Ercan Uygur

12 Ekim 2022

Türkiye’de beşeri sermaye neden düşük?

Türkiye, İGE endeksi sıralamasında “yüksek değerli İGE ülkeleri grubu” içinde yer alıyor. Bu grupta 66 ülke var. Türkiye’nin 8,6 değeri, bu 66 ülke içinde sondan ikinci. Daha düşük yetişkin okul süresi olan Kuveyt var, diğer 64 ülkenin bu okul süresi daha yüksek. İGE sırlamasında 66ncı ülke olan Tayland’ın bu değeri 8,7 ve 48inci ülke Türkiye’den yüksek

Bu soruya yanıt vermek için Türkiye’deki eğitimle ilgili bazı bilgilere bakmak gerekir. Aşağıda bulabildiğim bilgileri ele alıyorum. Ancak önce sorulan bir soruya yanıt vermeliyim. Soru şu; “beşeri (insani) sermaye endeksi (BSE veya İSE) ile insani gelişme endeksi (İGE) arasında ilişki var mıdır? Varsa nedir?”

Beşeri Sermaye ve İnsani Gelişme Endeksleri

BSE’yi iki hafta önce açıklamış ve değerlerini de vermiştim. (Uygur, 28 Eylül 2022). BSE, okul süresini dikkate alsa da, uluslararası sınavlarla ölçülen “lise çağındaki öğrencilerin öğrenme düzeyleri”ne daha çok ağırlık veriyor. BSE, yalnızca 2018 ve 2020 yılları için hesaplandı.

Soruyu yanıtlamak için İGE’yi de açıklamak gerek. İGE, insanın (i) sağlıklı yaşam süresini, (ii) bilgisini ve (iii) yaşam standardını dikkate alıyor. Bilgi, iki şekilde yansıtılıyor; (a) yeni doğanların 25 yaşına kadar beklenen okul süresi ve (b) 25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama fiili okul süresi ile.

Yaşam standardı, satınalma gücüne göre tanımlanmış kişi başına gayrisafi milli gelir (GSMG) ile ölçülüyor. Yani ortalamaya bakılıyor; gelir eşitsizliği, diğer eşitsizlikler, fakirlik gibi göstergeleri dikkate alınmıyor. UNDP (Eylül 2022).

Tablo 1’de İGE değerleri, bu değerlere göre yapılmış 2021 ve 2020 yıllarının ülke sıralaması ve bu endeksin bileşenleri yer alıyor. IGE, 1990’lar başından bu yana
yayınlanıyor.


Kaynak: UNDP (Eylül 2022).
https://hdr.undp.org/data-center/human-development-index#/indicies/HDI

 

Tablo 1’de Türkiye için okul süreleri dikkat çekiyor. Üçüncü sütundaki beklenen okul süresinin değeri, Türkiye’de yeni doğanın 25 yaşına kadar iki yıllık ana okulunu, 12 yıllık ilk ve ortaöğretimi ve 4 yıllık üniversiteyi tamamlayacağı varsayımını yansıtıyor. Ayrıca, az da olsa, lisansüstü öğretimi de var.

Dördüncü sütunda, Türkiye’deki yetişkinlerin (25 yaş ve üzerindeki nüfusun) ortalama okul süresinin 8,6 yıl olduğu görülüyor. Bu süre diğer ülkelere göre çok düşüktür.

Şöyle ki; Türkiye, İGE endeksi sıralamasında “yüksek değerli İGE ülkeleri grubu” içinde yer alıyor. Bu grupta 66 ülke var. Türkiye’nin 8,6 değeri, bu 66 ülke içinde sondan ikinci. Daha düşük yetişkin okul süresi olan Kuveyt var, diğer 64 ülkenin bu okul süresi daha yüksek. İGE sırlamasında 66ncı ülke olan Tayland’ın bu değeri 8,7 ve 48inci ülke Türkiye’den yüksek.

Türkiye’nin önemli bir sorunu buradadır; yetişkin insanların oluşturduğu beşeri sermaye stoku düşüktür. Birçok ülke, yetişkinlerin okul sürelerini mesleki eğitim gibi ek programlarla yükseltebiliyor. Örneğin, bazı ülkelerde yetişkinlerin lise ve üniversite gibi öğretimlerinden ücret alınmayabiliyor. Bu ülkeler içinde ABD de vardır.

Baştaki soruya yanıtım şudur; BSE ve İGE endeksleri farklı biçimde hesaplanıyor, ancak her ikisinde de eğitim / öğretim ve sağlıklı yaşam süreleri önemlidir. Bu nedenle olmalı, ülke sıralamaları da, aynı olmasa da, benzeyebiliyor. BSE, öğrenmeye daha çok ağırlık verirken, İGE okul süresine ağırlık veriyor.

Ortalama öğrenci/öğretmen oranı

Genellikle varsayılan, öğrenci/öğretmen oranı düştükçe, öğrencinin de öğretmenin de öğrenme/öğretme dürtüsünün (motivasyonunun) daha yüksek olacağıdır. En uygun oran nedir sorusunun ise tam bir yanıtı yok.

UNESCO’nun son çalışmasına göre, bu oranın 2018 yılında ortaöğretimde yüksek olduğu bazı ülkeler; Etiyopya 40, Mozambik 37, Bangladeş 35. Oranın düşük olduğu bazı ülkeler; Hırvatistan 7, Güney Kıbrıs 8, Norveç 9. World Bank (Şubat 2020)

Aynı oranın Euro bölgesi ortalaması 11, AB ortalaması 12, Latin Amerika ülkeleri ortalaması 17. Bu oran aynı kaynakta Türkiye için de 17. Bu oran eğitim ve gelişmişlik ilişkisini yansıtıyor diyebiliriz.

