Ebru D. Dedeoğlu

14 Ocak 2024

Mesut Demirbilek ve Algan Sezgintüredi ile Kavgaz üstüne: Cinayet cinayettir, kurbanın ve failin cinsel kimliğinin hiçbir önemi yoktur

Kavgaz - Pilot, son dönemde okuduğum en iyi Türk polisiyelerinden biri. Kitabın sayfalarında Mutlu Kavgaz'la cinayeti çözmeye çalışırken, dönemin olaylarını google'dan araştırırken buldum kendimi

Yıl… 1989… İstanbul..

Dünyada ve Türkiye'de değişim rüzgarları esiyor…

Mısır uyruklu maktul Davut El Maksut, Etap Marmara Oteli'nin sekizinci katındaki 801 numaralı odasında, yerde sırtüstü ve boynuna dolanmış perde kordonu haricinde çırılçıplak yatar halde bulunmuş cesedinde, mücadeleye ve boğuşmaya dair izler taşıyor.

MİT'in bile işin içinden çıkamadığı bu cinayeti, 24 yaşındaki komiser yardımcısı Mutlu Kavgaz çözebilecek mi?

Kavgaz - Pilot, son dönemde okuduğum en iyi Türk polisiyelerinden biri. Kitabın sayfalarında Mutlu Kavgaz'la cinayeti çözmeye çalışırken, dönemin olaylarını Google'dan araştırırken buldum kendimi. Gerçek bir suç ve dönem polisiyesi. Kitabın dilindeki mesafeye alışmam başlangıçta zor olsa da röportaj sırasında anladım ki Mutlu Kavgaz mesafeli, içedönük, zeki genç bir komiser. Gerçek olaylara dayanan ve 9 kitap olarak tasarlanan serinin ilk kitabı Yılın Polisiye Ödülü'nü aldı.

Mesut Demirbilek ve Algan Sezgintüredi ile buluştuk… Mutlu Kavgaz üzerinden masumiyet dönemini, İstanbul'un gece hayatını ve dönemin gerçeğini konuştuk…

- Tebrikler. Kitabınızı müthiş bir heyecanla okudum. Merak ediyorum yollarınız nasıl kesişti?

MD: Çok teşekkürler Ebru. Algan ile yollarımız 2019'da birlikte katıldığımız bir TV programında kesişti. Konu yine polisiyelerle ilgiliydi ve keyifli bir sohbet olmuştu. Bu program sonrası başlayan dostluğumuza bir de polisiye roman projesi eklendi. Metodolojimizi belirledik ve kolları sıvayıp 2022 yılında serimizin ilk kitabı olan Kavgaz – Çantacı April Yayınevinden çıkardık. 2023 yılının son çeyreğinde de serinin ikinci kitabı Kavgaz -Pilot u hazırlayıp yine aynı yayınevinden okurlarımıza sunmuş olduk.

- Mesut ne kadar Mutlu? :)

MD: Çok güzel bir soru? Mutlu karakteri ortaya çıkarken tabii ki Mesut'un hayatından ve yaptıklarından esinlendi ama tamamıyla aynısı olduğunu söyleyemeyiz. Bazı durumlarda önemli ölçüde Mesut'tan izler taşırken, bazı durumlarda da kurgu ile farklılaştırdık ve zenginleştirdik. Esinlenen olaylar ve ilişkiler genelde gerçek olmakla birlikte hikâyenin ve o dönemin şartlarına uygun olarak Algan'ın ustalığıyla kurgulandı ve sonuçta sürükleyici bir prosedürel ve dönemsel polisiye ortaya çıktı. Özetle soruna yarı yarıya olduğunu söyleyebilirim.

- Mutlu Kavgaz 24 yaşında zeki, genç bir komiser yardımcısı. Nasıl biri? Ev arkadaşı Erdem'in tarifiyle tutukluğu tecrübesizliğinden mi yoksa içinde yaşadığı çatışmalarından mı?

AS: Mutlu, Edirneli. Mavi boncuk gözlü, alabros saçlı, her daim sinekkaydı tıraşlı, pek sevimli ve yakışıklı da sayılabilir. Çocukluğundan itibaren vatan ve Atatürk sevgisiyle yetişmiş. Temiz, titiz, sakin, son derece kibar, saygılı ve iyi yürekli. Çocukluğundan beri, özellikle TV'de Komiser Columbo ve Baretta gibi diziler yüzünden cinayet dedektifi olma hayali kurmuş, hayata karşı her anlamda çaylak denebilecek genç bir polis. Tutukluğu, çekingenliği bu acemilikten; acemiliği aştıkça, öğrendikçe açılıyor. Zeki, çalışkan, azimli ve öğrenmeye hevesli; işini seviyor. Öte yandan, evet, içinde bastırmaya özen gösterdiği bir korkusu ayrıca hepimizde olduğu gibi bir de yırtıcı, vahşi yanı da var. Kontrolü elden bırakmamaya çalışıyor kimi yerlerde.

