"Gelir, kurumlar, katma değer vergileri kanunları ile vergi usul kanununun, vergilemede adalet, eşitlik, öngörülebilirlik ve şeffaflık ilkeleri temelinde, vergi tabanının genişletilmesine ve gönüllü uyumun artırılmasına destek veren, sade ve kolay uygulanabilir bir yapı oluşturulmak amacıyla güncellenmesi yönünde düzenlemeler hayata geçirilecek, orta vadede doğrudan vergilerin payı artırılacaktır." Bu satırlar 2024 ila 2026 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program'ın (OVP) "Kamu Maliyesi" başlığı altındaki "Politika ve Tedbirler" bölümünden. OVP'nin bu hedefini yadsımamız mümkün mü? Genel tabloya baktığımızda dolaylı vergileri bütçe vergi gelirlerimizin yaklaşık yüzde 60'ını karşıladığını görüyoruz. 2023 Ocak-Eylül dönemi bütçe sonuçlarına baktığımızda bile, tek başına ÖTV ve KDV gelirlerinin bile toplam vergi gelirlerinin neredeyse yüzde 55'ini teşkil ettiğini görüyoruz. Bu yapının sağlıklı ve sürdürülebilir olduğunu söylememiz oldukça zor.
Enflasyonist dönemlerde nispi (oransal) dolaylı vergilerin bütçe vergi gelirleri üzerinde ciddi müspet bir etkisi olduğu hatta -fiyat artışları ile vergi hasılatı da otomatik olarak arttığı için- enflasyonist dalgalanmalara hızlıca cevap verdikleri ileri sürülebilir; ancak kısa vadede doğru gibi görünen bu önermenin orta ve uzun vadede daha yıkıcı sonuçları olabileceği de dikkatten kaçırılmamalıdır.
Konuya vergi gelirleri tarafından bakacak olursak; ekonomide enflasyonla birlikte bir durgunluk (stagflasyon) dönemine girilirse, dolaylı vergi hasılatı da radikal şekilde düşecek ve kamu harcamalarını finanse etmek için borçlanma motivasyonu da artacaktır. Karar vericiler için, böyle bir durumun faizler kanalı ile tekrar enflasyonun üzerine çullanacağını da öngörmemiz elzem.
Bütçe giderleri bağlamından bakacak olursak; devlet de maaş ödeyen, harcama yapan bir ekonomik aktör olarak enflasyondan ciddi şekilde etkilenmektedir. Enflasyondaki en küçük kıpırdanma bile bütçe harcamalarında milyar TL'lerle ifade edilebilecek sapmalara neden olabilmektedir. Bu noktada aklınıza "şimdi bunun dolaylı vergilerle ne alakası var?" sorusunun gelmesi de son derece normal. Peşinen burada belirtelim, vergi gelirleri "nispi (oransal) dolaylı vergilere dayanan bir sistemde, dolaylı vergilerin enflasyon üzerinde büyük etkisi vardır". Şimdi bu önermeyi birlikte analiz edelim...
Vergi yapımız, fiyat artışlarının düzeyine nasıl etki ediyor?
2 Kasım'da yayımlanan TCMB 4. Çeyrek Enflasyon Raporu'nda "Akaryakıt fiyatları kaynaklı dolaylı etkiler ve vergiler hariç bakıldığında, bu iki ana grubun tüketici yıllık enflasyona katkısının üçüncü çeyrek itibarıyla 1,0 puan artarak 7,9 puana yükseldiği hesaplanmaktadır. İşlenmemiş gıda ile alkol-tütün grubu beraberinde talep göstergeleri (kredi ve çıktı açığı), ücret etkileri, ithalat fiyatları, sabit terim kaynaklı etkiler yıllık enflasyondaki yükselişin 1,6 puanını açıklamaktadır." deniliyor. TCMB'nin bu tespiti, enflasyonla dolaylı vergiler ilişkisini anlayabilmek için son derece önemli. Burayı biraz daha irdeleyelim.
