi düştükten sonra da kalanını vergi dairesine öder. Bu işleyişte doğal olarak KDV'nin hazineye intikali belli bir süre gecikme ile gerçekleşir. Mükellefin bilerek KDV'yi geç intikal ettirmesi veya hiç intikal ettirmemesi söz konusu olabileceği gibi, mükellefin naylon fatura kullanarak vergiyi ödememesi de söz konusu olabilir.
İşte bu gecikme ve risk sebebiyle KDV Kanunumuz Maliye Bakanlığına, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisi vermiştir (KDV Kanunu 9/1).
KDV tevkifatı kapsamına alınan işlemlerde KDV, kısmen veya tamamen satıcıya ödenmeyip alıcı tarafından doğrudan vergi dairesine ödenir. Böylece KDV bir an önce hazineye intikal etmiş olur.
Eğer dahili işlemlerde tam (yüzde100 oranında) tevkifat uygulanırsa satıcı işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV’yi hiç tahsil edemeyeceği için yüklendiği KDV’leri indirim imkânı bulamaz, bu da satıcıyı finansal açıdan mağdur eder.
İşte bu nedenle çoğu işlemde kısmi tevkifat uygulanıyor. Kısmi tevkifat oranı belirlenirken, satıcının en azından yüklendiği KDV kadar KDV tahsil etmesini sağlayacak orana ulaşılmaya çalışılır. KDV’de sektörler veya işlemler itibariyle tevkifat oranının farklılaştırılması bu nedenledir. Bu mühendislik önemlidir, sadece hazine faydası gözetilirse mükellef KDV iadesi talep etmek zorunda kalır. Bu da sistemin daha da karmaşık hale gelmesine neden olur.
Bugün KDV sistemimizin “istisna”, “indirimli oran” ve “tevkifat” uygulamalarından dolayı yönetilmesi çok zor ve karmaşık olduğunu ve adil olmadığını söylersek yanlış olmaz. Son oran indirimleri ve tevkifata ilişkin yapılması öngörülen düzenlemeler de bu durumu iyice pekiştiriyor. Sadeleştirme adına yapılan düzenlemeler tam tersi sonuçlar veriyor.
Daha azla uzatmadan tevkifat uygulamasında yapılması düşünülen değişikliklere geçelim.
Demir-çelik ürünlerinin tesliminde (4/10) oranında tevkifat getiriliyor
Halihazırda bakır, çinko, alüminyum ve kurşun ürünlerinin ve bunların alaşımlarının tesliminde (7/10) oranında KDV tevkifatı uygulanıyor. Bunların, ilk üreticileri (cevherden üretim yapanlar) ile ithalatçıları tarafından tesliminde tevkifat uygulanmıyor, sonraki safhaların teslimleri ise tevkifata tabi.
Taslak aynen Nisan ayında Resmi Gazete’de yayımlanırsa 1 Mayıs'tan itibaren demir-çelik ve alaşımlarından mamul ürünlerin tesliminde de tevkifat uygulanacak. Tevkifat oranı (4/10) olarak öngörülüyor.
Demir-çelik ve alaşımlarından mamul ürünlerin, ithalatçılar tarafından yapılan teslimleri ile münhasıran cevherden üretilenlerin üreticiler tarafından ilk tesliminde de tevkifat uygulanmayacak, bu safhalardan sonraki el değiştirmelerde ise tevkifat uygulanacak.
Demir-çelik ve alaşımlarından mamul ürünlerin hurdadan, diğer ham maddelerden veya hurda, cevher ve diğer ham maddeler birlikte kullanılarak üretilmesi halinde bu ürünlerin ilk üreticilerinin teslimi dâhil her safhasındaki teslimlerinde tevkifat uygulanacak.
Tevkifatın kapsamına; cevherden, hurdadan veya diğer ham maddelerden üretilen demir-çelik ve alaşımlarından mamul her türlü uzun (çubuk, inşaat demiri, profil, kangal demir, filmaşin, tel, halat, hasır, boru, lama vb.) veya yassı (levha, sıcak haddelenmiş yassı ürünler, soğuk haddelenmiş yassı ürünler ve kaplanmış yassı ürünler vb.) demir-çelik ve alaşımı ürünler girecek. Demir-çelik ve alaşımlarından mamul eşya (kapı, kapı kolu, köşebent, vida, somun, vida soketi, dübel, kilit, çivi, flanş, maşon, dirsek, kanca, menteşe, yay, bilya, rulman, zincir vb.) teslimlerinde tevkifat uygulanmayacak.