- Komiserimiz 24 yaşın verdiği toyluk ve heyecanla imkansız bir ilk aşk yaşıyor. Bu aşk onun büyümesine ve kendisini belki de hayatı önceliklerini koruyarak daha iyi tanımasına yardımcı oluyor mu?

AS: Elbette. Yaşadığı, başından geçen her şey, olumlu veya olumsuz, Mutlu'ya bir şeyler öğretiyor. İlk aşklar, ilk romantik ve cinsel tecrübeler çoğu kişi için her zaman kalıcıdır. Mutlu da sonrasında yaşadıklarından pek çok ders çıkarıyor ki Mutlu'yu farklı kılan şeylerden biri de bu özelliği. Öğreniyor, uyguluyor.

- Kavgaz ev arkadaşının yönlendirmesiyle okuyan ve ufkunu genişleten biri. Politik görüşü de olan biri aynı zamanda. Halbuki mesleği politik olarak düşünmesini değil ortadan gitmesini hatta biat etmesini istiyor. Sistem neden bunu istiyor? Bu bir dilemma değil mi?

AS: Mutlu'nun politik görüşü tamamen vatan, cumhuriyet ve Atatürk sevgisi üzerine kurulu; başka bir ideolojiye bağlı değil. Mutlu Kavgaz sadece çok sevdiği işini yapmaya odaklı. Ama elbette politikayı da sanatı da hayata ve işine dair ne varsa hepsini de öğrenmeye, anlamaya çalışıyor. Çalışıyor çünkü işini iyi yapabilmesi için pek çok şeyi bilmesi gerekiyor. Mesleği hiyerarşi ve emir-komuta zincirine dayandığından emirlere uyan, söyleneni yapan insan istiyor doğal olarak. Öte yandan, gene mesleği, suçların çözülmesi için zekâ ve muhakeme de gerektiriyor. Aradaki dengeyi bulmaktır belki önemli olan. Bizzat içinde yaşadığı için Mesut'un daha doğru cevaplandırabileceği kanısındayım bu soruyu.

MD: Mutlu'nun en büyük motivasyonu, daha 13 yaşında "bir gün cinayet masası dedektifi olacağım" hayaline ulaşmış olmasıydı. Ulaştığı hayalini korumak ve geliştirmek için diğer tüm motivasyonlarını, beklentilerini ve hayallerini hep ikinci planda tuttu. Tabii ki ailesinden ve yetiştiği ortamdan aldığı bazı değerler onun için hep kırmızı çizgisi olmaya devam etti. Bu dengeleri tutmak için 8 yıllık okul hayatı boyunca yaptığı Judo sporunun ilkeleri ve felsefesi ona hep yardımcı oldu.

- 90'lı yıllar hepimiz için masumiyet çağı olsa da içinde acımasız dönemleri barındıran bir dönem. Roman da 89 yılının ortalarında geçiyor. Genç bir polis açısından o dönemi özellikle İstanbul'un gizemli gece hayatını biraz anlatır mısınız?

MD: Gerçekten de öyle. Özellikle eğlence hayatının 7 gün 24 saat devam ettiği bir dönem. Sadece Beyoğlu İstiklal caddesi ve çevresinde o dönemde iki binden fazla gece kulübü, pavyon, bar, bitirimhane ve benzeri yerler vardı. Bütün bu yerlerin çevresinde de enteresan bir ekosistem oluşmuştu. Eğlencenin sınırları olmayan her türünü bulmak mümkündü. Hatta İstiklal caddesinin bazı ara sokaklarında yalnız dolaşmak bir polisin bile kolay cesaret edebileceği bir şey değildi. Doğal olarak da bu bölgede cinayet, fuhuş, yaralama, kavga, kumar, uyuşturucu ve benzeri olaylar sıkça görülürdü. Mutlu gibi genç bir polis için ise bir taraftan inanılmaz tecrübeler kazanabileceği bir arena ve bir okuldu ama diğer taraftan da her an her türlü tehlikenin ve yozlaşmanın parçası olabileceği riskli bir atmosferdi.

