Ebru D. Dedeoğlu

19 Ocak 2025

Şans ve ruh burcunuzu biliyor musunuz? | Astrolojinin içsel yolculuğunu gösteren 'Kısmet ve Niyet'in yazarı Hakan Kırkoğlu anlattı

"Şans, bize sunulan bir fırsattır; başarı, niyet ve doğru zamanda harekete geçmekle gelir. İçimizdeki ses ve niyet, bizi o başarı yoluna sokar. Hayatın sunduğu fırsatlar bazen yeterli olmayabilir, işte o anlarda niyet devreye girer ve başarıya giden yolu açar. Kısmet ve niyetin birleşimi, liderlik özelliklerimizi ve başarı yolculuğumuzu şekillendirir"

Ey delikanlı, ölümsüz sürücülerin yoldaşı,
seni bizim konağımıza bu kısrakların taşıyıp getirdiği,
sevinçli ol! Zira kötü kader değil seni yollayıp getiren bu yoldan,
bilakis hem Hak, hem Adalet.
Mecbursun şimdi her şeyi öğrenmeye...

— Fragmanlar, Parmenides

Hayat, bir yolculuk ve bu yolculuk rastlantılara mı bağlı, yoksa görünmeyen iplerler mi şekilleniyor? Göklerin Bilgeliği Okulu’nun kurucusu Hakan Kırkoğlu, Alfa Yayınları’ndan yeni çıkan Kısmet ve Niyet adlı kitabında, astrolojiyi insanın içsel yolculuğunun rehberi olarak ele alıyor. Kendisinin geliştirdiği benzersiz yöntemlerle, doğum haritalarındaki semboller üzerinden insanın kısmet, niyet, şans ve ruh burçları gibi derin kavramlarla hayatını şekillendirme yollarını keşfetmemize yardımcı oluyor.

Kırkoğlu, kitapta sadece astrolojik haritalara değil, aynı zamanda kısmetin, niyetin, şansın, ruhun ve doğru zamanda harekete geçmenin (Kairos) önemine değiniyor. Hayat yolculuğunda karşılaştığımız dönüm noktaları ve içsel rehberliğimizin nasıl şekillendiği üzerine derinlemesine bir bakış açısı sunuyor. Ayrıca, Hakan Kırkoğlu’nun astrolojiye ve tarihsel altyapıya dair derin bilgiye sahip bir uzman olarak, astrolojinin kökenlerini, evrimini ve psikolojik alt yapısını çok iyi bildiğini de vurgulamak gerek. Hakan Kırkoğlu ile buluştuk ve hayatımızdaki rastlantıların, zorunlulukların anlamlarını ve değiştirme gücümüzü konuştuk.  Röportajımızın tamamını T24 Youtube kanalından izleyebilirsiniz.

- İlk olarak kitabın kilit noktasından başlamak istiyorum. Hayatımız bir rastlantı mı?

Ebru, hayatımızın kendine özgü bir örgüsü, dokusu var ve her şey bunu görmekle başlıyor. Genellikle yaşımızın gereği, bazı yargılarla olayları rastlantı olarak değerlendirebiliyoruz. Ancak gerçekten baktığınızda, büyük resmi görmek mümkündür. Hayatımızda bir kalıp var ve bu kalıp, farklı olaylarla dalga dalga bilincimize gelir. Bu deseni, yaş ilerledikçe daha iyi fark edebiliyoruz.

Kendi hayatımdan basit bir örnek vereyim; yüksek lisansımı yazarken tez danışmanım, tez konum olan Müneccimbaşı Fethiyeli Halil Efendi’nin doğum günüyle aynı günde tezimi imzaladı. Enteresan değil mi? Ben bunun pek çok işaretten biri olduğunu gördüm. Bu tür küçük işaretlerle, hayatımızın örgüsünü görebiliyoruz. Kişilerle tanışırız ve onlar bizi başka yollara götürür. Her şeyin bir planı olduğuna inanıyorum; küçük şeylere dikkat ettiğimizde büyük resmi görmeye başladığımıza inanıyorum. Bu örgü, aslında doğum haritamızda da görülebilen bir yapıda. Modern anlamda, bu durumu DNA gibi düşünebiliriz; zamanla vücut bulan bir yapı.

