Erdoğan Sağlam

14 Ekim 2020

İlaç ve tıbbi cihaz satıcılarına önerilen feragat kabul edilirse, yapılan indirim vergiden düşülebilir mi?

Her ne kadar gündemdeki iskonto uygulaması için özel bir yasal düzenleme yapılmamış olsa da feragat Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yönlendirmesi ile sağlandığından, bu kapsamda feragat edilen tutarların da değersiz alacak sayılacağı tabiidir

Dünya gazetesinden Hüseyin Gökçe’nin haberine göre ilaç ve tıbbi cihaz üreticilerinin üniversite ve kamu hastanelerinden 20 milyar liraya yaklaşan alacaklarının ödenmesi ile ilgili karmaşa sürüyor.

Haberde, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş imzasıyla, 81 il valiliğine ve hastanesi bulunan üniversite rektörlüklerine gönderilen yazıya göre 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılının 31 Ağustos 2020 tarihine kadar kayıtlarda yer alan ilaç, tıbbi malzeme ve diğer alım bedellerinden belirlenen oranlarda feragat ettiğini beyan/taahhüt eden satıcılara alacakları ödenecek. İlaçlarda yüzde 18, malzeme ve diğer borçlar için ise yüzde 25 oranında feragat isteniyor, yani bu oranlarda alacaklarından indirim uygulanacak.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield da eylül sonuna doğru Türkiye'nin ABD'li ilaç şirketlerine borcunu ödememesi durumunda şirketlerin Türkiye'ye ilaç satmayı durdurabileceğini açıklamıştı.

İlaç ve tıbbi cihaz borçlarının bu kadar uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen ödenmemiş olması çok sıkıntılı bir durum. Yerli firmaların batmasına, yabancıların ise Türkiye’den çıkmasına neden olabilecek kadar ciddi... Bu nedenle üzerinde mutabık kalınan tartışmasız borçların bir an önce ödenmesi gerektiği açık.

Peki, alacaklıların feragat ettikleri tutarlar ne olacak? Çünkü satıcılar bu alacaklara tekabül eden tutarları ilgili olduğu dönemlerde "gelir" yazdılar ve geçici vergi, kurumlar vergisi ile KDV’sini ödediler. Bunlar nasıl düzeltilecek? Düzeltme için yasal düzenleme yapılmasına gerek var mı?

Bence hayır, düzeltme için yeni bir düzenleme yapılmasına gerek yok. Çünkü mevcut mevzuatımız düzeltmeye ilişkin hükümler içeriyor.

Konuya iki farklı açıdan yaklaşarak aynı sonuca ulaşabiliriz.

Birinci yaklaşıma göre, bu indirime razı olan satıcılar alıcılar ile bedel konusunda anlaşarak sonradan satış bedelini düşürmüşlerdir. Yani satış bedelinde karşılıklı mutabakat ile indirim yani iskonto yapılmıştır. 

KDV Kanunumuz bu olayı "matrahın değişmesi" olarak tanımlar. Buna göre malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzeltir. (KDV Kanunu 35)

Bu teknik açıklama şu anlama gelir; alıcı taraf fatura düzenleyebiliyorsa KDV dahil tutarı, indirim yapılan tutar kadar olan bir fatura keser, satıcı bu faturada yer alan tutarı "gider" olarak dikkate alarak gelir / kurumlar vergisi yönünden düzeltme yapar, KDV’sini de indirim konusu yaparak geçmişte "hesaplanan KDV" olarak beyan ettiği tutarı düzeltir. Kayıtlarında yer alan alacağını da bu faturaya istinaden kapatır. Burada alıcı taraf bir vergi mükellefi ise fatura düzenleyecek, vergi mükellefi değilse düzenlemeyecektir. Bu durumda satıcı feragat beyanı veya mutabakatına istinaden (artık hangi belgeler düzenlenecek ise) bu kayıtları yaparak düzeltmeyi sağlayacaktır.

İkinci yaklaşıma göre, alacağın bir kısmından feragat edilmesi (vazgeçilmesi) bu kısım itibariyle alacağın "değersiz alacak" haline gelmesi demektir.