Bu kapsamda tevkifata maruz kalacak mükelleflerin de KDV iade talep etme hakları olacak, böylece devreden KDV ile sınırlı olarak tevkifat nedeniyle mahrum kaldıkları/tahsil edemedikleri KDV tutarlarını iade olarak alabilecekler.
İsteğe bağlı tam tevkifat uygulaması getiriliyor!
KDV sistemimize zorunlu tam ve kısmi tevkifat uygulamasına ilaveten “İSTEĞE BAĞLI TAM TEVKİFAT” uygulaması da getiriliyor.
Tebliğ bu şekilde çıkarsa uygulama 1 Mayıs’ta yürürlüğe girecek.
Bu uygulamanın yapılabilmesi için alıcı ile satıcının anlaşması şart ve bir yıl süreyle anlaştıklarını yazılı bir sözleşme ile vergi dairesine tevsik etmek zorundalar. 1 yılık süre bitmeden uygulamadan vazgeçilemeyecek. Uygulamaya devam edilmek istenmesi halinde sözleşmenin aynı süreyle yenilenmesi gerekiyor.
Uygulama yürürlüğe girerse alıcı işleme ait KDV’nin tamamını vergi dairesine sorumlu sıfatıyla ödeyecek. Satıcı bu işlemde tevkifat nedeniyle tahsil edemediği KDV’nin iadesini, Uygulama Tebliğinin “tevkifata tabi işlemlerde KDV iadesi” hükümlerine göre talep edebilecek.
Taslakta satıcının bu şekilde tahsilinden mahrum kaldığı KDV’nin iadesini alabilmesi için alıcının tevkif ettiği KDV’yi beyan edip ödemiş olması şartı aranıyor.
Tevkifata tabi işlemlerde iade için sorumlunun KDV’yi ödemiş olması şartı 35 no.lu KDV Tebliği ile genel anlamda getirilmiş, fakat bu şarta ilişkin hüküm Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 09.09.2021 tarih ve E.2021/2647 sayılı yürütmenin durdurulması kararıyla kaldırılmıştı. İtiraz üzerine yürütme yeniden başlamış olmakla beraber, Danıştay Dördüncü Dairesi yürütmeyi yeniden durdurmuştur. (01.02.2022 tarihli ve E.2021/2647 sayılı Karar)
İsteğe bağlı tam tevkifat uygulamasında da KDV iadesi için alıcının KDV‘yi ödemiş olması şartı ayrıca getirildiği için yukarıdaki yargılama süreci bu kapsamdaki ödeme şartını etkilemeyecek. Tabii ki bu şartın da yargı denetimine tabi tutulması ihtimal dahilindedir. Normal koşullarda alıcı ile satıcının anlaşması suretiyle isteğe bağlı tam tevkifat uygulanabileceği için ödeme sorununun çıkmaması beklenir.
İsteğe bağlı tam tevkifat neden uygulanmak istenir?
Sevgili okurlar, mal veya hizmet alım-satımında satıcının işleme ait KDV'yi hazineye intikal ettirmediğinin tespit edilmesi halinde, doğrudan mal veya hizmeti satın alan mükellefler (alıcılar), işlem bedeli üzerinden hesaplanan vergi ile sınırlı olmak üzere, hazineye intikal etmeyen vergiden satıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulabiliyorlar. Bu uygulamanın detaylarına burada girmeyeceğim, ancak alıcıları tedirgin eden bir yanı var.
Tevkifata tabi alımları dolayısıyla KDV tevkifatı uygulayanlar, tevkifat tutarını beyan edip ödemiş olmaları şartıyla, tevkif edilen vergi ile sınırlı olmak üzere bu işlemlerle ilgili olarak önceki safhalarda ortaya çıkan verginin hazineye intikal etmemiş olması nedeniyle müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmuyorlar.