- Kısmet ve Niyet ne demek?

Hayatın başlangıcında bazı şeyleri gerçekleştiremeyiz ama doğru gözle bakarsak, farkındalığımız arttıkça rastlantıların olmadığını ve bir planın içinde olduğumuzu görebiliriz. Kısmet ve niyet de birbirinin kardeşi gibidir. Kısmet, Arapçada "pay" anlamına gelir ve bazen acımasız olabilir. Yetenekli insanlar bazen kısmet nedeniyle geri planda kalırken, bazıları ise yükselir. Ancak kısmet her zaman bir karşılıkla gelir. Kitabın kapağında da ışıklarla Ay ve Güneş var. Astrolojide ışıklar (Ay ve Güneş) bilinci temsil eder ve kısmet ile niyet bu kutup ilişkisiyle birbirini tamamlar. Niyet, kısmetin yönünü belirleyebilir ve hayatımıza yeni kapılar açabilir.

- Kairos yani doğru zamanda harekete geçmek rolü nedir? Neden bu kadar önemli? Kairos ile Kronos arasındaki fark nedir?

Ebru biz genelde Kronos'u biliriz; Kronos, zamanın ölçümüdür ve aynı zamanda Satürn’ü temsil eder. Ancak Kairos, zamanın niteliğiyle ilgilidir. Kronos, zamanın ne kadar sürdüğünü ifade ederken, Kairos zamanın içeriği ve uygunluğuyla alakalıdır. Kairos, doğru zamanda doğru anı yakalamakla ilgili bir kavramdır. Yunan mitolojisinde, bu kavram okçuların hedefe tam vuruş yapabilmek için gereken uygun anı temsil eder. Yani, bir tür uygunluk anıdır. Kairos’un önemini Carl Jung’un, Freud’la karşılaşma sürecinde de gözlemleyebiliriz. Jung’un bu karşılaşması, büyük bir dönüşümü beraberinde getiren bir andır. Bu da, Kairos’un hayatımızdaki dönüm noktalarında, doğru zamanda harekete geçmenin ne kadar kritik olduğunu gösterir.

Hakan Kırkoğlu ve Ebru D. Dedeoğlu

"Jung’un eşzamanlılık düşüncesi, astrolojiyi daha seküler bir şekilde anlamamıza yardımcı olur"

- Carl Jung’un eşzamanlılık düşüncesi ile astrolojik arketipler arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Jung’un gözünden bakıldığında astroloji, insanın ruhsal hayatında ortaya çıkan arketipleri anlatır. Astrolojik harita, psikolojik anlamda, doğduğumuz anda içimizde bulunan belirli güdüler ve arketipleri gösterir. Bu yalnızca bireyleri değil, tüm kültürleri de kapsayan bir yapı. Jung’un eşzamanlılık düşüncesi, astrolojiyi daha seküler bir şekilde anlamamıza yardımcı olur. Çünkü astroloji bir kehanet dili olarak görülse de, Jung bunu daha derin bir model ve açıklama olarak ele alır. Astrolojinin teknik yönlerine girmeyen Jung, arketipler üzerinden daha büyük bir çerçeve çizer. Jung’un bu bakışı, bilim tarihinin daha pozitivist bir yaklaşımla şekillendiği dönemde, astrolojiyi akademik dünya dışında da anlamaya yardımcı olmuştur. Jung, astrolojiyi kırmadan dökmeden, ona bir kolaylaştırıcı ya da yansıtıcı bir taraf ekleyerek sundu. Bu süreç, astrolojinin evrensel bir dil olduğunu ve arketiplerin hayatımızda nasıl karşımıza çıktığını görmemizi sağlar. Bu arketipler, danışanlarımla görüşmelerde de de sıkça karşıma çıkıyor.

- Nasıl?