- Hayatınızdan kesitler olduğu için sormak istiyorum. Beyoğlu'nu ve gece hayatını hiç bilmiyorken zor olmadı mı?

Mesut olarak cevap vereyim. Eninde sonunda sert kuralları olan 8 senelik yatılı okul kültüründen geliyorum. 12 Eylül sonrası dönemi. Farklı bir sürü siyasetle, kitap okumanın, müzik dinlemenin yasak olduğu katılıkta bir okuldan mezun olmuşum. Hayatında ilk defa ceset görüyorsun. Sonrasında hasbelkader bir şekilde kişiliğinle 24 yaşında, kendinden daha büyük memurlarla bir anda başarından dolayı bu cinayeti çözme görevini veriyorlar. Cinayeti çözersin ancak bir sorun var Beyoğlu'na hayatımda hiç gitmemişim. Bir anda 7 gün 24 saat eğlence hayatının ortasına düştüm. Yaşımdan dolayı kulüp görevlileri bile beni adam yerine koymadıkları için bıyık bıraktım. Yanındaki yaşça büyük "aynasız" görünümlü memurlara herkes hürmet ederken beni çok genç bulup kaale almıyorlardı. Bir de transseksülerin ve eşcinsellerin gittiği eğlence yerleri vardı ama hiçbir fikrim yoktu. Kendilerine ait olan deyimleride vardı.

- Nasıl öğrendiniz bu deyimleri?

İşte orası çok enteresan. 1989 yılında eski gezi parkının ordaki Mcdonald'ın önü gece gündüz gay'lerin seks işçisi buldukları yerdi. Hatta bu yer Avrupa'da,Türkiye'de de çok meşhurdu. Gay'lerin laço buldukları yerdi. Orada tanıştığım bir simitçi vardı. Normal simitçi. Ancak o simitçi, o laçoları aynı zamanda pazarlayan kişiydi. Tüm organizasyonu yapıyordu. Birkaç olay sonrasında olaylar simitçiye bağlanınca uyandık. Daha sonra da simitçi bizim adamımız oldu (Kahkahalar). Simitçi sayesinde de lubunya dilini öğrendim.

- Bu cinayet davasında travestilere nasıl yönlendiniz?

Olay 1 yıl önce olmuştu. Faili meçhul bir cinayet aslında. Casus cinayeti olduğu değerlendirildiği için MİT ve terörle mücadele devralmış ama çözülememiş. Ancak Kaddafi "Pilotumu öldürdünüz" diye sürekli baskı yapıyor. O günkü gazetelere bakarsanız hepsi mevcut. Bundan dolayı özel dosya olarak acil bakılması isteniyordu.

Ben de olayın olmasından bir sene sonra, ilk olarak tutanaklardan incelemeye başladım. Çıraklık yıllarımda altı ay boyunca dosya okumayı öğrendiğimden (dosyayı baştan değil sondan okuman gerektiği gibi) tutanaklardan incelemeye başladım. Olaya ilk giden karakol polislerinin tuttuğu notlarında ve tutanaklarda önemli bilgiler vardı. Diyor ki; "adam çıplak, cinsel ilişkiye girilmiş ve homoseksüel olarak değerlendirilebilir." Kimse bu notlara dikkat etmemiş. O tutanak bana ışık tuttu.

- Gece hayatında patronların dünyasına nasıl adım attınız ve tutundunuz?

Kendi yöntemlerimle girdim. O dünyada ahlak masasından çok korkarlar. Ahlak masasından arkadaşlarım beni kulüp patronlarıyla tanıştırdılar. Talimhane'de İstanbul'un ilk marjinal kulüplerinden olan Clup 14 ve 19 vardı. Çok meşhurdu. Zeki Müren, Ferdi Özbeğen gibi ünlüler de dahil önemli ve tanınmış şahsiyetler de gelirdi. Kulüp'ün sahibi bütün bu ortam çok iyi tanınan biriydi ve bana güvendiği için, Taksim civarındaki travestilerin ve lubunyaların olduğu yerlerle ve patronlarıyla beni tanıştırdı. Patronun arkadaşı gibi tanındığım için de orada adım adım ilerdim. Güven çok önemli güven olmadan hiçbir şeyi söylemezler. Güvenmelerinin sebebide, oralarda olduğum için Ahlak Masası'nın pek ziyaret etmediği yerler haline gelmişti. Ancak "bir yanlış yaparsanız buraları çok sık ziyaret ederler ayağınızı denk alın!.." mesajını da iyi biliyorlardı. Hatta sonrasında o kadar güvendiler ki bu ortamlardan bana akan bazı bilgiler sayesinde içinde cinayet olaylarının da olduğu birkaç olay bile çözüldü.

