Bu yazıda enflasyon ve para ile ilgili bazı verileri şaşırtıcı yönleriyle ele almak istiyorum. Bu veriler Türkiye ile ilgili olduğu kadar başka ülkelerle de ilgili olabilir. Önce Türkiye’de bu ay başında yayınlanan enflasyon verilerine bakalım.
Türkiye’de yaşadığımız fiyat artışlarını enflasyon verileri de yansıttı. Ancak verilerde yine önemli ve şaşırtıcı farklar var. 2025 Ocak’ta yıllık enflasyon TÜİK’in tüketici fiyat endeksinde yüzde 42,12; İTO’nun geçinme endeksinde yüzde 53,67; ENAG’ın tüketici fiyat endeksinde yüzde 81,01 idi.
TÜİK enflasyonunun diğerlerinden düşük çıkması belki şaşırtıcı değil, beklenen bir sonuç. Ancak şaşırtıcı olan şudur: ENAG’da en düşük aylık enflasyon yüzde 1,8 ile sağlık kesiminde. TÜİK’te ise en yüksek aylık enflasyon yüzde 23,57 ile sağlık kesiminde.
Bu kadar da fark olur mu derken daha da şaşırtıcı farklarla karşılaşıyoruz. ENAG’da en yüksek aylık enflasyon yüzde 20,06 ile giyim ve ayakkabı grubunda. TÜİK’de ise giyim ve ayakkabı sektöründe Ocak’ta fiyatlar düşmüş görünüyor, düşüş oranı da --5,17. İşaretler de farklı, olacak şey değil.
Bu sonuçları İTO’nun Ocak verileri ile de karşılaştırmak istedim ama gruplar ayrıntısında İTO verileri henüz yayınlanmamış anlaşılan. Bu arada İTO’nun ayrı bir tüketici fiyat endeksi oluşturduğu açıklandı. Ancak ayrıntısına henüz erişilemiyor.
TÜİK tüketici endeksinde giyim ve ayakkabı sektöründeki görece düşük kalan, hatta bazı alt sektörlerde düşen fiyatlar uzun süredir var ve çok şaşırtıcı. Bu konu da TÜİK’ten açıklama bekliyor.
2023 ortasında şöyle demiştim. “Bu konuyu daha önce de belirttim, yine yazmak zorundayım. Giyim ve ayakkabıda TÜİK ve İTO ayrışması öyle ki, ... 2023 yılında ters yönde seyrediyorlar. 2023 yılında, son 6 aydır, İTO’nun giyim-ayakkabı enflasyonu TÜİK enflasyonunun dört katı dolayındadır. Bunun bir açıklaması var mıdır?” Uygur (6 Temmuz 2023).
Bazen şöyle yorumlar okuyoruz: “Sağlık grubunda yüksek fiyat artışı olmasaydı, TÜİK tüketici enflasyonu daha düşük olacaktı.” Şöyle diyeni duymadım ama: “Giyim - ayakkabı grubunda eksi enflasyon olmasaydı, TÜİK enflasyonu daha yüksek olacaktı.”
Bunlar enflasyon dinamiğini aklımıza getiren ifadeler. Enflasyonist ortamda her sektör veya grup genellikle aynı anda fiyat intibakı (uyumu) yapmaz. Farklı zamanlarda yapılan uyumlar da enflasyon için bir atalet, bir süreklilik sağlar. Enflasyon dinamiğini ortaya çıkaran bir unsur budur.
Covid-19 küresel salgınının zayıflaması ve bitişiyle enflasyon tüm dünyada yükseldi. Türkiye’de enflasyonun yükselmesi, ünlü “Nas” faiz indirimleri ile daha erken, 2021 ikinci yarısında oldu. Dünyada ise enflasyonun yükselişi genellikle 2022’nin ilk yarısında gerçekleşti. Bu gelişmeler Şekil 1’de görülüyor.
Enflasyonda düşme hızı
Enflasyon yükseldikten sonra hangi ülkelerde ne ölçüde düştü? Hangi ülkelerde hızla veya daha yavaş düştü? Bu sorulara yanıt vermek için enflasyonu görece yüksek ülkeleri ve Türkiye’yi karşılaştırmaya çalıştım.
Şekil 1’de Türkiye ile birlikte enflasyonu yüzde 10’u aşan ülkelerin enflasyon oranlarının 2019’dan başlayarak nasıl geliştiği yer alıyor. 2021 ve sonrasında enflasyonu yüksek, yani yüzde 10’u aşan ülkeler Şekil 1’in altında sıralanmıştır.
Enflasyonu yüksek ülkeler içinde elbette Türkiye var, en üstteki lacivert çizgi ile temsil ediliyor. Baltık ülkeleri Estonya, Latvia, Litvanya bulunuyor. Bu üç Baltık ülkesi Euro bölgesindedirler, Euro kullanırlar. Buna karşılık enflasyonlarının yüksek olması şaşırtıcıdır.
Euro bölgesinde yıllık tüketici enflasyonu tek hanede kalırken, bu üç ülkede yüzde 25’i aşacak kadar yükselmiştir. Demek ki “Euro’ya geçelim, tek hane enflasyona ulaşalım” demek geçerli olmayabiliyor. Bu durum, resmi para ikamesini (dolarlaşmayı) savunanlara şaşırtıcı gelebilir.