Dolaylı vergiler "mali çarpan mekanizması" üzerinden enflasyon üzerinde ciddi bir etki yaratıyorlar. Daha önce kaleme aldığımız birçok yazımızda da vurguladığımız üzere, yüksek oranda nispi (oransal) vergi içeren modellerde, ilgili mal üzerindeki her türlü maliyet artışları o malın perakende satış fiyatına çok daha yüksek oranlarda yansıyor. Bunun nedeni de "mali çarpan" [Çarpan=1/(1-Satış Fiyatı Üzerinden Tüm Nispi Vergi ve Paylar)] mekanizması. Diğer bir anlatımla, üzerinde nispi vergi ve paylar olan bir malın maliyetindeki 1 TL'lik artış -mali çarpan mekanizması nedeniyle- perakende fiyata çok daha yüksek oranda yansıyabiliyor. Diğer bir anlatımla bir malın üzerindeki nispi vergileri arttırırsanız, önce mali çarpanı sonra da o maldaki fiyat değişimlerinin enflasyon üzerindeki etkisini arttırmış oluyorsunuz. Yeri gelmişken altını kalın çizgilerle de çizelim, 07 Temmuz 2023'te 7346 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile genel KDV oranımızı yüzde 18'den yüzde 20'ye; yüzde 8 olan indirimli KDV oranımızı ise yüzde 10'a yükselttik. Yani böylece -bazı temel gıda maddeleri hariç- neredeyse tüm mal ve hizmetler için topyekün bir "nispi (oransal)" vergi artışı da yapmış olduk. Özetle topyekün bir "mali çarpan" artışı da önümüze otomatik olarak gelmiş oldu.
Söylediklerimizi biraz daha açalım, örnek olarak da son dönemde sektörde ardı ardına fiyat artışı haberlerini aldığımız ve enflasyon sepetinde ağırlığı en yüksek ürünler arasında 6'ncı sırada olan sigaraları ele alalım. 7 Temmuz'daki KDV artışı ile tütün mamullerine uygulanan KDV oranı da yüzde 18'den yüzde 20'ye çıktı. Böylece mevcut durumda, sigaradan alınan yüzde 63 ÖTV ve yüzde 20 KDV dikkate alınınca 6,8'ler düzeyinde olan mali çarpan da 7,5'a yükselmiş oldu. Buna göre, sigaralar üzerindeki 1 TL'lik bir maliyet artışını karşılayabilmek için 7,5 TL'lik bir fiyat artışı yapmanız gerekiyor! Diğer bir anlatımla, biz bu ürün üzerindeki nispi (oransal) vergileri düşürerek (sigara üzerinden alınan maktu ÖTV'yi de arttırarak vergi yükünü de değiştirmeden) AB ortalaması ile paralel şekilde çarpanı 2 seviyesine çekebilseydik, 1 TL'lik bir maliyet artışı için 2 TL'lik fiyat artışı yeterli olacaktı. Özetle bazı mallar üzerindeki nispi ağırlıklı vergi modeli tercihimiz böyle büyük bir maliyete de yol açıyor. Mallar üzerindeki nispi vergiler arttıkça, maliyet artışlarının malın perakende fiyatına ve dolayısıyla enflasyona yansıması de dramatik oluyor.
Son Avrupa Birliği Türkiye Raporu'na bakalım...
AB Türkiye raporları, son dönemlerde hak ettikleri ilgiyi göremeseler de teknik anlamda hâlâ son derece önemli ve yol gösterici metinler. 8 Kasım'da yayımlanan AB'nin 2023 Türkiye Raporu'nda yer alan önemli mali konular özetleyelim:
- Temmuz itibariyle yukarı yönlü revize edilen ek bütçe ihtiyacı ve bunun getirdiği ek vergiler Rapor'da öne çıkan önemli konular arasında.
- Raporda vergi konusunda Türkiye'nin "orta" seviyede hazır olduğu; ancak vergi ve gümrük birliği konularında bir önceki rapordan bu yana AB standartlarına uyum için yeterli ilerleme katetmediği vurgulanıyor.
