Doğan Akın

25 Nisan 2011

ÖSYM Kanunu nasıl DELİK DEŞİK EDİLDİ?

Her idari işlem bir sebebe dayanmalıdır. Prof. Ali Demir'in bulunduğu göreve atanmasının sebebi nedir, sorusunun iki yanıtı bulunuyor.

 

1 − Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına Prof. Dr. Ali DEMİR'in atanması, 6114 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

2 − Bu Kararı Başbakan yürütür.

 

29 Mart 2011 tarihli Resmi Gazete'nin “Atama Kararları” bölümü yukarıdaki iki maddelik kararla başlıyor. 


Bu sade atama yazısının bize söylediği önemli şeyler var. Birincisi; ÖSYM Başkanı'nın, devletteki en üst düzey görevlilerin atanmasına ilişkin  bir usul ile göreve getirildiğidir. Prof. Ali Demir, bulunduğu göreve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın imzasını taşıyan bir kararname ile atanmış bulunuyor.


Her idari işlem bir sebebe dayanmalıdır. Prof. Ali Demir'in bulunduğu göreve atanmasının sebebi nedir, sorusunun iki yanıtı bulunuyor.  Birincisi; başta üniversite sınavları olmak üzere milyonlarca insanın girdiği sınavları yapmakla görevli kamu otoritesi olan ÖSYM'nin “ölçme, seçme ve yerleştirme” görevlerini “güvenli ve adil” bir şekilde yapmasını sağlamak.


Demir'in bu göreve atanmasının ikinci nedeni, 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme  Merkezi Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'dur. 17 Şubat 2011'de, yani yaklaşık iki ay önce kabul edilen bu kanun 3 Mart 2011'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yürürlüğe girmesinden 26 gün sonra da Ali Demir ÖSYM Başkanlığı'na atandı.



Demir'i YÖK önerdi, Başbakan seçti, Köşk onayladı


Yasanın 4. maddesine göre Demir, “devlet üniversitelerinde görev yapan profesör unvanına sahip öğretim üyelerinden, Yükseköğretim Kurulu'nun önerdiği üç aday arasından müşterek kararname ile dört yıllığına” ÖSYM Başkanlığı'na atandı.


Demek ki herhangi bir kriptoloji, sınav, ölçme ve değerlendirme uzmanlığı bulunmayan Ali Demir, YÖK tarafından önerilen üç adaydan biriydi.  Demek ki Başbakan Tayyip Erdoğan, yasanın gerekçesindeki sayılara göre “her yıl 40 civarında sınav yaparak beş milyon kişinin” yazgısını belirleyen ÖSYM'nin başına bu alanda uzmanlığı bulunmayan Ali Demir'i seçmekte, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu ismi onaylamakta bir sakınca görmedi.


Demir'in göreve getirilmesinin ardından kısa sürede tanık olduğumuz sonuç; 19 Kasım 1974 tarihinde Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) adıyla kurulan ÖSYM'nin tarihindeki en büyük skandallar zinciridir. ÖSYM, üniversite sınavının ilk aşamasında (YGS) büyük bir şablon veya şifreleme hatası yapmış, başkan Ali Demir önce bu hatayı inkâr etmiş, ancak daha sonra bu rezaleti adaylara gönderdiği mektupta “sehven” diye gerekçelendirerek kabul etmek zorunda kalmış bulunuyor.



Ali Demir'e inanmak için bir neden kaldı mı?


Ali Demir'in inkâr tutumu ve aşamalı itiraf süreci kamuoyunun kafasını karıştırdı. Demir, önce, soruların cevabını bilmeden şablonu fark ederek cevaplama olanağı veren şifreleme skandalının sadece basına dağıtılan kitapçıklarda olduğunu öne sürdü. Ancak ortaya konulan kanıtlar üzerine bütün kitapçıklarda aynı hatanın tekrarlandığı gerçeğini kabul etmek zorunda kaldı.


Benzer sonuçlarla Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim (ALES) sınavında da karşı karşıyayız.


YGS rezaletine ilişkin olarak daha önceki açıklamaları yalanlanan Ali Demir'in, şifreleme ve diğer hatalardan “herhangi bir adayın yararlanmadığı ve sınav adaletinin yara almadığı” yönündeki iddialarına inanmamızı gerektiren bir durum bulunmuyor.


Bu arada Milliyet yazarı Abbas Güçlü, Demir'in 2010 yılında İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü olarak yaptığı doktora sınavının “en yüksek diploma ve ALES notuna sahip adayların elenmesi, en düşük notlara sahip adayların kazanması” üzerine iptal edildiğini yazdı.


Nihayet Demir'in, bir makalesi için “intihal”, yani “bilimsel aşırma” ile suçlandığını ve yazılı özür dilemek zorunda kaldığını okuduk.


Demir'in atanmasının ardından yaşanan rezalet zinciri, ÖSYM'deki bir kokuşmuşluğa dayanıyor, kurumda bugüne kadar farkına  varılmamış bir çürümeyi ele veriyorsa “bin nasihatten evla bir musibet” karşısında olabiliriz.



Demir nasıl görevden alınabilir?


Ölçme, Seçme ve Yerleştirme  Merkezi Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un genel gerekçesi ile ÖSYM'nin görevlerine ilişkin yasadaki temel maddeler, “sınavların adil ve güvenli yapılması” ilkesi ve amacına dayandırılıyor. ÖSYM sınavlarının güvenli yapılmadığı kesin, adil yapıldığı da çok kuşkulu olduğuna göre, Demir'in ÖSYM Başkanlığı'ndaki durumu hukuki açıdan da sorunlu bir hale gelmiş bulunuyor.