Değersiz alacak, bir yargı kararına veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaktır. Değersiz hale gelen alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte gider kaydedilerek kayıtlardan çıkarılır. (Vergi Usul Kanunu 322)  İçerdiği KDV de bu dönem itibariyle indirim konusu yapılarak düzeltilir. (KDV Kanunu 30/e)

Nitekim, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun geçici 75 inci maddesi kapsamında, devlete ait çeşitli üniversite hastanelerine yapılan tıbbi cihaz satışları nedeniyle oluşan ticari alacak tutarlarına Maliye Bakanlığı tarafından belirlenmiş oranlarda iskonto uygulanacağı ve bu tutardan feragat edileceği belirtilerek, feragat edilen iskonto tutarının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı sorusuna Gelir İdaresi, alacağın söz konusu düzenleme kapsamında iskonto uygulanmak suretiyle Maliye Bakanlığı'ndan tahsili nedeniyle feragat edilen kısmı için, anılan maddede düzenlenen imkandan yararlanıldığına ilişkin tevsik edici belgelere dayanılarak, değersiz alacak uygulamasından faydalanılmasının mümkün bulunduğu yolunda görüş vermiştir. [1]

Her ne kadar gündemdeki iskonto uygulaması için özel bir yasal düzenleme yapılmamış olsa da feragat Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yönlendirmesi ile sağlandığından, bu kapsamda feragat edilen tutarların da değersiz alacak sayılacağı tabiidir.

Maliye alacaktan vazgeçildiğine ilişkin anlaşmanın mahkeme huzurunda yapılması durumunda kanaat verici belge sayılacağı, bu nedenle alacaktan vazgeçildiğine dair alınan yönetim kurulu kararı veya imzalanan protokolün kanaat verici belge olarak kabul edilmeyeceği görüşündedir. Ancak yargı bu belgeleri de kanaat verici belge olarak kabul etmektedir. Hatta gündemdeki feragat olayındaki gibi alıcı tarafın kamu olduğu durumlarda bu konunun daha esnek bir şekilde değerlendirileceği kanaatindeyim.

Bu vesileyle kamudan olan alacakların ne kadar gecikirse geciksin şüpheli alacak karşılığı uygulamasına konu edilememesini de tartışmak gerekir. Çünkü bir alacağın üç yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen tahsil edilememesi durumu, alacak kamudan olduğu için şüpheli alacak olarak değerlendirilmiyor[2], ancak satıcı bu işlem nedeniyle ödediği vergiler nedeniyle önemli bir finansman maliyetine katlanıyor. En azından bu finansman maliyetini telafi edecek bir düzenleme yapılması düşünülmelidir. Hatta bu konuda genel bir düzenleme yapılabilir. Örneğin vadesini 3 ay geçmiş tüm alacaklara şüpheli alacak karşılığı ayırma olanağı tanınabilir. Zaten tahsil edildiğinde ayrılan karşılık iptal edilerek gelir yazılacağı için bu düzenleme mükellefleri zaman itibariyle rahatlatacak, nihai bir avantaj sağlamayacaktır. Özellikle içinde bulunduğumuz kriz ortamında bu konunun geçici de olsa bir düzenlemeye konu edilmesinde yarar vardır.



[1] Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.09.2018 tarih ve     

64597866-105[324]-E.19391 sayılı Özelgesi

[2] "…Şüpheli alacak karşılığı ayrılmasındaki temel unsur oluşması beklenen bir zararın varlığıdır. Kamu idare ve müesseselerinden kaynaklanan bir alacağın zamanında tahsil edilememesi durumunda, bu alacağın tahsilinin imkânsız hale geldiği düşünülerek ya da tahsili mümkün olamayacağı kanaati ile dönemsellik ilkesi gereği söz konusu alacakların şüpheli alacak olarak değerlendirilip karşılık ayrılması kamu idare ve müesseselerinin borçlarını ödememesi düşünülemeyeceğinden söz konusu olamaz."

Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-32323-7986-282 sayılı Özelgesi