- Dolaylı vergiler konusunda bazı KDV oranlarının AB ile uyumlu olmadığı vurgulanmış ve bazı sektörlere uygulanan tüketim vergilerindeki uyumsuzlukların da altı çizilmiş. Sigara vergilendirmesi de vergi üzerine ilerleme görülmeyen konulardan bir tanesi. 2023 Raporu'nda da daha önceki yıllarda olduğu gibi, sigaraların toplam vergi seviyesi AB seviyelerine yakın olsa da ÖTV yapısının maktu ve oransal unsurlar açısından AB uygulamalarından farklı olduğu belirtiliyor.
Görüldüğü üzere 2023 AB Türkiye Raporu da dolaylı vergileri odağına koymuş durumda. Özellikle sigaralar için belirtilen maktu ve nispi (oransal) vergi uyumsuzluğunu, yukarıda analiz etmeye çalıştığımız mali çarpan mekanizması ve enflasyon yansıması bağlamında tekrar dikkate almak son derece önemli.
Ne yapmalı?
OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor. Ancak bu noktada özellikle altını çizelim, doğrudan vergilerin payının arttırılması için mevcut gelir ve -yakın dönemde artırılan- kurumlar vergisi oranlarını yükseltmek doğru bir politika tedbiri olmayacaktır. Bu vergilerin payının arttırılması için kayıt dışı ekonomi ile mücadele, kayıtlı mükellef sayısının arttırılması ve elbette -OVP'de de vurgulanan- mevcut istisna ve muafiyet yapısının tekrar masaya yatırılması daha kalıcı ve sürdürülebilir bir mali iklim yaratacaktır.
Dolaylı vergiler penceresinden bakacak olursak, yukarıda da özetlemeye çalıştığımız üzere, üzerinden dolaylı vergi ve pay aldığımız mallar bağlamında "mali çarpan" mekanizması büyük önemi haiz. Bu mallar bakımında mali çarpanı küçültecek bir vergileme modeli kurmak anahtar önemde görünüyor. Elbette tüm mallar için böyle bir model kurmak kolay değil; ancak üzerinden hem KDV ve hem de ÖTV aldığımız tüm malları bu gözle derinlemesine incelemekte sonsuz yarar var.
Sigara bu bağlamda en çarpıcı örneği ortaya koyuyor. Sigara üzerindeki mevcut vergi yükünü de değiştirmeden (azaltmadan) nispi ÖTV'yi kademeli olarak düşürmek ve bu sırada maktu ÖTV'yi kademeli olarak yükseltmek, hem mevcut vergi gelirlerinde bir kayba yol açmayacak hem de fiyat artışları üzerindeki baskıyı azaltacak gibi görünüyor. Elbette, bu sayede -mali çarpan da düşeceği için- vergi yapısı kaynaklı enflasyonist etkinin sınırlanabileceğini, böylelikle bütçenin gider tarafında da enflasyon bazlı maliyetler bakımından avantaj sağlanabileceğinin altını son bir kez daha çizelim.
Emrah Akın kimdir? Emrah Akın Ankara’da doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Kamu Yönetimi alanında tamamladı. Yüksek lisansını ABD’de Boston Üniversitesi’nde Finansal Ekonomi alanında yaptı; aynı dönemde, Harvard Üniversitesi’nde İşletme Ekonomisi alanında da öğrenim gördü. Maliye Müfettişliği, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Grup Müdürlüğü görevlerinin ardından 2011’de Ekonomi Bakanlığı Bakan Özel Danışmanlığı görevine atandı. 2013 yılında kamudaki görevinden ayrılarak uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi KPMG’ye katıldı ve şirket ortağı olarak birçok danışmanlık ve denetim projesi yönetti. Halen, uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi BDO’nun şirket ortağı olan Emrah Akın, Yeminli Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi unvanlarını haizdir. |