Doğan Akın

16 Kasım 2010

ÖZKAN, BALBAY VE HABERAL'A TAHLİYE KAPIDA MI?

Türkiye'nin AB'ye uyum sürecinde attığı somut adımlardan biri Ceza Kanunu reformu oldu...

Türkiye'nin AB'ye uyum sürecinde attığı somut adımlardan biri Ceza Kanunu reformu oldu. Başarıya ulaşamayan "zinayı tekrar suç olarak tanımlama" girişimlerinin gölgesinde kalan yasa, iktidar ve muhalefetin ender işbirliği yaptığı konulardan biri olarak 26 Eylül 2004'te yasalaştı.

TCK'nın ardından bu konuda yapılan ikinci önemli düzenleme, ceza yargılamalarını düzenleyen, tutuklama kriterlerini ve sürelerini değiştiren Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) oldu. 

4 Aralık 2004'te kabul edilen 5271 sayılı CMK'nın "Tutuklulukta geçecek süre" başlığını taşıyan 102. maddesi şu hükmü taşıyor:

“Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. 

Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.”

Tutukluluğu sınırlayan madde 31 Aralık'ta yürürlüğe giriyor

Türkiye, tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde hükme bağlanan "tutuklulukta geçecek sürenin makul olması" ölçütüne yaklaşmak üzere  attığı bu adımla sorunu çözemedi. Birincisi; kısaltılan tutukluluk süreleri de uzundu. Daha da önemlisi, 102. madde CMK ile birlikte yürürlüğe girmedi. 23 Mart 2005'te kabul edilen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 12. maddesi ile uygulama 2010 sonuna bırakılmıştı. Hatırlayalım:

"Ceza Muhakemesi Kanununun 102'nci maddesi, aynı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yazılı suçlar ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girer..."

Evet, yıllar ekspres gibi geçti ve 2010 yılının sonuna gelindi. 31 Aralık 2010'dan itibaren, ağır ceza mahkemelerinde görülmeyen davalarda tutukluluk süresi 1 yıl olacak, uzatıldığı takdirde 1,5 yılı geçemeyecek. Ağır ceza mahkemelerinin görev alanlarına giren dosyalarda da tutukluluk süresi iki yıl olacak, “zorunlu hallerde gerekçe gösterilerek” yapılabilecek uzatmayla birlikte 3 yılı geçecemeyecek.

Tuncay Özkan, tutuklulukta 2 yıl sınırını aştı

31 Aralık'ta yürürlüğe girecek düzenleme, özellikle tutukluluk sürelerinin uzunluğu nedeniyle haklı eleştirilere uğrayan Ergenekon davasında yargılanan bazı isimlerin durumu açısından önem taşıyor. Prof. Mehmet Haberal'ın tahliye talebini reddeden hâkimler hakkında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin tazminata hükmetmesi de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bu hükmü onaylaması da aynı temel gerekçeye dayanıyor; tutukluluğun somut nedenlere dayanmadan uzatılması.

CMK'nın 102. maddesi, öncelikle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Tuncay Özkan'ın durumunu gündeme getirecek. 26 Eylül 2008'de tutuklanan Özkan yaklaşık 26 aydır cezaevinde. Mahkeme, son celsede duruşmasını 17 Ocak 2011'e ertelediği Özkan'ın tahliye talebini, artık CMK'nın 102'inci maddesindeki süre sınırını da dikkate alarak değerlendirecek. 102. maddeye göre, mahkeme savcılık ile Özkan'ın avukatlarının görüşünü alarak tahliyeye kararı verebileceği gibi tutukluluğu “zorunlu” görerek  1 yıl daha uzatma yoluna gidebilir. Ancak olası bir uzatmanın, Ergenekon davasını tutukluluk açısından savunulamaz duruma getiren süreler nedeniyle sağlam gerekçelere dayanması gerekiyor.

Aynı durum yaklaşık 21 ay önce 6 Mart 2009'da tutuklanan Mustafa Balbay ve 17 Nisan 2009'da tutuklanan Prof. Mehmet Haberal için de geçerli.

Adalet Bakanı uzatmaya mı işaret etti?

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 31 Aralık'ta yürürlüğe girecek yeni tutuklama sürelerinin Ergenekon sanıkları için de geçerli olup olmayacağı yolunda Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal'in yönelttiği soru üzerine önemli bir “nabız” yansıtmış. Okuyalım:

“Teknik bir konu bu. İki yıl ile sınırlıyor, kimi durumlarda üç yıla çıkarabiliyor, ama diğer yargılamalarda biraz farklı olabiliyor.”

Taraf'taki söyleşisinde uzun tutukluluk sürelerini eleştiren Ergin'in, Ergenekon tutuklularının durumu konusunda aksi yönde düşündüğünü belli etmesine şaşırdığımı söyleyemem. Zira hükümet, Ergenekon tutuklularının yargılanmasını hukuki değil, siyasi bir yaklaşımla değerlendiriyor. Başbakan'a en yakın isimlerden Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'nın, üstelik hukuk eğitimi almış birisi olarak yaptığı açıklama bu gözlemi teyit ediyor. Aksi halde Yazıcı'nın, Ergenekon sanıkları için “Bu insanların tutukluluk sürelerinin 18 aydır devam etmesi ‘haksızlığa uğradılar, tahliye edilsinler’ gerekçesini haklı kılmaz. Mutlaka onların orada tutulmasının bir gerekçesi var. Darbe teşebbüsü başlı başına bir suç. ‘Bunların hiç eylemi yok, bunlar oturup konuştular’ demek olmaz. Zaten bunların eylemi olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı” diyebilmesi mümkün olmazdı.

Yıl sonuna az kaldı. Bakalım tutuklu yargılanmaları tartışma yaratan sanıklar mahkeme kararıyla mı, yoksa CMK marifetiyle mi serbest bırakılacak?