İşte bu tedirginlikten kurtulmak isteyenler veya satıcının özel esaslara tabi olması gibi durumlar nedeniyle sıkıntı yaşamak istemeyenler ve/veya kendi KDV iadelerini sorunsuz almak isteyen mükellefler isteğe bağlı tam tevkifat uygulamasından yararlanabilirler.
Bu uygulamayı “devrim” diye nitelendirenlere rastlıyorum. İsteyen mükelleflere böyle bir olanağın verilmesi, tabii ki çok olumlu, ancak bunu devrim olarak nitelemek devrim kavramına haksızlık olur.
Bu uygulama karşılıklı anlaşarak yapılabilecek olmakla birlikte, alıcın güçlü olduğu hallerde uygulanabileceği açıktır. Alıcıların satıcıları da düşünerek ve onları mağdur etmeyecek şekilde uygulamadan yararlanmaları, düzenlemeden beklenen faydayı sağlayacaktır/artıracaktır.
Düşük de olsa özel esaslara alınmış satıcıların alıcılarla anlaşarak isteğe bağlı tam tevkifatın uygulanmasını kendilerinin istemesi de söz konusu olabilir. Uygulamayı tercihte satıcıların KDV pozisyonları da etkili olabilir.
Kişisel kanaatim bu olanaktan az sayıda mükellefin yararlanacağı yönündedir.
Hangi işlemlerde ve kimler isteğe bağlı tam tevkifat uygulayabilecek?
Kısmi tevkifat kapsamına giren tüm işlemlerde isteğe bağlı tam tevkifat uygulanabilecek. Bu işlemleri tek tek saymak yerine, isteğe bağlı tam tevkifat uygulaması yapılamayacak iki işlemi belirtmek daha pratik olacak. Şu işlemlerde isteğe bağlı tam tevkifat uygulanamayacak:
- 5018 sayılı Kanuna ekli cetveller kapsamındaki idare, kurum ve kuruluşlar, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulan kamu kurum ve kuruluşları, döner sermayeli kuruluşlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bankalar, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri, kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları ile kalkınma ajanslarına ifa edilen ve Tebliğde özel olarak belirlenmeyen, KDV mükellefleri tarafından (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanan diğer bütün hizmet ifaları (sağlık hizmet sunucuları tarafından verilen ve faturası Sosyal Güvenlik Kurumu'na düzenlenen sağlık hizmetleri hariç)
- Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü'ne yapılan ve Tebliğde özel olarak belirlenmeyen, KDV mükellefi kurumlar tarafından (2/10) oranında KDV tevkifatı uygulanan diğer bütün teslimler (su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji kullanımları hariç),
Önemli olan işlemin kısmi tevkifat kapsamına giren işlemlerden olmasıdır. Bu işlemlerde alıcının tevkifat sorunluluğunun bulunup bulunmamasının önemi yoktur. Yani isteğe bağlı tam tevkifat uygulamasında, kısmi tevkifata tabi işlemlerde alıcının tevkifat sorumluluğunun bulunup bulunmadığına bakılmayacaktır. İsteyen alıcı, tevkifat sorumlusu olmasa da bu işlemlerde satıcı ile anlaşarak isteğe bağlı tam tevkifat uygulayabilecektir. Halihazırda kısmi tevkifat uygulanan işlemlerde de taraflar anlaşarak tam tevkifatı tercih edebileceklerdir.
İmalatçı ihracatçılara ihracat bedelinin yüzde 10’una kadar götürü KDV iadesi imkânı getiriliyor
Mevcut KDV sisteminde prensip olarak yüklenilen KDV’nin iadesi esastır. Yani istisna konusu işlemi yapan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendiği ancak indirim yoluyla gideremediği KDV iadeye esas alınır.
2019 yılında yürürlüğe giren bir yasal değişiklikle Maliye Bakanlığına, imalatçılar tarafından yapılan ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisi yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırmaya yetki verildi.
Böylece, ihracatın teşvik edilmesi kapsamında, ihraç edilen mallar nedeniyle yüklenilen katma değer vergisinin iadesinde, genel oranın geçilmemesi kaydıyla, ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yapılmasına imkân sağlandı.