Baltık ülkelerindeki enflasyonun ana nedeni Covid-19 sırasında verdikleri çok yüksek bütçe açıklarıdır. Bu açıkları 2023 başından başlayarak kapatmaya başlamışlardır ve enflasyonları 2023 ortalarından başlayarak düşmüştür. Yüksek enflasyon yaklaşık bir yıl sürmüştür.
Euro bölgesinde olmayan Macaristan ve Bulgaristan ile AB üyesi olmasa da AB ile çok yakın ilişkileri olan İzlanda da şekilde yer alıyor. Bulgaristan’ın asıl sorunu siyasi olmuştur ve enflasyon sorununa sahip çıkacak hükümet kurulamamıştır. Siyaset düzelince enflasyon düşmeye başlamıştır.
Macaristan Covid-19 sırasında ve sonrasında hem faizi düşük tutmuş, hem de seçim dönemine raslayan zamanda yüksek subvansiyonlarla önemli bütçe açıkları vermiştir. Böylece enflasyon bakımından AB ülkelerinden ayrışmıştır.
Macaristan, son yıllarda AB bölgesinde en uzun süreli en yüksek enflasyonu yaşamıştır. Şekil 1’de
Türkiye’nin hemen altında kırmızı çizgi ile temsil edilmiştir. Bu ülkede enflasyon faizler ve bütçe açıkları düzene girince düşmüştür.
Rusya’nın sorunu Ukrayna savaşıdır ve yüksek faizlere karşılık bütçe açıkları sürüyor. Enflasyonu da uzun süredir yüzde 10 dolayında devam ediyor. Hindistan, Meksika ve Güney Afrika Cumhuriyetinde enflasyon aslında yüzde 10’un üstüne çıkmamıştır. ABD’de de bu durum geçerlidir. Bu ülkeler şekilde karşılaştırma amacıyla yer almışlardır.
Brezilya’nın enflasyonu çok kısa süre yüzde 10 üstünde kalmıştır. Çünkü enflasyonun yükseleceğini görerek, yükselmesini beklemeden para ve maliye politikalarını sıkılaştırmıştır. Buna karşılık ücretlere müdahale etmemiştir.
Şekilden görüldüğü gibi, Türkiye’de enflasyon yükselmiştir, evet. Ama asıl sorun “enflasyonu düşürme programları”na karşılık enflasyonun yüksek seyretmesidir. Son enflasyonu düşürme girişiminin üzerinden neredyse 21 ay geçmiştir. Hala düşecek enflasyonu bekliyoruz.
Gecikmenin, katılaşmanın nedeni bellidir. Ülkede vatandaşlarına kapsayıcı, koruyucu, anlayışla davranamayan bir iktidar vardır. Farklı düşüncede olanlara ve hele eleştiride bulunanlara karşı taraf, hatta düşman olarak bakan bir anlayışın iktidarı vardır.
Vatandaşlar, böyle bir iktidarın enflasyonu tek hanelere düşüreceğine inanmaz. Kapsayıcı olmayanların enflasyonu düşürmesi çok zordur, çünkü enflasyonun düşmei için bir toplumsal mutabakat gerekir. Bu konuda yapılmış birçok çalışma vardır.
Bakınız enflasyon beklentilerine ve algılanan enflasyona. Tüketicilerin bir yıl sonrası için bekledikleri enflasyon hala yüzde 59 dolayındadır. Algıladıkları enflasyon hala yüzde 80’ler dolayındadır.
Genç teğmenlerin mezuniyet sonrası sevinçlerine ve kutlamalarına “siz bu kutlamayı kime karşı yapıyorsunuz” diyebilen, bir başka genç gruba, imam-hatip grubuna onları “karşı taraf” olarak tanıtan bir yaklaşımın kapsayıcı olamayacağı bellidir.
Önemli bir gerçek de şudur; bu ortamda gerekli mali denetlemeler yapılamaz, denetlemenin olmadığı yerde hep açıklar vardır. Haliyle enflasyon vardır. Denetlemenin olmadığı yerde her türlü yolsuzluk, ususüzlük vardır.
Bu nedenle bütçeler açık verir. Bu açıkları bir ölçüde kapatmak için sürekli vergi getirilir. Her yerden, her işlemden vergi almak istenir. Bakınız son iki yılda getirilen vergilere. “Her yerden, her işlemden vergi fışkırıyor.”
Halbuki, ekonomik etkinlik bakımından yapılması gereken, açıkların, harcamaları kısarak kapatılmasıdır. Yapılan ise tersine itibar harcamaları yapmak oluyor. Yanlış verilmiş kararları ve yolsuzlukları düzeltmenin yolu harcamaları kısmaktır.
Nelson Mandela’nın bir sözüyle bitirelim: “Kinlenen ve intikam peşinde olanlar devlet yıkarlar; uzlaşma arayışında olanlar ise devlet kurarlar.”
Kaynaklar
Uygur, Ercan (6 Temmuz 2023) “Merakla beklediğimiz enflasyon verileri: Türkiye Arjantin’in izinde mi?” T24.
Ercan Uygur kimdir?Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı. Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı. 1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi. Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009) Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı. 2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…" |