- Romanda Bülent Ersoy ve nicesinin cinsel kimliklerinden dolayı yaşadığı zulum çok net şekilde anlatılıyor. Bülent Ersoy'un o günlerde gördüğü zulüm ve bugün. Bir kez daha insanlıkların cahillikleri ve ikiyüzlülüğü şaşırtmıyor. Günümüzde de hâlâ bu sığ düşüncelere politik olarak sahiplenen insanlar var. Ne söylemek istersiniz?

AS: Toplum içindeki farklı kimliklere ve kesimlere yönelik önyargılar, nahoş tutumlar sadece bizde değil, dünyanın her yerinde var maalesef. Üstelik yerleşmiş, yüzlerce yılda yerleşmiş zihniyetleri bir çırpıda değiştirmek, hangi konuda olursa olsun mümkün değil. Bu ve diğer konularda uzun, insan ömrünü aşacak ölçüde uzun mücadeleler gerekiyor ki yapılıyor da zaten. Uygarlığa giden yol uzun ve zorlu. Ama şahsen değişeceğine, belki torunlarımızdan da sonrasının ama sonunda insanlığın arzulanan seviyeye ulaşacağına inanıyorum.

MD: Dediğim gibi romanda esinlendiğimiz olaylar gerçek ve o günün şartlarını yine o günün penceresinden size gösteriyor. O günün şartlarında Bülent Ersoy ve Zeki Müren in cinsel kimlikler medyada sadece magazin konusu olarak tartışılırken, diğer yandan Cihangir Kazancı yokuşu, Pürtelaş sokağı ve Sorma gir sokağı gibi o dönemde nam kazanmış yerlerinde yine aynı sebepten nerdeyse her akşam onlarca travesti, transeksüel ve lübünya göz altına alınıyor, şiddet ve kavgalar yaşanıyordu. Oysa aynı bölgede Taksim meydanının diğer tarafı olan Talimhane deki "marjinal kulüpler" içinse bu geçerli değildi. Çünkü oralar zenginlerin ve tanınmış kişilerin gittiği yerlerdi. Bu farklı yaklaşımların ve tezatların şekli ve çevresi değişse de günümüzde benzer şekilde devam ettiğini düşünüyorum.

- Mutlu Kavgaz, MİT'in dahi işin içinden çıkamadığı bir işte, Kaddafi'nin eski pilotunun cinayeti üzerinde çalışıyor. MİT'in devreye girdiği türden vakalar bela olarak nitelendirilirken çaylak diyebileceğimiz Kavgaz, bu işe nasıl bulaşıyor? Ve çözüyor?

MD: Mutlu Kavgaz henüz iki yıllık yeni bir dedektif ve bulunduğu A Bölgesinde görevlendirildiği cinayetleri aydınlatmaya başlamış ve diğer ekipler içerisinde kendini göstermeye başlamış. Bir gün amiri tarafından çağırılıp kendisine böyle bir görevin verilmesi; üstelik hiç bilmediği ve tecrübesi olmadığı Beyoğlu gibi bir yerde çalışacak olması ona endişe yerine heyecan vermişti. Çünkü henüz acemiydi ve böyle sıkıntılı bir görevi hiçbir usta ve akıllı dedektif kolay kolay almak istemezdi. Çünkü başarısız olma ihtimali çok yüksekti. Nasıl çözüldüğünü okurlarımız kitapta okuyacaktır ama ilişki yönetimi, öğrenme hevesi, merakı , sabırlı oluşu ve farklı açılardan bakıyor olması ona bu çözümü getirdiğini söyleyebilirim.

- Hayatınızdan gerçek kesitler barındırdığı için size sormak istiyorum. Bu kadar önemli siyasi bir cinayet davasına Kavgaz gibi henüz çömez olan bir komiser baş yardımcısına nasıl güveniyor üstleri?

Çünkü o 1,5 yıl içinde popüler bir vaka çözmüştüm. O zaman ki cinayet büro amiri de elindeki kaynaklara bakıp benim çözeceğime inanıyor. Devamı da Kavgaz'ın hikayesinde.