Bu yetkinin taslak tebliğ ile kullanılması öngörülüyor. Taslağa göre, sektör ayrımı yapılmaksızın imal ettikleri malları doğrudan ihraç eden imalatçılar, ihracat teslimlerine ilişkin olarak yüklendikleri KDV tutarına bakılmaksızın ihracat bedelinin yüzde 10’una kadar devreden KDV tutarı ile sınırlı olarak iade talep edebilecekler. Özetle, uygulamadan yararlanmak isteyen mükellefler yüklenilen KDV hesabı yapmayacaklar, ihracat bedelinin yüzde 10’unu ilgili dönemdeki devreden KDV ile karşılaştırıp aşmayan kısmı (yani düşük olanı) iade olarak isteyebilecekler. Yani devreden KDV tutarı ihracat bedelinin yüzde 10’undan düşük olursa, devreden KDV tutarı kadar KDV iadesi alınabilecek.
Bu uygulama yüklenilen KDV’nin esasını öngören genel uygulamanın alternatifi olduğundan, bu uygulamadan yararlananlar iadesini alamadıkları tutarlar için yüklenilen KDV tutarına göre iade talep edemeyecekler. Yani yüklenilen KDV tutarı hesaplanan yüzde 10’dan fazla olan mükellefler farkı indirim hesaplarında izlemeye devam edecekler.
Mükelleflerin bu pratik/götürü iade sisteminden yararlanıp yararlanmamaya karar verirken yüklenilen KDV seviyelerine bakarak değerlendirme yapmaları beklenir.
Üretimlerini kendi personeli ile yaptığı için KDV ödemeyen ve maliyetleri içinde işçiliğin payı yüksek olan imalatçı ihracatçılarda bu yöntem tercih edilebilir.
Mükelleflerin aynı dönemde ihraç kaydıyla teslimlerinin bulunması bu imkândan yararlanmalarını engellemeyecek.
KDV ödemeksizin ithal veya yurt içinden temin edilen malların bulunması halinde, iadenin hesabında ihracat bedelinden bu şekilde temin edilen malların bedeli düşülecek ve kalan ihracat bedelinin yüzde 10’u ile sınırlı KDV iadesi alınabilecek
KDV iadesi nasıl alınacak?
Götürü iade nakden veya mahsuben alınabilecek. Belli bir tutara kadar olan iadeler için teminat, vergi incelemesi veya YMM raporu aranmayacak.
Bu sınır 10 bin TL, ancak YMM ile süresinde tam tasdik yaptırmış olanlarda 100 bin TL olarak uygulanacak. Bu sınırlara her bir dönem için ayrı ayrı bakılacak. Bu durumun yönteme ilgiyi ve gelecekte tam tasdik sözleşmelerini artırması beklenebilir.
Bu sınırları aşan iade talepleri, genel hükümlere göre YMM raporu veya vergi inceleme raporuna istinaden yerine getirilecek.
Götürü iade yönteminde yüklenilen KDV hesabının yapılmasına ve vergi dairesine tevsik edilmesine gerek bulunmamakla birlikte ilgili aya ve önceki 12 aya ilişkin indirilecek KDV listesi verilmesi zorunlu tutuluyor. Ayrıca satış faturaları ve gümrük beyannamesi veya listesinin verilmesi gibi normalde iade için aranan (yüklenilen KDV ile ilgili olanlar hariç) tüm belgelerin isteneceğini de belirtmek isterim.
Öncelikle yasal düzenlemeye kavuşturulan bu pratik iade sisteminin yetki kullanımı ile uygulamaya girecek olmasını olumlu buluyorum. Yasal değişiklik yapılarak bu uygulamanın yaygınlaştırılması isabetli olur.
Her zaman ifade ettiğim gibi, indirimli oran uygulamasında da, tevkifatta olduğu gibi, tahsil edilemeyen/mahrum kalınan KDV’nin iade edilmesi çok yararlı olacak, sadeleştirmeyi sağlayacaktır.
Bu tür pratik yöntemler, temel sorunlarımızdan olan devreden KDV’nin erimesini de sağlayacaktır.