Her hayatta bir kahraman vardır. Hayatımızda karşılaştığımız rastlantılar, aslında bir hikâyenin senaryosunun parçalarıdır. Kahraman, bu hikâyenin başrolünü oynar ve onun karşılaştığı mücadeleler, canavarlar ve ona yardımcı olan kişilerle şekillenir. Bu hikaye kişinin doğduğu çevre, aile ve kültürle şekillenir, görüşmelerde de bu arketipler çok sıklıkla karşımıza çıkar. Jung’a göre, insanın kendini gerçekleştirmesi (Self Individuation), astrolojik haritasındaki potansiyeli ve kişinin kendini bulma yolculuğunu anlatır. Bu yolculukta kişiler, krizler yaşar; ilişkiler, kariyer ya da bazen hastalıklar bu krizlerin tetikleyicisi olabilir. Astrolojik anlamda, 40-45 yaş arası genellikle orta yaş krizi olarak bilinir ve bu dönemde insanlar çok yaratıcı olabilirken, aynı zamanda çocukluk hikayelerini tersinden okuma fırsatı bulurlar. Bu dönemde arketiplerin etkisini görmek mümkündür. Örneğin, bazen cesaret eksikliği yaşarız ve o cesur adımı atamamamız hayatımızı bağlayan bataklıkta sıkışıp kalmamıza neden olur. Ama bazen de hayat, biz fark etmeden o cesur adımı attırır ve kendimizi bir kahraman olarak buluruz. Bu süreç, astrolojik enerjilerle daha da belirginleşir ve büyük resmi görmemizi sağlar. Her insanın hayatı benzersizdir ve bu yapının bir kısmı kısmet ve niyetle bağlantılıdır. Rastlantı ve zorunluluk, Yunan felsefesinde olduğu gibi birbirini tamamlar ve derinlemesine bakıldığında yüzeysel anlamlarla açıklanamayacak bir yapıyı ortaya koyar. Bu tür olaylara düz mantıkla yaklaşmak yerine, daha geniş bir perspektife ihtiyaç vardır.

- Einstein örneğinden hareketle, kısmet noktası bir kişinin liderlik özelliklerini ve başarı yolculuğunu nasıl etkiler?

Kısmet ve niyetin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Kısmet, çoğu zaman bize verilen ve payımıza düşen şeydir. Bu, bazen çok zorlu ve mücadele gerektiren bir süreç olabilir. Albert Einstein’ın hayatı da böyle bir mücadeleyi gösterir. Çocukluğundan itibaren başarısızlıkla yüzleşmiş olmasına rağmen, sonrasında kazandığı başarılar, onun kısmetinin, yani şansının etkisini gösterir. Astrolojik açıdan, şans noktamız Koç, Akrep, Oğlak veya Kova gibi burçlarda olduğunda, hayatımıza zorluklar ve mücadeleler girer. Einstein’ın haritasındaki Mars’ın Oğlak’ta olması, onun sürekli bir maraton koşan, uzun vadede başarıyı hedefleyen bir yapısını gösterir. Hatta teorileri, zaman içinde doğrulanmaya devam etmektedir. Diğer taraftan, şans noktamız Boğa veya Nazım Hikmet’in şans noktası gibi Balık’ta olduğunda, bu daha çok içsel adanmışlık, hassasiyet ve yaratıcılıkla ilgilidir. Balık burcu, duygusal derinliği, hayal gücünü ve sanatı temsil eder. Bu yerleşimler, kişiyi daha sezgisel, yaratıcı ve idealist bir yola yönlendirebilir. Örneğin, Balık’taki şans noktası, sanatçıların, şairlerin ya da hayal gücüne dayalı işlerle uğraşan kişilerin potansiyelini ortaya çıkarabilir. Bu kişiler genellikle içsel dünyalarına derinlemesine bakar ve yaratıcı süreçleriyle kendilerini ifade ederler. Ancak şans tek başına başarıyı getirmez. Şans, bize sunulan bir fırsattır; başarı, niyet ve doğru zamanda harekete geçmekle gelir. İçimizdeki ses ve niyet, bizi o başarı yoluna sokar. Hayatın sunduğu fırsatlar bazen yeterli olmayabilir, işte o anlarda niyet devreye girer ve başarıya giden yolu açar. Kısmet ve niyetin birleşimi, liderlik özelliklerimizi ve başarı yolculuğumuzu şekillendirir.

- Şans ve ruh noktamızı nasıl bulacağız?

