Eliza Doolittle

07 Ağustos 2010

Ne Yanlış, Ne de Yalnızsınız!

Haziran ayı, dünyanın birçok yerinde, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel (LGBT) Onur Ayı olarak kutlanıyor.

Haziran ayı, dünyanın birçok yerinde, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel (LGBT) Onur Ayı olarak kutlanıyor. Geçtiğimiz ay Türkiye’de de, İstiklal Caddesi’nde, binlerce kişinin,  Ece Ayhan’dan alıntıyla “Aşk Örgütlenmektir” sloganı eşliğinde omuz omuza yürüdüğü, rengarenk etkinliklerle kutlanmıştı.  Bugün, dünyanın eşcinsellik anlamında en özgürlükçü ülkelerinden biri olan Hollanda’da kutlamalar var. 
“Gay Pride”, her yıl bu zamanlarda Amsterdam'a dünyanın her yerinden eşcinsellerin geldiği, çılgın partileri ve en güzel kanallardan biri olan Prinsengracht üzerindeki tekne geçitleriyle, bu renkli kenti  daha da parlak renklere boyayan bir festival. Geçitteki teknelerde Xerox gibi dev kurumların, ING, ABN Amro gibi bankaların sponsor olduğu, oralarda çalışan eşcinsellerin kutlama yaptığı tekneler bile oluyor... Harika görüntüler!
Bu kutlama, aslında bir yıldönümü. 41 yıl önce 26 Haziran 1969'da trans, biseksüel, lezbiyen ve geyler, New York'ta Stonewall Inn adlı LGBT barında, uğradıkları haksızlıklara topluca karşı çıkmışlar. Toplumun ve polisin aşağılayıcı, ötekileştirici  ve onur kırıcı baskılarına daha fazla sessiz kalamamış; polis şiddetine karşı  örgütlü bir güçbirliği yaparak sonunda büyük ölçüde polis baskılarını durdurabilmişler. Sembolik olarak o gün o sokakta başlayan mücadele, bugün dünyanın dört bir yanında, 41 yıldır sürüyor ve onur etkinliğini, insani açıdan özel hale getiriyor. 
***
Mayıs 2010’da, Onur Etkinlikleri öncesi, Amerikan Başkanı Obama, bir açıklama yapıyor: “Bütün Amerikalıları, Onur Ayı’nda ve her zaman, önyargı ve ayrımcılığa karşı durmaya çağırıyorum.”
Mart 2010’da, Onur Etkinliği’nin ne olduğundan büyük olasılıkla bihaber olan, Türkiye Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf, açıklama yapıyor: “Eşcinsellik bir hastalıktır, tedavi edilmelidir”. 
Ağustos 2010’da, Taraf Gazetesi’nde, Murat Kapkıner diye birisi, bir makale kaleme alıyor:
“(...) Bir müslümanın eşcinselliğe günah ya da sevap diyebilmesi için o fiili anlaması, bilmesi gerekir. Ki yaratılışı bozulmamış değil mümin hiçbir insan bu fiili esasen anlamaz, bilmez. Biliyorum, anlıyorum dediği anda, o anomaliden kendisinde de kısmen var olduğunu çıkarırız. Ve çıkarsama hiç de sağlıksız değildir. Bir felsefî sonuçtur. Yaratılışı bozulmamış insan, anlamak bir yana ilkin tiksinti duyar. Şeraitte (yineliyorum) yenmeleri haram olmayan ama teb’an kerih (yaratılışımız itibariyle tiksindirici) hayvanların yenmesi hoş görülmemiş, bunlar hakkında nassa gerek görülmemiştir. Kertenkelenin yenilmesi gibi...”
7 Ağustos 2010. Durum bu. 
Yüksek müsaadenizle tümünüze bir çift sözüm var. 
***
Sayın Kapkıner,
Ne yazdıklarınızı ciddiye alıyor, ne de sizi kendime muhatap alıyorum. Bu nedenle eleştirmiyor, herhangi bir yanıt bile vermiyorum. Ne var ki, Taraf Gazetesi’ni, böyle bir yazıyı yayına aldığı için şiddetle kınıyorum.
Sayın Kavaf,
Bu talihsiz açıklamanızın yankıları üzerine durup düşünmediğiniz, Tıp doktoru olan ablalarınız, mühendis olan eşinizle, yıllarca öğretmenlik yaptığınız öğrencilerinizle bir araya gelip; çağdaşlık, seçim özgürlüğü, açık vizyon, en başta da insana saygı üzerine söyleşmediğiniz; değerli birkaç saatinizi verip de, bu konuda  yazılmış yüzlerce kitap, binlerce akademik araştırmadan, yalnızca birkaç sayfa bile okumamış olduğunuz açıkça belli... Ne diyeyim...Öğretmen diliyle konuşayım bari. Oturunuz, sıfır!
Sevgili Heteroseksüel Dostlar;
Gözünüzü seveyim, homofobiye prim vermeyin! Bakın Allah muhafaza, siz de kertenkele kafasıyla talihsiz açıklamalar yapıverirsiniz. Herkesin tercihi, seçimi, aşkı, sevgisi, cinselliği kendine...

Sevgili Eşcinsel Dostlar;
Onur Ayınız kutlu olsun. Ben, heteroseksüel, hümanist, farklılıklara saygı duyan, hatta farklılıklardan beslenen, eğitimli, özgür düşünceli bir kadınım. Siz de, kendi sözcüklerinizle, ne yanlış, ne de yalnızsınız!