AKP'nin hazırladığı 26 maddelik Anayasa değişikliği teklifi, daha referanduma gitmeden paket halinde oylamaya konmuş durumda. Medyanın bir bölümüne göre, pakete kısmi de olsa eleştiri yöneltenler “gerici, darbeci”, AKP'nin bile bazı bölümlerini sorguladığı teklifi gözü kapalı destekleyenler “demokrat” oluyor. Demokrasi için engizisyon mahkemesi kuranlara bakılırsa, anayasa paketi bir bütündür, parçalanamaz!
Oysa düşünceyi bastıran sloganlara değil her sesi duymaya, her görüşe tahammül etmeyi öğrenmeye, önüne konanı sorgulamaya ihtiyacı var bu ülkenin.
'Köşk'e 16 üye fazla' demek gericilik mi?
19 üyeli olması önerilen Anayasa Mahkemesi'nin tam 16 üyesinin “sorumsuz” Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi ve atanmasının sorun yaratabileceğini söylemek neden gericilik olsun?
1982 Anayasası'nın “sorumsuz” Cumhurbaşkanı'na tanıdığı yetkilerin fazla olduğunu şu anda bu makamda oturan Abdullah Gül bile söylemişken, değişiklik paketinde bu yetkilerin aşırı ölçülere vardırılmış olmasının parlamanter sistemin özüyle taban tabanı zıt olduğuna dikkat çekmek, nasıl bir mantıkla “darbe anayasası taraftarlığı” sayılabiliyor?
Hâkimlerin başında siyasetçi istememek darbecilik mi?
Siyasetçilerin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda, üstelik “başkan” olarak tutulmasına karşı çıkmanın darbecilikle ne tür bir ilgisi olabilir?
Siyasetçiyi, hâkim ve savcılar hakkındaki soruşturmalar için “izin” makamına yapıştırmanın sakıncalı olabileceğini söylemek, nasıl “faşist kafa” ürünü olabiliyor?
Üye seçiminde kişisel ve siyasi “takdir”e bırakılan alanın genişliğinin, Anayasa Mahkemesi'nde görev yapacak “yargıçlar” arasında hukukçuları azınlıkta bırakabilecek olmasına işaret etmek neden “statükoculuk” oluyor?
HSYK üyelerinin alacağı maaş ve tazminatların ayrıntısına bile giren bir Anayasa değişikliği paketinin, yüksek mahkemede “yargıçlık” yapacak çok sayıda üyenin eğitimi ve mesleği konusunda bir süzgeç içermemesinin doğru olmadığını dile getirmek, neden “matbaaya bile karşı çıkmak”la bir tutuluyor?
Köşk'te Sezer, Adalet Bakanlığı'nda Moğultay olsaydı?
Paketi eleştirenler için “darbeci ve gerici” diyenler; Köşk'te Abdullah Gül değil de Ahmet Necdet Sezer otursaydı, Anayasa Mahkemesi'nin 19 üyesinin 16'sını, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 4 üyesini yine Cumhurbaşkanı'nın seçmesini gözü kapalı destekleyecekler miydi?
Yıllardır kadrolaşma ile suçlanan Mehmet Moğultay Adalet Bakanlığı koltuğunda otursaydı; HSYK'nın başına bakanın oturmasını savunmak, hâkim ve savcı soruşturmalarını bakan iznine bağlatmak yine “demokratlığın alameti farikası” sayılacak mıydı?
Pakette bazı değişiklikler yapmaya yönelen AKP de “gerici, faşist, statükocu, matbaa düşmanı” sayılacak mı?
Kişiye ve partiye göre anayasaya hayır
Sorulara sağduyuyla verilecek yanıtlar, tartışılan anayasa paketinin konjonktürü aşırı referans alan bölümlerinin bulunduğunu gösteriyor. Kişiye, partiye, iktidara göre yapılan anayasaların ne kadar kısa ömürlü olduğunu, toplum tarafından sahiplenilmediğini biliyoruz.
Bir kez daha altını çizelim; AKP'nin Anayasa değişikliği paketi, 12 Eylül darbecileri ile tasarruflarını koruyan geçici 15. maddenin kaldırılması, çocuk haklarına yer vermesi, kadınlar-engelliler-yaşlılar için pozitif ayrımcılık içermesi, YAŞ ve HSYK kararlarına karşı yargı yolunu açması, askerler için sivil yargıyı esas alması gibi alanlarda üzerinde geniş bir uzlaşma yaratabilecek olumlu adımlar içeriyor.