Doğum verilerinizi (doğum günü, ay, yıl, doğum saati ve doğum yeri) girerek şans ve ruh noktanızı bu linkten öğrenebilirsiniz. Çıkan sonuçlarla ilgili detaylı bilgileri ve benzer örnekleri kitapta bulup, şans ve ruh burçlarınızı kolaylıkla yorumlayabilirsiniz.

Ebru Dedeoğlu Hakan Kırkoğlu'dan ruh ve şans burcunu öğrenirken...

"Şans ve niyetin yönlendirdiği yollar gezegen yerleşimlerinin bulunduğu evler aracılığıyla etkilenir"

- Şans ve ruh noktalarının bulunduğu burçlar ve bu burçların yöneticileri, hayat yolculuğumuzu nasıl etkiler?

Astrolojik açıdan, bir gezegen veya nokta, örneğin şans ve ruh noktası, belirli bir burçta ve evde yer alabilir. Her burç, kendine ait bir arketipi ve yöneticisiyle bir anlam taşır. Aynı zamanda burçların hangi evde bulunduğu da büyük önem taşır, çünkü her ev yaşamın farklı alanlarını temsil eder. Burçlar ve yöneticileri, bireyin yaşam yolculuğunu ve potansiyelini şekillendirir. Yükselen burç ve evler, kişiliğimizin dışa vurumu ve yaşam yolculuğumuzun nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunar. Şans ve niyetin yönlendirdiği yollar da gezegen yerleşimlerinin bulunduğu evler aracılığıyla etkilenir. Bu yüzden her burç ve evin birlikte yorumlanması, bireyin hayatını anlamada büyük bir rol oynar.

- Nasıl? Gündemden asla düşmeyen Susex Düşesi Meghan Markle'ın haritası üzerinden anlatabilir misin?

Tabii. Mesela, Koç burcu liderlik, cesaret ve harekete geçmeyi temsil ederken; Akrep burcu derinlik, krizler, ölüm ve yeniden doğum temalarını içerir. Burçlar, kişiliğimizin temel yönlerini gösterirken, evler günlük hayatımızdaki olayları anlatır. Örneğin, ikinci ev para ve kaynaklarımızı, üçüncü ev ise yakın çevremizi ve zihnimizi temsil eder. Şans noktası bu evlerden birinde yer alıyorsa, kısmetimiz bu alanlarda olabilir. Örneğin, şans noktamız 10. evdeyse, kariyer ve toplumdaki görünürlükle ilgili bir kısmetimiz olduğunu gösterir. Ya da 5. evdeyse, aşk, mutluluk ve yaratıcılık gibi konularda şansımızın yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Meghan Markle örneğinde ise, şans noktası 12. evde, yani gizli kalmış ve kontrol edilemeyenler evinde bulunuyor. 12. ev, aynı zamanda izolasyon, hastalıklar, hapishaneler gibi zorlayıcı durumları da temsil eder. Meghan Markle’ın hayatında da, bu gizli kısmetin, uzaktaki olaylarla ve beklenmedik gelişmelerle şekillendiğini görebiliriz. 12. evdeki bir şans noktası, bazen kişinin kontrolü dışında gelişen olaylara işaret eder. Meghan Markle’ın yaşamındaki zorluklar, bu kısmetin anlamını biraz tersine çevirmiş olabilir. Saray hayatı, dışarıdan bakıldığında parlak görünüyor olabilir, ancak içerideki zorluklar, onun kısmetinin ve niyetinin başka bir şekilde şekillenmesine neden olmuş olabilir.

- Astrolojik haritamızda yer alan şans noktası ve ruh noktası üzerinden kaderimiz belirleniyor. Peki bu noktaların aktif hale gelmesi bireysel iradeyi nasıl etkiliyor? İnsan bu çerçevede ne kadar özgürdür?

