Erdem Yörük

28 Aralık 2020

Covid-19 önlemlerine kimler uymuyor?; Türkiye'de bir kamu sağlığı tehdidi olarak erkekler ve ataerki

Hepimiz etrafımıza baktığımız zaman, bazı insanların önlemlere daha çok uyduğunu, bazılarının ise bunları ciddiye almadığını görüyoruz. Covid-19 önlemlerini umursayıp umursamamak neye göre değişiyor? Bu soruya cevap bulabilmek için, istatistiksel bir analiz gerçekleştirmeye karar verdik

Covid-19 tüm dünyada hayatı, ekonomiyi ve siyaseti derinden dönüştürmeye devam ederken, hastalığın yayılımını ve öldürücülüğünü azaltmak için bireylerin alacağı bir dizi tedbir de bilim insanları ve sağlık otoriteleri tarafından sıklıkla gündeme getiriliyor. Maske takmak, hijyene uymak, gerekmedikçe sokağa çıkmamak, sosyal mesafeyi korumak, toplu taşıma araçlarını gerekmedikçe kullanmamak gibi bir dizi önlemin, hastalığın bulaş riskini ve etkisini ciddi ölçüde azalttığı artık bilimsel bir bulgu olmanın ötesinde, kamusal bir bilgi olma niteliği de kazanmış durumda.

Ancak hepimiz etrafımıza baktığımız zaman, bazı insanların bu önlemlere daha çok uyduğunu, bazılarının ise bunları ciddiye almadığını görüyoruz. Kimi maske takmıyor, taksa bile çenesinin altına özenle sıkıştırıyor, kimiyse kalabalık yerlere gitmekten çekinmiyor ve en basit ifadeyle "Bana bir şey olmaz" deyip hayatını hiçbir şey olmamışçasına yaşamaya devam ediyor.

Peki, kim bu insanlar? Covid-19 önlemlerini umursayıp umursamamak neye göre değişiyor? Bu soruya cevap bulabilmek için, istatistiksel bir analiz gerçekleştirmeye karar verdik. KONDA bize bu konuda yardımcı oldu ve verilerini bizimle paylaştı. Kendilerine buradan teşekkür ediyoruz (bilmeyenler için: KONDA sosyal bilim araştırmacılarına verilerini ücretsiz bir şekilde temin ediyor). Ağustos ayı Barometre anketinde, KONDA bizim merakımızı giderecek birçok soru sormuş. En önemlisi, "Siz Koronavirüs'ten korunmak için hangi önlemleri alıyorsunuz," sorusunun cevap şıkları şöyle: "Özel olarak bir şey yapmıyorum"; "Maske kullanıyorum"; "Ellerimi sıklıkla yıkıyorum"; "Hijyen için el dezenfektanı, sıvıları kullanıyorum"; Toplu taşıma kullanmıyorum"; "Kalabalık yerlere gitmiyorum"; "Gerekmedikçe evden çıkmıyorum". Kimlerin bu önlemlere daha çok uyduğunu anlamak için gerçekleştirdiğimiz regresyon analizde, bu sorulardan oluşturduğumuz bir endeksi bağımlı değişken, yani açıklamaya çalıştığımız şey olarak kurguladık. Açıklayıcı, yani bağımsız değişkenler olarak ise, Covid-19 önemlerine uyup uymamayı etkileyebileceğini düşündüğümüz çok sayıda bireysel ve toplumsal özelliğe baktık (cinsiyet, yaş, çalışma durumu, gelir, eğitim, hanedeki kişi sayısı, dindarlık, hayat tarzı, desteklenen siyasi parti ve kır kent ayrımı).

Regresyon analizleri temelde şu işe yarıyor: Bu açıklayıcı faktörlerin biri dışında hepsini sabit tuttuğumuzda, o faktör bizim açıklamaya çalıştığımız şeyi değiştiriyor mu? Örneğin, aynı işi yapan, aynı gelire sahip, aynı partiye oy veren, yani tamamen aynı özelliklere sahip bir kadın ve bir erkek, Covid-19 tedbirlerine uyma davranışı konusunda farklılaşıyor mu? Analizimiz bu sorunun cevabının çok net bir biçimde evet olduğunu gösteriyor.

Teknik detaylara girmeden, bu tablo bize ne söylüyor: Birinci sonuç, erkekler kadınlara göre Covid-19 önlemlerine çok daha az riayet ediyorlar. Bu önlemleri detaylıca incelediğimiz zaman, mesela, kadınların yüzde 56'sı gerekmedikçe evden çıkmadığını söylerken, bu oran erkeklerde yüzde 42 seviyesinde. Koronavirüs'ten korunmak için kalabalık yerlere gitmiyorum diyen kadınların oranı yüzde 71 iken, erkeklerde bu oran yüzde 61'e düşüyor. Dezenfektan kullanıyorum ve ellerimi sıklıkla yıkıyorum sorularında da erkekler kadınlardan 7-8 puan geride geliyorlar. Maske takmak konusunda ciddi bir fark yok, bu da muhtemelen maske takmanın kanunen mecburi olmasından kaynaklanıyor. Ama o maskeler ağzı, burnu mu yoksa çeneyi mi kapatıyor, bunu bilemiyoruz. (Çalışma durumu, yaş, gibi farklı faktörlerin de önlem alıp almamaya önemli etkileri var, ama bunları başka yazılarda değerlendirmeye çalışacağız.)

