Doğan Akın

04 Kasım 2009

Türk basını şirket gezilerine ne zaman dur diyecek?

Bakalım; gazetecilerin etik kurallara uyup uymadığını kontrol edecek bir mesleki ve genel kamuoyu bilinci ne zaman gelişecek?

“Sıra ne zaman bize gelecek?”

Hemen her gazetenin yazı işlerinde,  servislerinde, bürolarında çıkan “şirket gezilerine katılım” kavgasının klasik, bir o kadar da utanç verici sorusudur bu.

 

Hevesli müdürlerden, şeflerden, yazarlardan artakalan gezilere muhabirler gönderilir. Bedava gezi “yorulduğu” düşünülen muhabire şirket kesesinden gazetenin (veya televizyonun) ikramıdır. Geziyi düzenleyen şirketin beklentisi öyle ya da böyle karşılanır. Şirketin adı haberde, yazıda, uyarına gelirse övgülerle geçirilir, bir dahaki ağırlamada  buluşmak üzere vedalaşılır.

 

Ağırlanmış gazeteci nasıl sorgulayabilir?

 

Geziyi düzenleyen şirketin yazılması gereken kusuru, sorgulanması gereken işleri varsa, bedel bazen “yazmayarak” da ödenir!  “Ağırlanmış gazeteci” neyi sorgulayabilir? Önüne konulabilecek ya da kulaklara fısıldanabilecek ağırlama faturalarını düşünerek neyi, ne kadar, nasıl yazabilir? Ağırlanmış gazetecinin yazdığına ne kadar güvenilebilir?

 

Bazıları o gezilere “haber” için gidildiği palavrasını öne sürse de, gazetesinin neden o “haber” için para harcamaya gerek görmediğini açıklayamaz.


Genç gazeteciler 'yaş'ken eğiliyor

Kimi zaman gazeteci şirket gezisini reddetse, ki örneklerini biliyorum, gazetesi reddetmez. Ezkaza gazete reddetmeye kalksa, bu durumun da sadece bir örneğine tanığım, şirket “reklam veren” olarak dişini gösterebilir.

 

Şirket gezisinde ağırlanan bir gazeteci, “eşit” ilişki kuramaz. Genç gazeteciler, artakalan kıytırık gezilerde “yaş”ken eğilmeye başlar ve kıdem kazanınca deneyimli gazeteci olmanın nimetlerinden yararlanmak üzere bu çarpık ilişkiyi yeniden inşa eder.

  

Bu rezalet daha ne kadar sürecek?

 

Şirketlerin ağırlama davetlerine daima set çeken bir avuç meslektaşımızı tenzih ederek soralım...

 

Yayın yönetmenlerinin, yazı işleri müdürlerinin, ekonomi şeflerinin, servis müdürlerinin ve muhabirlerin şirketler tarafından bedava ağırlanmasını daha ne kadar kayıtsızlıkla izleyeceğiz?

 

Bu etik ihlal, “Ben bir geziyle satın alınacak insan mıyım” numaralarıyla daha ne kadar sürdürülebilecek?

 

Örneğin daha dün Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı'nın, geç emeklilik düzenlemesine karşı korumak için 5 ve 13 yaşlarındaki iki çocuğunu usulsüz olarak sigortalı yapması üzerine Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nca uyarılmasını sayfalarına taşıyan gazetelerin kendileri ne zaman etik kurallar geliştirecek?


Bakalım; medyada bedava gezi iştahı ne zaman doyuma ulaşacak?


Türk basını ne zaman “Şirket gezilerinde ağırlanmaya hayır” diyerek burnunu göndere çekebilecek?

 

Gazetecilerin etik kurallara uyup uymadığını kontrol edecek bir mesleki ve genel kamuoyu bilinci  ne zaman gelişecek?

 

Ve ağırlanmış gazetecilerin yazılarındaki kusursuz otomobiller, hayırsever ilaç şirketleri ve holding güzellemeleriyle insanlar daha ne kadar uyutulmaya çalışılacak?

 

Bakalım; bu rezalet daha ne kadar sürecek?