Bu soru benim de uzun zamandır kafamda. Kısmet ve niyet kavramlarını ele alırken, özgür irade meselesi de önemli bir yer tutuyor. Burada katı bir determinizmden söz edemeyiz. Özgür irade var mı sorusuyla ilgili yapılan tartışmalar günümüzde artmış durumda. Bu kitapta da belirttiğim gibi, kısmet ve niyet, hayatımızda bir sıçrama yaratabilir, tıpkı Sliding Doors filmindeki gibi. Geç kaldığımızda başka bir trene binip farklı insanlarla karşılaşabiliriz. Bu durumlar, hayatımızın akışını her an değiştirebilir. Ancak, hayatımızda her şeyi yapabilmek gibi bir durum söz konusu değil. Doğduğumuz anda zaten belirli bir alan ortaya çıkıyor: Doğduğumuz ülke, aile, mahalle, okuduğumuz okul… Bunlar kaderimiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Bu noktalar, özgür irade ile birlikte belirli sınırlar çizer. Yani, her şeyin rastlantısal olduğunu düşünmek yanıltıcı olabilir. Astrolojik haritamızda gizli kalan yönleri anlamak, belki de bu "rastlantıları" daha iyi kavrayabilmemize yardımcı olabilir. Einstein’ın da belirttiği gibi, bir problemi çözmek için o problemin olduğu ortamdan bakmamız gerekir. Kader ve irade konusunu, içinde bulunduğumuz dünyada çözemeyebiliriz. Özellikle kötü kader söz konusuysa, kurban psikolojisine girip daha da derinleşebiliriz. Bunun bir felsefi boyutu da var; örneğin, bir kişinin Filistin’de doğması, onun kaderi midir? Bu gibi sorular, çok daha geniş bir alanı kapsar.

- Bu noktada devreye niyet mi giriyor?

Evet, burada içimizde hem Ay hem de Güneş var. Ay, bedensel yönümüzü, annemiz ve ailemiz aracılığıyla bize sunulan kısmeti temsil eder; Güneş ise ruhumuzu, kendini gerçekleştirmeyi temsil eder. Güneş, astrolojide Apollo gibi kehanet tanrılarıyla ilişkilidir ve sürekli bir kendini ifade etme, hayata katkıda bulunma güdüsü taşır. Bu bağlamda, bedenimiz ve ailemiz bize belirli bir kısmet sunarken, niyetimiz de varoluşumuzu şekillendirir. İçimizdeki olumlu sesi harekete geçirerek, hikayemizi daha iyi bir versiyonuna dönüştürebiliriz. Astrolojik haritamızı genelde bir boyama kitabı gibi anlatıyorum. Evet, çizgiler ve resimler var, ama o resimleri nasıl renklendireceğimiz, hangi seçimleri yapacağımız tamamen bizim elimizde. Bu, tıpkı bir iskambil oyununa benziyor; kartlar bize geliyor, bu bir kısmet ama nasıl oynayacağımız, bizim seçimlerimize bağlıdır. Burada önemli olan, farkındalık anını (Kairos) yakalamak ve ruhsal gelişimle bağlantılı olarak o anı doğru değerlendirmektir. Bu da kişinin içsel farkındalığıyla ilgili bir süreçtir.

Hakan Kırkoğlu ve Ebru D. Dedeoğlu

"Niyet, kapalı kapıları açma noktasında devreye giriyor"

- Peki Kairos’un önemi nedir?

Kairos, kendimizi gerçekleştirme yönünde çok önemlidir çünkü bazen hayatımızda olaylar birden kolaylaşır. Örneğin, bir kitap yazmak istersiniz ve bir arkadaşınızın tanıdığı bir yayıncı sizinle ilgilenir, kapılar aniden açılır. Ancak bazen de her şey tıkanmış gibi hissedilir. İşte bu "o an"ı, Kairos anıdır ve fark etmek önemlidir. Farkında olalım ya da olmayalım, hayat bize işaretler verir ve bu işaretleri doğru okuduğumuzda doğru zamanlamayla harekete geçebiliriz. Niyetle kapalı kapıları da açabiliyor muyuz? Evet, kesinlikle. Niyet, tam olarak bu noktada devreye giriyor. Bu, İngilizce terminolojide "Zodiacal Releasing" olarak bilinir. Niyet, hayatımızdaki tıkanmış alanları açmak için önemli bir araçtır. Yani, doğru niyetle ve farkındalıkla, tüm kapalı kapıları açabiliriz.

- Zodiac Realising kavramını biraz daha açar mısın?

