Emre Tansu Keten

01 Eylül 2019

Dijital minimalizm: Özerk bir yaşam için dikkat direnişi

Sanal benliğimizin onaylandığı dalganın tersine yüzdüğümüzde karşımıza çıkacak olanların bize neler katacağı üzerine düşünmek gerekiyor

İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte yitirmeye başladığımız odaklanma becerimizi nasıl kazanacağımızı dert edinen Pürdikkat kitabıyla tanıdığımız Cal Newport'un, Dijital Minimalizm başlıklı kitabı da yakın bir zamanda Türkçeye kazandırıldı (çev. Cansen Mavituna, Metropolis Yayınları).

Newport, yeni kitabında internet üzerinden iletişime geçtiği 1600 kişiyle bir deney gerçekleştirmiş. Deneye katılan insanlar, bir ay boyunca katı bir teknoloji detoksuna girmiş, sosyal medyayı kullanmayı tamamen bırakmışlar ve e-posta ve WhatsApp gibi, zaruri uygulamaları ise oldukça nadir bir şekilde kullanmışlar.

Bir ayın sonunda Newport insanlara şunu sormuş: Gerçekten ihtiyacınız olanları, gerçekten ihtiyacınız olmayanlardan ayırabildiniz mi? Bu süreçten gündelik hayatlarında radikal kararlar alacak düzeyde, büyük dersler çıkaranlar olduğu gibi, bir ay sabredemeyip sosyal medya hesaplarına koşanlar da olmuş.

Newport, kitabında, bu deneyin çıktılarının da yardımıyla bir kullanım felsefesinin ana hatlarını çizmeye çalışıyor. Teknoloji bağımlılığına karşı geçici önlemlerin bir işe yaramayacağını, davranışsal bağımlılığın güçlü esareti karşısında, nitelikli bir yaşam için, tam teşekküllü bir teknoloji kullanımı felsefesine ihtiyacımız olduğunu söylüyor.

Teknoloji bağımlılığı

Adam Alter, Karşı Konulmaz (çev. Deniz İrengün, Paloma Yayıncılık, 2018) başlıklı kitabında teknoloji bağımlılığın artık prestijli bilimsel kurumlar tarafından da tanınan bir davranışsal bağımlılık çeşidi olduğunu aktarıyor. Bu bağımlılık öyle bir düzeye varmış ki, Çin'de gençlerin günlerce ara vermeden oyun oynadıkları bilgisayarları başında ölmemeleri için devlet tarafından önlemler alınmaya başlanmış. Çağımız insanının telefonsuz kalmaktan, birileriyle iletişimde olamamaktan korkmasını ifade eden nomofobi (no-mobile-phobia) gibi yeni terimler üretilmiş.  

2008 yılında yetişkinler günde ortalama on sekiz dakikalarını telefonda geçirirken, bu rakam 2015'te iki saat kırk sekiz dakikaya ulaşmış. Microsoft'un bir araştırmasına göre ise, 2000 yılında bir insanın ortalama dikkat süresi on iki saniye iken, 2013'e gelindiğinde bu rakam sekiz saniyeye düşmüş. Bu tabloyu değerlendiren Alter, dijital bağımlılığın başlı başına bir sorun olmasının yanında, sosyal ilişkilerle birebir bağlantılı olan sosyal medya mecralarına yönelik bağımlılığın başka psikolojik hastalıkları da tetiklediğini aktarıyor. Ayrıca, ne zaman verileceği öngörülemeyen ödüllerin, belli bir düzen içerisinde verilen ödüllerden daha cezbedici olduğunu hatırlatarak, sosyal ödüller aldığımız sosyal medyanın yol açtığı bağımlılığın diğer davranışsal bağımlılıklarla olan yakınlığına da dikkat çekiyor.