Öğrenci/öğretmen oranı Türkiye’de ortaöğretimde okul türleri itibariyle son 20 yılda nasıl değişmiştir? (Dikkat edelim yalnızca ortaöğretimle ilgiliyiz.) Sorunun yanıtı için Tablo 2’ye bakalım. Önce, tablo ile ilgili şu bilgileri verelim.

Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı (Eylül 2022).
Not: 1. (...) Oranda yer alan sayılar çok küçüktür.  2. (---) Değerler bilinmiyor. 

Tabloda dikkat çeken birkaç noktayı belirtelim.

1. Beklendiği gibi, öğrenci/öğretmen oranı özel okullarda resmi okullara göre düşüktür. Özel okullara, diğer nedenler yanında, bu nedenle de ücret ödenmektedir. Ancak beklenmedik olanı mesleki ve teknik eğitim veren özel okullarda bu oranın giderek artması ve resmi okullardaki oranı geçmesidir. Bu sonuçta, sağlık gibi alanlarda meslek liselerine olan yüksek talebin etkisi olmalıdır.
2. Genel resmi okullarda öğrenci/öğretmen oranı hala yüksektir. Bu okullarda eğitimin çok sorunlu olduğu bilinmektedir. Halbuki meslek ve teknik eğitim liselerinde bu oran düşürülebilmiştir.
3. Türkiye’de ataması yapılmayan çok öğretmen vardır. Öğretmenlere ödenen ücreti bir “tasarruf” unsuru olarak düşünenler eğitime yazık ediyorlar. Bu öğretmenlerin ataması ile öğrenci/öğretmen oranı düşürüşebilir ve daha iyi bir eğitim yapılabilir.
4. Bu konuda din eğitimi verilen imam-hatip liselerindeki öğrenci/ öğretmen oranının önemli düşüşü dikkat çekmektedir. Acaba bu okullarda bu oranın düşürülmesi için özel çaba, hatta ayrımcılık mı vardır?

Ortalama öğrenci/derslik oranı

Derslikteki öğrenci sayısı da öğrenme/öğretme dürtüsü (motivasyonu) bakımından önemli görülür; bu oran büyüdükçe dürtü zayıflar görüşü hakimdir. Bu konuda sıkça söylenen uygun oran ortaöğretim için “20-30 arası”dır.

Avrupa ülkeleri için yapılan bir çalışmada, öğrenci/derslik oranının ortalaması 20’nin hemen üzerindedir, ortanca ise 20,5’tir. Oranın en yüksek olduğu ülke 25,4 ile İspanya, en düşük olduğu ülke ise 15,8 ile Latviya’dır. Statista (Kasım 2020).

Yine aynı soruyu soralım; bu oran Türkiye’de ortaöğretimde okul türleri itibariyle son 20 yılda nasıl değişmiştir? Yanıt için Tablo 3’e bakabiliriz. Tablo 2 için yaptığımız içerik açıklamaları burada da geçerlidir.

Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı (Eylül 2022).
Not: 1. (...) Oranda yer alan sayılar çok küçüktür.  2. (---) Değerler bilinmiyor. 

 


1. Yine beklendiği gibi, öğrenci/derslik oranı özel okullarda resmi okullara göre çok daha düşüktür. Genel resmi okullarda öğrenci sayısının böyle yüksek olmasını kabullenmek gerçekten zordur. 30’un üstündeki bu oranlar, çok düşük gelirli bazı ülkelerde vardır, ancak Türkiye gibi orta gelirli ülkelerde çok rastlanmıyor.
2. Buna karşılık din eğitimi veren imam-hatip liselerinde bu oranların hızla devlet okullarının yarısının bile altına düşmesi büyük ayrımcılık yapıldığını gösterir.
3. İmam-hatip liseleri için okul binaları yapılır ve kaynak aktarılırken, diğer devlet okullarına böyle ayrımcılık ve haksızlık yapılması kabul edilebilir değildir.
4. Beşeri sermaye endeksinde, bilimsel temeli oluşturan matematik ve fen gibi konular ağırlıktadır. Bunlar varken öğretimde ağırlığın imamlık ve hatiplik öğreten okullara verilmesi Türkiye’yi bu rekabetçi dünyada nereye götürebilir?
5. İstenen düzeyde din eğitimi, Malezya’nın yaptığı gibi, formel/örgün eğitim dışında yapılabilir.


 Kaynaklar

Milli Eğitim Bakanlığı (Eylül 2022)

https://sgb.meb.gov.tr/www/resmi-istatistikler/icerik/64

 Statista (Kasım 2020) “Average number of students per secondary level class in selected European countries in 2018 https://www.statista.com/statistics/1078267/students-per-class-in-europe/

https://www.statista.com/statistics/1078267/students-per-class-in-europe/

 UNDP (Eylül 2022) Human Development Reports 2022.

https://hdr.undp.org/data-center/human-development-index#/indicies/HDI

 Uygur, Ercan (28 Eylül 2022) “Beşeri (insani) sermayeden mi yiyoruz?”, T24

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/beseri-insani-sermayeden-mi-yiyoruz,36884

 World Bank (Şubat 2020) Data: UNESCO Institute for Statistics

https://data.worldbank.org/indicator/SE.SEC.ENRL.TC.ZS


 

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1960'ların ikinci yarısında ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan dört kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"