"Releasing" kelimesi, bir şeyi boşaltmak ya da serbest bırakmak anlamına gelir. Bunu, Yunan mitolojisindeki kaderin üç tanrıçası Klotho, Lakhesis ve Atropos’un kaderi örerken kullandığı halkalar gibi düşünerek zihnimde canlandırıyorum. Bu tanrıçalar, bir halkayı örer ve sonra keserler, yani hayatımız bir şekilde sarılır ve sonrasında açılır. Zodiacal Releasing de bu süreci yansıtan bir teknik. Her insanın bir ömrü ve sınırı var, ama bu teknikle, gezegenlerin etkisiyle o halkaların açılması gibi dönemleri anlamaya çalışıyoruz. Kendi danışmanlıklarımda bu tekniği kullanarak, belirli dönemlerde değişiklikler ya da kolaylaşmalar olup olmadığını sorguluyorum ve çoğu zaman çok pozitif yanıtlar alıyorum. Bu da demek ki, biz bazen farkında olmadan, o dönemlerde içsel bir his ya da kolaylık hissi duyabiliyoruz.

- İçsel his, geçmişten gelen bir kakanofi ya da önyargı ise?

Evet, çok güzel söyledin. Helenistik Astroloji’de evler arasında, iyi ruh evi ve kötü ruh evi olarak tanımlanan iki ev vardır. Kötü ruh, Nosferatu gibi korkutucu bir kavramdan ziyade, aslında cehalet ve bilgisizliği temsil eder. İyi ruh, 11. evde yer alır ve insanın gençlik dönemini, yeteneklerini ve içsel heveslerini anlatır. Bu, içten gelen bir heves ya da ses gibi düşünülebilir; bazen bir fikirle uyanırız ya da gece yatarken kafamıza ilginç düşünceler gelir. İyi ruh, koruyucu bir ses gibi olabilirken, kötü ruh ise cehalet ve bilgisizlik nedeniyle yolumuzu kaybetmemize yol açar. Astrolojik anlamda, 12. ev “gizli kalan şeyler evi” olarak tanımlanır. Bu ev, bilinçaltı ve farkında olmadığımız yönlerle ilişkilidir. Bilinmeyen alan bazen bizi yanlış yollara sürükleyebilir. İçimizdeki ses, bazen olumlu yönlendirmeler yapabileceği gibi, farkında olmadığımız önyargılar veya ihmal ettiğimiz durumlarla da bizi zorlayabilir. Bu, iç sesin negatif tarafıdır.

- Yükselen burç hayatta yaptığımız seçimleri nasıl yönlendirir?

Yükselen burç, çok önemli bir kısmet parçasıdır ve şans noktası ya da ruh noktasının hesaplanmasında kullanılır. Bu noktalar, astrolojik haritamızda geometrik tasarımlara dayanır. Aynı zamanda, yükselen burç kişinin talihini temsil eder. Arapça'da "talih" kelimesi yükselmek anlamına gelir ve bu kavram, yükselen burçla bağlantılıdır. Yükselen burç, hayatımıza adım attığımız anda belirlenir ve doğduğumuz anla ilişkilidir. Bu durum, eski Yunan filozoflarından Parmenides’in şiirindeki "yer altı yolculuğu"na benzer. Parmenides, gece ve gündüzün birleştiği bir kapıya ulaşan bir yolculuktan bahseder ve bu kapı, yükselen burçla örtüşür. Yükselen burç, hem maddi hem de ruhsal düzeyde hayatımızı tanımlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda bedenleşme ve enkarnasyon noktasını temsil eder. Yükselen burç, dış dünyaya nasıl göründüğümüzü, yaşam yolculuğumuzu ve hayata nasıl adım attığımızı gösterir. Güneş burcu ruhsal yönümüzü, Ay burcu ise duygusal tarafımızı anlatırken; yükselen burç, bizim gerçek anlamda kim olduğumuzu ortaya koyar. Bu nedenle, doğum anımızdaki yükselen burç, hayatımızdaki en belirleyici noktalardan biridir. Ayrıca, yükselen burç doğum anımızın izlenimine dayanır ve horoskop kelimesi de buradan türetilmiştir.