İdare hukukunun yerleşmiş ilkelerine göre; Ali Demir'in ÖSYM Başkanlığı'na atanması gibi idari işlemler, yine bir idari işlemle geri alınabilir veya kaldırılabilir. Yani Demir bulunduğu göreve nasıl atandıysa aynı şekilde alınabilir.  Yasanın dördüncü maddesinin dördüncü fıkrası bu yolu şöyle tarif ediyor:


“Görev süresi dolmadan Başkanın görevine son verilemez. Ancak, atanmak için gerekli şartları taşımadığı ya da kaybettiğinin tespit edilmesi veya görevini yerine getiremeyeceğinin Yükseköğretim Genel Kurulu kararıyla tespit edilmesi ve resmî sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi hâlinde, Başkan görev süresi dolmadan atandığı usule göre görevden alınabilir.”


Yasa uyarınca “idari ve mali özerklik” tanınan ÖSYM'nin başkanı yukarıdaki özel durumlar dışında görevden alınamıyor. Ancak Demir, “görevini yerine getiremeyeceği” tespiti ile görevden alınabilir. Yasaya göre bunun için ilk adımı YÖK'ün atması, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın da bu süreci tamamlaması gerekiyor.



Demir'i görevden alacak üç makam da kendisini bağladı


Peki, Prof. Demir'in ÖSYM Başkanlığı'na getirilmesi ve bu görevden alınması için yasada denetim ve tasarrufla yetkili kılınmış bu makamlar, sınav rezaleti karşısında nasıl bir tutum sergilediler?


YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan, “ÖSYM Başkanı'nın açıklamaları beni tatmin etti” dedikten sonra yukarıda özetlemeye çalıştığım yasal süreçteki emredici hükümler yokmuş gibi davrandı ve “Yetkimiz yok ki neden karışalım” gibi bir iddia öne sürdü. Özcan, daha sonra duramadı ve kendisini sınav rezaletinin en freni patlamış aktörü durumuna getiren şu ifadeyi kullanabildi:


“Bu, tarihte yapılan en ciddi, en güvenilir sınavdır... Büyük başarıdır bence!..”


Diyelim ki YÖK Başkanı “Pardon” dedi ve Demir'in bu görevi yapamayacağını tespit ederek Başbakan Erdoğan'a başvurdu. Ne demişti Erdoğan, hatırlayalım:


"ÖSYM Başkanı'nın yapmış olduğu açıklamalardan ben tatmin oldum. Bu arada bir şey çok açık, net belli her halde birilerinin tezgâhı bozuluyor ki bu işten çok rahatsızlar ve şu anda çok çok farklı bir uygulamayla, çok daha dinamik bir yapıyla, inanıyorum ki çok daha kaliteyi, niteliği artırıcı bir yapıyla böyle bir imtihan sistemi gerçekleştirildi. Ben de kendilerine bu uygulamada başarılar dilerken, tüm başarılı öğrencilerimizi de kutluyorum. Burada zaman kaybıyla ikinci imtihanı engelleme gayretleri var ve sokaklara kimlerin döküldüğü ortadadır. Bunların provokatif eylemleri hiçbir zaman bu YGS imtihanını da bence olumsuz yönde etkilememelidir diye düşünüyorum...”


Taksim'de liselilerin yaptığı protesto eyleminin muhalefetin kışkırtmasına dayandıran Erdoğan, “Biz de kalkar, Taksim’de onların karşısına 5 bin, 10 bin genci koyarız” diyebildi.


Ama diyelim ki, Başbakan da YÖK Başkanı gibi “Pardon” dedi ve Demir'in görevden alınmasına ilişkin kararnameyi Köşk'e gönderdi. Genel olarak ihtiyatlı üslubuna karşın ne demişti Cumhurbaşkanı Gül YGS rezaleti konusunda?


“ÖSYM Başkanı'nın aldığım bilgiler beni tatmin etti...”


Gül'ün, Ali Demir'in rezaleti kabul kabul etmek zorunda kalmasının ardından, “Tatmin oldum” açıklamasının “nihai karar anlamına gelmediğini” belirterek “nihai kararın savcılar tarafından verileceğini” vurgulayan bir düzeltme yaptığını not edelim.



İstifa herkese karşı ahlaki görev


Evet, Ali Demir'i ÖSYM Başkanlığı'ndan alma sürecinde yetkili olan üç resmi makamın kendilerini milyonlarca gence ve ailesine karşı tayin ettiği pozisyon ne yazık ki bu. YÖK'e davet edilerek bilgi istenmesi Demir'in ÖSYM'den uzaklaştırılması süreci mi başladı sorusunu gündeme getirse de, henüz sonucu bilmiyoruz.


Hülasa; sınav rezaleti, bugüne kadar bir idare hukuku skandalı olarak da cereyan etti. Ancak bir de hiçbir kanun, tüzük, yönetmelik ve makam onayına tabi  bulunmayan “tek taraflı bir irade beyanı” olarak “istifa” var. İstifa Ali Demir için ÖSYM'ye onurlu bir vedanın tek aracı haline gelmiş olmanın yanı sıra milyonlarca insana ve kendisini bu göreve getirenlere karşı da ahlaki bir görev niteliği kazanmış bulunuyor.


ÖSYM Başkanı istifaya yönelmez veya muhtemel istifayı hükümet önlerse, muhalefet Ali Demir ikramı için AKP iktidarına ne kadar teşekkür etse azdır!..