Paketin, yargıda bürokratik vesayet sonucunu doğuran sorunlu yapıya eğilmesinin de yanlış olduğu söylenemez. Ancak “toplumsal sözleşme” arayışında samimiyse AKP'nin bu konuda dile getirilen eleştirilerde önemli noktalar bulunduğunu teslim etmesi gerekiyor.
Ümit Boyner de faşist ve gerici mi?
Paketin mevcut haliyle sorunlu olduğuna ilişkin açıklamalar ile bu açıklamaların başına gelenleri ilgiyle izliyoruz.
Perşembe günü Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'i ağırladıktan sonra yaptığı yazılı açıklamanın başına “Anayasa tümüyle yenilenmelidir; gündemdeki Anayasa paketinin içeriğinde temel sorunlar vardır ve demokrasi açığını kapatmaktan uzaktır” spotunu koyan TÜSİAD'ın görüşleri, birkaç gazete dışında birinci sayfalara çıkamadı.
Oysa TÜSİAD, AKP heyetinin ziyaret ettiği sivil toplum kuruluşları içinde ilk kapsamlı ve sistematik açıklamayı yapan örgüttü. Daha birkaç ay öncesine kadar TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'i “TÜSİAD'ın Ümit'i” başlığıyla manşetine taşıyan Taraf bile, Boyner ve TÜSİAD yönetiminin bugüne kadarki en kritik açıklamasını iç sayfalarında birkaç satırla geçiştirdi.
TÜSİAD'ın “yürütmenin yargıya etkisine işaret eden ve yargı bağımsızlığının zedelendiğini” içeren eleştirileri, Zaman gazetesinde de, manşete çıkan “İş dünyasından reform paketine sıcak mesajlar” başlığının altına sokulmuştu.
Bugün gazetesi bir adım daha ileri gidip, TÜSİAD açıklamasını içeren habere “İşveren de destekliyor” başlığını koyabilmişti.
Anlaşılan Ümit Boyner, bazı gazetelerde “gerici ve faşist” olmaktan “anayasa paketini desteklediği” izlenimini veren başlıklarla kurtarılmıştı!
Türk-İş, DİSK ve TBB de eleştiriyor
Anayasa paketine eleştiri yöneltenler arasında Türk-İş, DİSK, Türkiye Barolar Birliği de yer alıyor.
Hem işçi, hem de işveren örgütlerinin bir bölümünün eleştirilerine hedef olan bir paket karşısındayız. Her adımında iktidarın yanında duran MÜSİAD gibi örgütlerin ise paketi desteklediğini belirtelim.
BDP, DSP ve SP de CHP-MHP safına yöneliyor
Yüzde 10 barajının indirilmesini reddeden AKP'nin tutumu nedeniyle BDP ve DSP de, CHP ile MHP'nin ret tutumuna yaklaşmış bulunuyor. Milli Görüş tabanında AKP ile rekabet eden SP de yeni bir anayasa ya da kısmi değişiklikte referanduma gidilirse her maddenin ayrı ayrı oylanmasını öneriyor.
2007'de AKP'ye taslak yazan hocalar uyarıyor
AKP'nin isteği üzerine 2007'de bir anayasa taslağı hazırlayan komisyonun başında bulunan Prof. Ergun Özbudun ile komisyonda görev alan Prof. Serap Yazıcı ve Prof. Levent Köker'in de, pakete, özellikle Cumhurbaşkanı'na tanınan yetkilerde odaklanan eleştiriler yönelttiklerini hatırlatalım. Kürşat Bumin gibi içtenliğinden kuşku duyamayacağımız yazarların da, benzer görüşlerle paketi eleştirdiğini ekleyelim. (Yeni Şafak, 27 Mart 2010)
Hülasa; AKP'nin, bugünden başlayarak pakette yapacağı rötuşların samimi eleştirileri karşılaması, referandumda alınacak sonuç açısından da kritik önem taşıyor.
Büyük bir tahammülsüzlükle slogan atanlara gelince... AKP'den gelecek işaret, onlara bu kez neyi savunmaları gerektiğini de tebliğ edecektir.