"Kısmet ve niyet gibi kavramlar, ruh ve hayal gücünün bu dünyadaki yansımasıdır"

- Astrolojiye inananlar kadar inanmayanlar da var. Hatta bu konuştuklarımızı indirgeyenler bile olacaktır. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Bu soruyu ben de sorguluyorum. Yaşadığımız gerçekliğe farklı açılardan bakılabileceğine inanıyorum ve astrolojiyi kendimizi yansıtan bir dil olarak görüyorum. Astroloji, 17. yüzyıla kadar astronomiyle ortak bir yolculuk yapmıştı. Geçmişte, tarım ve çiftçilik gibi toplumsal düzeni sağlamak için takvim ve gökyüzündeki hareketler önemliydi. Bu bilimsel yönüne rağmen, insanın hayal gücü de astrolojiyi bir dil olarak kullanmasına olanak tanıdı. Yıldızlar, gezegenler ve burçlar, hayal gücümüzle şekillenen bir anlatım dilidir.

Materyalist bir bakış açısıyla astrolojiyi sadece astronomi veya fiziksel bir gerçeklik olarak görmek dar bir perspektif olur. Ben, astrolojiyi bir dil ve sembol olarak, Jung’un yaklaşımına benzer şekilde, insan psikolojisini ve ruhsal hayatı tanımlayan bir araç olarak görüyorum. İnsanların astrolojiye karşı önyargıları olabilir, çünkü doğru yapılmadığında bu alan kırılganlaşabilir. Ancak astrolojiyi doğru bir şekilde görmek, onu terapi veya rehberlik gibi, insanın kendini anlaması için bir yol olarak kullanmayı gerektirir.

Astrolojiyi, geleceği tahmin eden bir kristal küre gibi değil, insanın içsel yolculuğunda rehberlik eden bir araç olarak görmek gerekir. Geçmişte astroloji, bilimlerin kraliçesi olarak kabul edilse de, günümüzde yanlış anlaşılabiliyor. Bilimsel devrim ve pozitivist bakış açısı astrolojiyi dışlamış olsa da, onun yarattığı imajinasyon ve anlam hayatımıza büyük katkı sağlar. Kısmet ve niyet gibi kavramlar, ruh ve hayal gücünün bu dünyadaki yansımasıdır.

- 2025'te Türkiye'yi ne bekliyor? Erken seçim var mı?

2025 ve 2026, Türkiye için büyük değişimlerin olduğu yıllar olacak. Yavaş hareket eden gezegenler, önemli bir dönüşümü işaret ediyor. Plüton, Kovaburcu'na geçti ve Uranüs İkizler'e, Neptün ve Satürn Koç burcuna geçiyor. Bu gezegen geçişleri, Türkiye'nin geleceğini derinden etkileyebilir. 2025-2035 arası kritik bir dönemeçteyiz ve bu dönemde büyük protestolar ve halkın kurulu düzene karşı çıkması bekleniyor.

Özellikle 2026'ya kadar devam edecek olan Satürn ve Neptün geçişleri, vizyon ve gerçeklik arasındaki çatışmayı ortaya çıkarabilir. Bu dönemde büyük bir vizyon gelişmesi olabilir, ancak bu vizyonun gerçekçi bir şekilde yönetilmesi gerekebilir. Türkiye’nin 10. evine yerleşen bu gezegenler, ülkenin yönetimini ve dış dünyaya nasıl göründüğünü etkileyebilir. Neptün’ün etkisiyle idealizm ve hayaller yükselirken, Satürn gerçeklerle yüzleşmeyi gerektiriyor. Türkiye, bu dönemde büyük bir vizyonu doğru şekilde yönetebilir, ancak bu sorumlulukla yapılmalı.Bu yılın özellikle Mart ve Nisan aylarında askeri konular, özellikle Suriye ile ilişkilerde daha fazla angajman görebiliriz. Bu, Türkiye'nin gücünü göstermesi açısından doğru bir adım olabilir ama aynı zamanda bağlayıcı olacaktır. 2025'in ikinci yarısında ise diplomatik baskıların artması bekleniyor, bu da Türkiye'yi daha zorlu bir döneme sokabilir.