Peki neden? Erkekler önlemlere neden daha az riayet ediyor? Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu regresyon analizi, cinsiyet dışındaki birçok değişkeni kontrol ediyor, yani sabit tutuyor. Bu durumda, erkekler daha az riayet ediyor, çünkü daha fazla dışarıda çalışıyorlar demek mümkün değil. Zira cinsiyetler arasındaki farkın aynı çalışma statüsündeki kadın ve erkekler arasında da var olduğunu gösterebiliyoruz. Mesela tablodaki ikinci modelde analizimizi sadece çalışan kişiler arasında yaptığımız zaman, erkeklerin yine daha az riayet ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla, erkeklerin ellerinde olmayan sebeplerden ötürü tedbirlere daha az uymak zorunda kaldıkları şeklinde bir argüman doğru olmayacaktır.

Peki, o zaman neden? KONDA bu sorumuza cevap vermemizi sağlayan bir dizi soru daha sormuş. Erkek egemen ve ataerkil ideolojiyi ve fikirleri ölçmemize olanak tanıyan bu dört soruda, katılımcıların şu fikirlere ne ölçüde katıldığı sorulmuş: "Erkek sever de, döver de", "Konu namus meselesi olunca kanun dışına çıkılabilir", "Kadınlar şiddet ve tacize uğramamak için iş yerinde ve okulda giyimlerine dikkat etmelidir", "Kadın cinayeti davalarında mahkemeler erkeklerden yana tavır alıyor, taraflı davranıyor" (bu son soruya verilen cevapları tutarlı olmak adına tersinden kodladık). Bu dört soru bir katılımcının ataerkil ideolojiyi ne ölçüde benimsediğine dair kayda değer bir endeks oluşturuyor (sosyolojide bu tarz ölçümleri yapmak için çok daha fazla sayıda sorular içeren ölçekler kullanılıyor, ancak biz elimizdeki bu dört sorunun da yeterince kapsayıcı olduğunu düşündük).

Biz bu endeksi, ataerkil ideolojinin, erkeklerin Covid-19 önlemlerine uyma davranışlarını açıklayan bir mekanizma olup olmadığını anlamak için kullandık. Yine teknik detaylarda kaybolmadan bulduklarımızı şu şekilde özetleyebiliriz: Üçüncü modelimizde ataerkil ideoloji değişkenini analize dahil ettiğimizde, bu değişkenin Covid-19 önlemlerine uymaya istatistiksel olarak çok anlamlı ve negatif bir etkisi olduğunu görüyoruz. Yani ataerkil ideolojinin erkek olmaktan bağımsız olarak çok güçlü ve müstakil bir açıklama gücü var. Bunu yaparken temel iddiamız şöyle: Erkekleri, Covid-19 önlemlerine uymamaya iten şey, sahip oldukları erkek egemen ideolojidir.

Ardından erkek olmak değişkeniyle, ataaerkil ideolojiyi benimsemenin birlikte etkisine bakıyoruz (Dördüncü model: Bu etki matematiksel çarpım şeklinde hesaplanıyor). Buradan ise şu sonucu çıkartıyoruz: Erkek olmak ve ataerkil ideoloji bir araya geldiklerinde Covid-19 önlemlerine uyma davranışı daha da azalıyor. Daha sonra örneklemimizi kadın ve erkek gruplarına bölüp analizimizi tekrar ettiğimizde ise (beşinci ve altıncı modellerde), ataerkil ideolojinin Covid-19 önlemlerine uymamaya sebep olduğunu sadece erkekler için yaptığımız analizde görebiliyoruz – oldukça tahmin edilebilir bir şekilde. Kadınlar için böyle bir etki söz konusu olmuyor. Tabii ki, bilimsel olarak bizim düşünemediğimiz veya KONDA anketinde sorulmayan başka faktörler bu erkek davranışını etkiliyor olabilir, ama bu faktörleri ortaya koyan bir analiz ortaya çıkana kadar en güçlü bulgunun bu olduğunu söylemek gerek.

Aslında, bu bulgumuz birçok insana akla yatkın gelecektir. Etrafımıza baktığımız zaman, çok sayıda erkeğin Covid-19'u ciddiye almadığını, aslında ciddiye alsa bile bu önlemlere uymayı bilinçli veya bilinçsiz olarak "erkekliğine yediremediğini" hissetmişizdir. Erkeklik demek, hele ki Türkiye'de, iktidar demek; güçlü olmak demek; yani korkmuyor gözükmek demek. Covid 19 önlemlerine uymak, bu erkekliğin zayıflaması veya gerilemesi anlamına geliyor. Kimisi bana bir şey olmaz diyor, kimisi alınan önlemleri saçma buluyor, kimisi koparılan yaygarayı abartılı buluyor, komplo teorilerine inanıyor, zira bir erkek olarak kendini kamusal sırlara hakim görüyor. Daha ataerkil bir ideolojiye sahip olan erkeklerin Covid-19 tedbirlerine daha az uyduklarını gösteren analizimiz, erkeklerin Covid-19 gibi bir meseleyi bile bir erkeklik performansına dönüştürdüklerini, böylece sadece kendi sağlıklarını riske atmakla kalmayıp, kamu sağlığı için de ciddi bir tehdit teşkil ettiklerini ortaya koyuyor. İçinde bulunduğumuz pandemi koşullarını daha da zorlaştıran bu durum, kanımızca, ataerkinin yol açtığı toksik maskülenitenin en güncel yıkımlarından birine işaret ediyor: Pandemi ile mücadele, ataerki ile mücadeleden geçiyor.



Bu yazıyı Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Erdem Yörük ve Fuat Kına birlikte hazırlamıştır.