Sevgili Okurlar, bu cumartesi, Çevre ve Orman Bakanımızı kızdırma pahasına, birkaç konuya burnumu sokmadan duramayacağım!
Yanda gördüğünüz, vallahi de fotoğraf hilesi barındırmayan şapkalı resimde yüzüm pek açık seçilmese de, yine de burun açısından çok şükür, oldukça şanslı bir tip olduğum görülebilir. Dolayısıyla, minik burnumdan pek bir zarar gelmez yani!!
Hem ülkede mahir Geppetto Usta’lardansa, üzerine hiç vazife olmadan, her konuda atıp tutan, minarelere kılıfları uydurdukça da burunları uzayan Pinokyo’lar gırla gidiyor, bir burun katkısı da biz yapmışız çok mu?!
Gündem de hayli kalabalık yine... Burnunu sok sok bitmez şimdi...
*
Önceki akşam katıldığı bir televizyon programında “Ülkemizde öyle tipler var ki onların evlenmek filan gibi bir dertleri yok. Temenni ederiz ki onlar da evlensin” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sanat camiasının müzmin bekârları cevap verdi.
Sayın Başbakan bu evlilikleri bekarlarımızın mürüvvetini görelim diye istemiyor elbet! Amaç belli, 3 çocuk. Cidden merak ediyorum ama... Bu 2037 projesi, “genç nüfusu olan ülkeler yeni büyük güçler olacak” yaklaşımının gerektirdiği nice önkoşullar ve geliştirilmesi gereken çok farklı altyapılar olduğu gerçekten bilinmiyor mu, yoksa bilinip görmezden mi geliniyor?
Öncelikle, bu 3-çocukları, olanakları kısıtlı, öğretim programları ondan da beter, ve gözardı edilemeyecek kadar çok sayıdaki skandalı bol öğretmenlerle mi eğitip büyük güç olacağız?!
Bazı düşüncelerin uygulanması bütünsellik anlayışıyla olur. Yoksa bakkal dükkanı açar gibi “her ile bir üniversite” propagandaları yapıp yapıp, sonra da o illere öğrenci yurtları inşa edilmezse; edilenler de sefil bir durumda olursa, etrafı dolduran özel, temiz, güvenlikli ve sonuna kadar art niyetli cemaat yurtlarına kalıveren biçare öğrencilerin haline döneriz...
Benzer şekilde, gereken iş alanlarına planlı yatırımlar yapılmazsa, işsizler ordumuzun çok büyük bir kısmı, çok nitelikli olmasa da, en azından bir üniversite diplomasına sahip yığınlardan oluşur…ve daha da artan nüfusla daha nice yığınla sorun!..
*
Ünlü şarkıcı Sibel Can ile kızı Melisa arasında kiloları sebebiyle tartışma çıktı.
Yaklaşık 17 yıldır sürekli haşır neşir olduğumuz, “Sibel Can ve kilo sorunsalı” konusuna bir de akraba klasmanından, ergenlik kilosu almış kızı karışmış ki, vallahi gına geldi! Hayır niye koyuyorlar bu haberleri manşetten manşetten diyeceğim, arz talep diye cevap vereceksiniz, iyice içim bunalacak, vazgeçtim! Burnumu sokmuyorum...
*
Dünya Şampiyonası boyunca her maçın molalarında ve devre aralarında Ankara'da gösteri yapan PonPon Kızlar, Recep Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın salona gelmesiyle birlikte sansüre uğradı. Türkiye - Rusya maçında seyircileri coşturan ve danslarıyla büyüleyen 10 Ukraynalı kız bu gelişme üzerine gösterilerini gerçekleştiremedi.
Geçen cumartesinin “Yavşak Fiba” yazısında da aslında sözü getirmek istediğim yer biraz da buydu. Yok Ramazan ayında maç izlerken ponpon kız mı olurmuş da, bizim gelenek göreneklerimizle ponponun ne ilgisi varmış da, vs. vs... Yahu gören duyan da, atalarımız kımızlarını içip ciritlerini attıktan sonra “hadi tek pota üçerli basket çevirelim” diyordu sanır! Bunun gelenek görenek, Razaman takvimiyle ne ilgisi var?
Dünya standardında bir organizasyona ev sahibi olmak için atılmadık takla kalmamış, sırf yurtdışı bilet gelirlerinden henüz turnuvanın ortasında 8 milyon Avro elde edilmiş; bu turnuva üstelik de İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentleri’nden biri olduğu yıla denk gelmiş; reklam katkısı da büyük olasılıkla çok büyük... Ramazan ayının ne zamana denk geleceği asırlar öncesinden belli, ki hiç kimse de ibadetini ederken maç seyretmeye zorunlu kılınmıyor. Hal böyleyken, anlamsız bir vetoyla dünya basınına haber olmanın, yine kanka İran’la, “İran pantolon giysinler dedi, Türkiye veto etti” gibi anıştırmalarla bir tutulmanın amacı nedir, anlayan birisi açıklayabilir mi?!
*
Toparlamadan önce başa dönersek, bu burun konusundan, bir süre önce de, “Müziksiz Ülkenin Yanık Ormanları” ile köşemize teşrif buyuran, sağolsun incileri saymakla bitmez Sayın Bakan’ın, Allioni Antik Kenti’yle ilgili duyarlılığının ardından Tarkan’a demediğini bırakmaması, sizleri hiç şaşırtmamıştır zaten.
Anımsayalım; gece yarısı müzik yasağı konusunda, düğünlerin nasıl etkileneceği kendisine sorulduğunda “Damat ve gelin açısından faydalı. Erken başlayınca onlar da bir an önce birbirine kavuşur” şeklinde bir yanıt vererek, bir Bakan olarak tek “burnunu soktuğu” konunun çevresel kirlilikten ibaret olmadığını, ailevi, cinsel ve ilişkisel, hatta felsefik konuları da kapsadığını zaten belirtmişti...
İronisi bol ülkem, haydi mutlu cumartesiler olsun!