Ekonomik açıdan, ilk yarı çok parlak görünmüyor. Kaynakların kullanımı konusunda sıkıntılar devam edebilir, ancak Haziran'dan sonra ekonomi biraz daha toparlanabilir. Jüpiter-Satürn döngüsünün etkisiyle 2025'in ikinci yarısı, global ekonomide büyüme ve ivme kazandırıcı bir dönem olabilir. Türkiye, bu dönemde ekonomik olarak hızlanabilir.

 

- Ekonomi düzelecek mi?

Ekonomi, yılın ilk yarısında oldukça kırılgan kalacak ve büyüme hızlanmayacak. Ancak Haziran'dan sonra ekonomik çarkların hareketlenmesi bekleniyor. Global ekonomi de bu dönemde toparlanabilir. 2025'in ikinci yarısı, ekonominin ivme kazandığı ve büyümeye başladığı bir dönem olabilir. Jüpiter ve Satürn'ün etkileşimiyle, merkez bankaları faiz politikalarını değiştirebilir ve dünya ekonomisi büyümeye başlayabilir. Türkiye açısından da bu, ekonomik toparlanma için önemli bir fırsat olabilir.Yılın ilk yarısı, ekonomik sıkıntıların devam ettiği bir dönem olacak. Büyüme çok hızlı olmayacak ve ekonomi kırılgan kalacak. Ancak Haziran'dan sonra, Türkiye ve dünya ekonomisinde bir toparlanma görülebilir. Bu, global çarkların yeniden işlemeye başlamasıyla mümkün olacak. 2025'in ikinci yarısında, ekonomik toparlanma ivme kazanabilir.

 

R. Hakan Kırkoğlu kimdir?

İstanbul’da doğdu. İTÜ İşletme Mühendisliğinden lisans, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Tarih bölümlerinden yüksek lisans dereceleri aldı. Kırk yılı aşan bir astroloji pratiği olan Kırkoğlu, ilk kitabı Astroloji Zamanları’nı 24 yaşında yazdı.

1997 yılında Londra’daki Faculty of Astrological Studies’i (DFAstrolS) birincilikle bitirdi. Veritas ödülüne layık görüldü. 1999’dan bu yana uluslararası alanda pek çok konferansta sunumlar yaptı. Kurduğu Göklerin Bilgeliği Okulu ile ülkemizde astroloji eğitimine öncülük etti.

Göklerin Bilgeliği ve Ruhun Yolculuğu kitaplarıyla astroloji okurlarını yeni kavramlarla tanıştırdı. Tarih yüksek lisans tezi Sultan ve Müneccim adıyla yayımlandı.

Türkiye’de ISAR global direktörü olarak çalışan ve pek çok uluslararası organizasyona üye olan Kırkoğlu astrolojik danışmanlık sunmakta, eğitim vermekte ve astrolojinin tarihsel kökleri ve antik felsefeler konusunda araştırmalar yapmaktadır.

 

Ebru D. Dedeoğlu kimdir?

Ebru D. Dedeoğlu, işletme-ekonomi bölümünden mezun oldu. Executive MBA alanında yüksek lisansını tamamladı. İktisat Bankası'nda MT olarak başladığı iş hayatını 13 yıl süresince portföy yönetim şirketlerinin pazarlama biriminde yönetici olarak tamamladı.

Bir yıllık Uzak Doğu serüveninden sonra hayatına yeni bir yön vererek yayıncılık hayatına adım attı ve Doğan Kitap pazarlama biriminde yeniden başladı.

Türkiye'nin çok sayıda yazarlarıyla bire bir geleneksel ve digital medya pazarlama stratejileri üzerine çalıştı.

Cumhuriyet'te Türk/yabancı yazarlarla söyleşiler yaptı. Oksijen gazetesinde de röportajları devam etmektedir.

Yeni yazarlar keşfetti. Doğan Kitap'ta uzun yıllar süren yayıncılık hayatından sonra Ajans Letra'yı kurdu.

Halen Ajans Letra'da çalışıyor ve yazarlara danışmanlık hizmeti veriyor. Aralık 2023'ten itibaren kitaplar, yazarlar, yayın hayatı üzerine T24'te söyleşi yapmaya başladı.