Eliza Doolittle

08 Ekim 2011

İki gencin yaşamından çalınan 19 ay!

İnsanın yaşama karşı tüm algısı görecelilik üzerine kurulu. Bünyemizin...


İnsanın yaşama karşı tüm algısı görecelilik üzerine kurulu. Bünyemizin mevsim dönümleriyle, duyularımızın belleğimizle, alışkanlıklarımızın gündeliğin temposuyla, ilişkilerimizin zamanla olan med-cezirli bağlantıları, çoğu zaman karşılaştırmalı olarak değişkenlik gösteriyor.   
Bahar güneşinde ısınıveriyoruz da örneğin, hava sıcaklığının aynı olduğu hazan serininde üşümeyi öğreniyoruz yeniden. Bazı tatları, kokuları, sesleri, anları hep çağrışımlarıyla birlikte seçip alıyoruz beynimizden. Sıkıcı toplantılarda veya uzun derslerde geçmek bilmeyen zaman, uça koşa akarmış gibi geliyor, keyifte, sohbette, tatildeyken…  
Benzer şekilde, kişisel ve toplumsal gündemimizde yer eden haberlere tepkimiz, böyle bir içsel karşılaştırma filtresinden geçerek şekilleniyor. Gündeliğin ayrıntıları kadar, gündemin haber akışını da böyle bir bütünlükle algılıyoruz. Kâh kişisel vicdanımızı sınıyor, kâh toplumsal ahlakımıza yanıyoruz.  
*** 
Gazetelerde yer alan iki bambaşka haberdeki ortak zaman paydası düşündürttü bunları. 
Geçtiğimiz gün Berna ve Ferhat’ın duruşması vardı. Hani, Roman Açılımı toplantısında, “Parasız Eğitim İstiyoruz” diye pankart açtıkları için, neredeyse 19 aydır tutuklu yargılanan Berna’yla Ferhat. Tutukluluğun, başlı başına bir cezai yaptırım olarak uygulanırcasına uzatılıp sakız edildiği ülkemizde, parasız eğitim taleplerini dile getirmek gibi anayasal bir haklarını kullandıkları için yargılanan, okullarından atılan Berna’yla Ferhat. Son duruşmada tahliye edildiler.  
Dolu dolu sevinecek, ince ince ümitlenecektik, ümit büyük geldi üzerimize. Çocukların yaşamlarından çalınan 19 ayı hiçbir şeyin telafi edemeyeceği sezgisi, ağır bir taş gibi yerleşti yüreğimize.  
Geçtiğimiz gün NeÇe için de haber vardı. Hani, 12 yaşındayken Mardin’de 26 kuduz adamın 7 ay boyunca tecavüzüne uğrayan NeÇe. Davası 7 yıldır süren, çocukluğunu sapkın ruhların salyalarına gömen NeÇe. Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nin, suç işlenirken “her şeyin farkında olduğuna, sanıkların en alt sınırdan cezalandırılmasına” hükmettiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da, yerel mahkemenin bu kararını onadığı NeÇe. Karar bu yönde olunca, bir de “iyi hal indirimi” uygulanınca, sanıklar 19 ay ile 6 yıl arasında değişen cezalar aldılar. İğrenç bir şiddetin, bir insanın tüm yaşamına el koyacak etkilerini asla silmezdi; yine de hakkıyla cezalandırılsalar bir nebze teselli olur, benzer davalara emsal teşkil eder diyecektik, olmadı. 
Adalete dair inancımız bir defa daha sarsıldı. 19 ay, bu defa tüm yetersizliği, tüm cibilliyetsizliğiyle, karşımıza yeniden çıktı.
***
Gündemde kriz, terör, savaş, şiddet, magazin, bir nefes ötedeyse tüm koşturmasıyla bekleyen hayat var. Duyarlılığımızı korur ve hayata yetişirken, yetişip de olabildiğince tadını çıkarırken unutmamalı; ne hak, ne din, ne güç, ne iktidar, “her şey, insanı sevmekle başlar”.