- Mutlu Kavgaz, bu romanda hayatın tokatlarını art arda yiyor. Mesleğinde öğrenmenin sonu olmadığını anlıyor ve mental olarak olgunlaşıyor. Ne dersiniz?

AS: Daha önce de belirttiğim gibi, Mutlu'nun önemli özelliklerinden biri, yaşadıklarından ders çıkarmayı bilmesi ve öğrenmeyi çok sevmesi. Dolayısıyla evet, başına her gelenle olgunlaşıyor, işini daha iyi yapmaya başlıyor. 

- Kitap basit bir kovalamacadan ya da devlet kademelerindeki klasik derin işlerden ibaret değil. Mutlu Kavgaz ile beraber okuyucuda işin ortağı oluyor ve olayı çözümlemeye çalışıyor. İki kişi bunu yapmayı nasıl başardınız? 

AS: İkimiz de bildiğimiz işleri üstlendik. Mesut bir cinayet polisi; elinden belki yüzlerce vaka geçmiş. Anlatabileceği çok hikâye var. Ben çıraklık seviyesinde bir yazarım, kurgu yapmayı biraz biliyorum. O anlatıyor, ben iyi kötü bir şeyler ekleyip kurgulayarak yazıyorum. Sonra oturup neresinde ne sorun var, daha nasıl olmalı, onları tartışıyoruz. Okuyucuyu işe dahil etmeyi becerebilmişsek ne mutlu bize. 

MD: Algan'a katılıyorum. İkimiz de iyi bildiğimiz işi ortaya koyduk. Bu yönüyle baktığımızda kendimi bir roman yazarı veya bir edebiyatçı olarak tanımlayamam ama bir romana ruh verecek hikâyeleri ve polisiye teknikleri ortaya koyabilirim. Algan ise deneyimli bir yazar olarak edebiyatın ruhunu ve tekniğini yansıtarak keyifle ve heyecanla okunacak bir romanı ortaya çıkarabilir. Okuyucunun işe dahil olmasının en önemli sebepleri de bunlardır. Bir büyüğüm şöyle derdi, "hikâyesi olmayanın sahnesi olmaz!"… Hikâyen varsa sahnen hep olacaktır.

- Son olarak romandan bağımsız olarak sormak istiyorum. Günümüzde hâlâ aydınlanamayan trans cinayetleri ve önyargılar devam ederken teşkilatın farklı cinsel eğilimli insanlara karşı bakış açısında değişiklik oldu mu? Farklı değil insan olduklarını kabul ediyorlar mı? Önyargıları yıkıldı mı?

AS: Teşkilatın durumunu, bu konudaki tutumunu ayrıntısıyla bilmem mümkün değil ama her yerde iyi ve kötü insan var, o kadarını biliyorum.

MD: Cinayet konularının araştırılması sırasında ön yargılar çok tehlikelidir ve dedektifler mümkün olduğunca bu yargılardan kendilerini uzak tutmaya çalışırlar. Aksi takdirde cinayetlerin çözülmesi mümkün olmayabilir. Cinayet cinayettir, kurbanın ve failin cinsel kimliğinin hiçbir önemi yoktur, olmamalı da… O dönemde de böyleydi şimdi de böyledir.

Ebru D. Dedeoğlu kimdir?

Ebru D. Dedeoğlu, işletme-ekonomi bölümünden mezun oldu. Executive MBA alanında yüksek lisansını tamamladı. İktisat Bankası'nda MT olarak başladığı iş hayatını 13 yıl süresince portföy yönetim şirketlerinin pazarlama biriminde yönetici olarak tamamladı.

Bir yıllık Uzak Doğu serüveninden sonra hayatına yeni bir yön vererek yayıncılık hayatına adım attı ve Doğan Kitap pazarlama biriminde yeniden başladı.

Türkiye'nin çok sayıda yazarlarıyla birebir geleneksel ve digital medya pazarlama stratejeleri üzerine çalıştı.

Cumhuriyet'de Türk/yabancı yazarlarla söyleşiler yaptı.Oksijen gazetesinde de röpörtajları devam etmektedir.

Yeni yazarlar keşfetti. Doğan Kitap'ta uzun yıllar süren yayıncılık hayatından sonra Ajans Letra'yı kurdu.

Halen Ajans Letra'da çalışıyor ve yazarlara danışmanlık hizmeti veriyor. Aralık 2023'ten itibaren kitaplar, yazarlar, yayın hayatı üzerine T24'te söyleşi yapmaya başladı.