Cumartesi yazımız gazoz kıvamından sevgili okurlar... Gündem haberlerine kurdeleyle tutturuk önerilerim var; siz ne dersiniz?
“Rize Belediye Başkanı AKP'li Halil Bakırcı, Kürt sorununun çözümü için ‘hasımlık yerine hısımlık’ formülünü ortaya attı ve hısımlığın gelişmesi için ikinci eşlerin Doğu’dan alınmasını önerdi”.
Bu kuma-nya kafalı, hukuğa, etiğe aykırı “laf söyledi balkabağı” zihniyet karşısında dumura uğramış halde sus pus oluyor ve sonra diyorum ki; “para cezası korkusuyla sokaklara salınan dehşetengiz Pitbull’lar kovalasın sizi..!!”
***
2011, Evliya Çelebi’nin doğumunun 400. yılı olduğu için, Unesco tarafından Evliya Çelebi Yılı olarak kabul edilmiş. Tastamam bugünlerde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “100 Temel Eser” listesine alınarak öğrencilere tavsiye edimiş olan “Evliya Çelebi Seyahatname’den Seçmeler” isimli kitap, aynı MEB tarafından, müstehcenlik iddiasıyla toplatılmak isteniyormuş.
İddia yenilir yutulur gibi olmamakla birlikte, MEB’e yepyeni bir “Seyahatname” oluşturma önerim var! Başbakan Erdoğan'ın akrabası olan Eyüp İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Güsamettin Erdoğan’ın, görevde bulunduğu 4 yıl içinde, kendi açıklamasıyla “dünya barışı için” gezdiği 160 ülkedeki anıları ve Singapur’daki meşhur “işeyen çocuk” heykeli önündeki ağzını açmış nahoş fotoğrafları boşuna mı duruyor?!
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununa ilişkin olarak ortaya attığı 'ulusal politika' çağrısı, Erdoğan tarafından olumlu karşılanarak, “görüşebiliriz” yanıtı geldi. Erdoğan'ın, MHP Lideri Bahçeli ve TBMM içinde ve dışındaki parti liderlerini de davet edeceğini söylemesinin ardından, Kılıçdaroğlu, bu kez, 'Başbakan kendini cumhurbaşkanı mı sanıyor?' tepkisini gösterince, görüşmeler çıkmaza girdi.
Minicik, kafalar oyunla bir dünya, aklı bir karış havada yavrularken, yazlıkta tüm çocuklar, cümbür cemaat Dansa Davet oynardık... İsmi neden Dansa Davet’ti diye de düşünmüşümdür zaman zaman; zira olayın ne dansla, ne davetle ilgisi olmadığı gibi, birinin birini mendil kapmaya çağırıp diğerinin nazlanmasından, daha sonra da mendili kapanın kaçıp, karşısındakinin de onu kovalamasından ibaret, zaman kaybı ama eğlencelik, amaçsız bir oyundu. Bir anda onu hatırladım; nereden de çıktıysa...?!
***
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yasadışı dinlemeler konusunda Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunmuş. Mülakat sırasında kendisinin de ‘dinleme mağduru’ olduğunu belirten Yıldırım, “Suç duyurusunda bulundunuz mu” sorusuna “Sonuç alabileceğimi düşünmedim” diye yanıt vermiş.
Ülkenin iletişim güvenliği konusunda en yetkili ismi olması gereken Ulaştırma Bakanımızın kafası, belli ki yoğunluktan, hafif tertip karışmış. 2010 Kültür Başkenti Istanbul’da hem Caz Festivali, hem Opera Festivali, hem de açıkhava konserleri var Sayın Bakanım; müzik ruhun gıdası derler ya hem, kimbilir, belki size de iyi gelir?!
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, oğlu Mehmet Emre Gül’ün SAT’den “tam puana” denk gelen 800
puan alarak Harvard Üniversitesi’ne kabul edilmesiyle ilgili duygularını Twitter’da paylaşmış; “Geçen yıl Mehmet bana, ‘Ben Türkiye’de üniversite okursam gazete ve televizyonlar her fırsatta beni gündeme taşıyabilirler. Bu durumda hem beni hem sizi üzebilir’ diyerek yurtdışında okumak için annesi ve benden izin istedi. Biz de ona iyi bir okul kazanması şartıyla izin verdik” demiş.
Öncelikle Twitter tüm iletilerin 140 karakterle sınırlanması gereken bir iletişim alanı olduğu için, Cumhurbaşkanı’nın konuyla ilgili sadede gelmesi, tastamam 9 mesaj sürdü, sonra da çeşitli konularda 20-25 mesajla devam etti...Ayrıca, Çarşamba yazısında da dillendirdiğimiz üzere, 800 puan SAT’de tam puana denk gelmiyor, zira sınav 800’erden 3 bölümden (sayısal, mantık/okuma, yazma) oluşuyor. Dolayısıyla biz, Mehmet’in hangi bölümden kaç puan aldığı bilgisinden mahrumuz, bu nedenle de fena halde mağduruz! Üstelik, alışveriş merkezinde mısır satarken, Suudi Arabistan’da 15 yaşında işadamları heyetiyle resmi görüşmelere katılırken bu bilinçli ve duyarlı evlat yanını nedense gizlemiş olan Mehmet’in, Harvard gerekçesini de haklı olarak yemiyoruz...
***
Ay aman offf..
Yazdıkça yazası geliyor insanın! Var daha neleer var da...
Pembeyi fümeye, güneşi yağmura, gülümsemeyi somurtmaya yeğleyen bir yapım var neyse ki, iki kelam yazınca, yurdum vatanım haberlerinden içimi basan efkarı dağıtıp, bugünlük, biraz olsun rahatladım. Hem Çakkıdı Çakkıdı Türkiye’si değil mi burası; Orhan Baba gibi sosyolojiyi filan sallayalım, “Eğlen Coş, İşte Kiboş” modunda yandan yandan, resmi bayram gününde sabah programına Atatürk’ün balmumu heykelini konuk eden Seda Ablam’dan feyz alalım, ooohhhh oynayalım anacım! Ayılana gazoooz, bayılana limoon!