Buradaki önemli bir nokta, bu sorunun, insanların tamamen yaşamlarının kolaylaşması için tasarlanmış teknolojileri, araçları veya yazılımları kötü bir şekilde kullanmalarından kaynaklanmaması. Newport'un da aktardığı gibi, bütün sosyal medya yazılımları ve oyunlar zaten bağımlılık yaratmaları için tasarlanıyor. İnsanların bu mecralarda daha fazla vakit geçirmesi, dikkatlerini bu uygulamalara daha fazla hasretmesi, bu şirketlerin daha fazla para kazanması anlamına geliyor. Bu nedenle bilim insanlarının ya da medya eleştirmenlerinin sorun gördüğü yerde, şirketler tam olarak fırsat görüyor. Bağımlılığı arttıracak revizyonların peşinde koşuyor.

Dikkat direnişi

Newport, bu gidişe karşı insanlara bir dikkat direnişi örgütlemeyi salık veriyor. Bunun içinse, Thoreau'ya da referansla, yararcı bir felsefe öneriyor: "Hesaplamaktan, tartmaktan asla vazgeçmeyin, tam olarak ne kazanıyorum, ne kaybediyorum?" Aktif olarak kullanıcısı olunan bir sosyal mecra, benim gerçek hayatıma, sosyal ilişkilerime, işime, entelektüel gelişimime ne katıyor ya da bunlardan ne götürüyor? Yani, Newport, iletişim teknolojilerinin toptan bir reddine değil, insana değer katan bölümlerinin ayıklanıp, buraya emek harcanmasından söz ediyor.

Örneğin, nitelikli bir kişilerarası iletişimin ancak yüz yüze gerçekleşebileceğini, ancak bu bağlamda, iletişim teknolojilerinin arkadaşlarla buluşma, insanlarla temasa geçme konusunda sunduğu imkânların da etkin bir şekilde kullanılabileceğini söylüyor. Tabii ki, sosyal medyanın illüzyonlarına kapılmadan.

Clay A. Johnson'ın da The Information Diet kitabında ayrıntılı bir yöntemini sunduğu, interneti rastgele bir şekilde kullanmamak, sosyal medyada önümüze gelen enformasyonu kabul etmemek, bunun yerine bazı konuların belirlenip bunların enine boyuna araştırılması da dikkat direnişinin önemli bir uğrağı. Yüksek kaliteli az içerik, düşük kaliteli çok içerikten üstündür. Ayrıca, bir haberden uzak durulması için ille de yalan olmasına gerek yok, gereksiz haber/içerik diye bir şey de var!

İnsanın kendisini yaratıcı bir şekilde geliştirmesinin koşullarından birisi olan yalnızlık da (bunu savunan birçok isim zikredilebilir, genel bir tartışma için bkz. Lars Svendsen, Yalnızlığın Felsefesi, çev. Murat Erşen, Redingot Yay., 2018), Newport'un önem verdiği başlıklardan birisi. Yalnızlığın pejoratif bir anlam kazandığı sosyalleşme çağında, yalnızlığın yaratıcı, geliştirici potansiyellerinin peşinde inadına koşmak önem taşıyor. Sanal benliğimizin onaylandığı dalganın tersine yüzdüğümüzde karşımıza çıkacak olanların bize neler katacağı üzerine düşünmek gerekiyor.

Evet, dijital minimalizm, dikkat direnişi, enformasyon diyeti; dijital teknolojilerin (aslında bunları yönlendiren devasa şirketlerin) hayatlarımızı yönlendirme kudretini kendilerinde buldukları bir çağda, mantıklı bireysel direniş yöntemleri. Ancak bunların da, tam kaçtığımız yerden bizleri yakalama tehlikesi yüksek. Tıpkı Hipster akımında olduğu gibi, düzenin kendisine yönelik eleştirileri piyasaya dahil etmesi çok olası. Akıllı telefondan özgürleşme vaadiyle piyasaya sürülen, Google'dan ayrılan iki girişimcinin ürettiği, Light Phone gibi. Ya da dikkatimizi toplamamıza yardım etme iddiasındaki sayısız uygulama gibi. Slow Food, Slow City, Minimalist Yaşam gibi yeni çağ felsefelerinin yeni bir pazar oluşturduğu yerde, dijital minimalizmin de buna kapılması daha olası. Bu nedenle, gündelik pratiklerimizi dikkat direnişi çerçevesinde kurgularken, daha radikal ve politik çözümlere de kafa yormamız gerekiyor sanırım.