Doğan Akın

07 Temmuz 2011

Kürt açılımı, hükümet programıyla geri mi dönüyor?

Yalçın Akdoğan, TBMM'de okunmasına saatler kalan hükümet programı konusunda öemli bir işaret verdi.

 

'... Meclis'te okunacak hükümet programı demokratik açılım konusunda AK Parti iktidarının iradesini yansıtacaktır...”

Yukarıdaki alıntıyı, Yeni Şafak gazetesinde “Yasin Doğan” takma adıyla yazılar yazan AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan'dan yaptım. Akdoğan, “Yeni kabine, yeni dönem” başlığıyla yayımlanan (7 Temmuz 2011)  yazısında TBMM'de okunmasına saatler kalan hükümet programı konusunda öemli bir işaret veriyor.


Siyaset bilimi alanında doçentlik derecesi bulunan Akdoğan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'a “günlüğünü tutacak ve önemli konuşma metinlerini hazırlayacak” kadar yakın çalıştığını ve AKP'deki çekirdek kadro içinde Kürt açılımıyla en yoğun ilgilenen isimler arasında bulunduğunu biliyoruz.


Akdoğan yazısında, Erdoğan'ın sözlerine atıf yaparak 61. Hükümet'in “yüksek siyaset ağırlıklı bir reform dönemi” başlatacağını, bu yolda “sistemden kaynaklanan kronik sorunlara neşter vurulacağını” anlatıyor.


Birkaç kez değiştirildikten sonra adı için en son “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi”nde karar kılınan Kürt açılımı, ateşkes sürerken 7 Aralık 2009'da PKK'nın Reşadiye'de 7 askeri katletmesi ve Habur krizi nedeniyle planlanan adımlar atılamadan rafa kalkmıştı.

 

Yerel seçim öncesindeki süre kıymetli

 

12 Haziran seçimlerine ilişkin süreçte AKP'nin özellikle MHP ile alabildiğine milliyetçi bir söylem rekabetine girdiği malum. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, seçimlerin hemen ardından, iki yıl içinde yapılacak yerel seçimleri hesaba katarak “yeni anayasayı bir yıl içinde yapamazsak yapamayız” mesajını verirken Türkiye'deki siyaset gerçeğine işaret ediyordu. Aynı takvim Kürt sorunu için de işlediğine göre, hükümet programında Kürt açılımı konusunda bir “açılım” yapılacağı yolundaki beklenti doğal olarak artıyor.


Aslında Yalçın Akdoğan, seçimlerden önce yazdığı bir yazıda, Kürt açılımının geleceği için, yine “siyaset gerçeği”ne işaret eden önemli bir rota çizmişti. Akdoğan, hükümet programına yansımaları olacağını düşündüğümüz o rotanın aşamalarını bakın nasıl ifadelendirmişti. Yeni Şafak'ta yine “Yasin Doğan” adıyla yayımlanan “Çözüm, toplumsal dönüşümle mümkündür” başlıklı yazısından, ara başlıklar bana ait olmak üzere, aynen aktarıyorum: 


“... Kendisini değişimin ana aktörü olarak gören bir siyasi iktidar var. (…) İktidarın başarısı, dönüştürme kabiliyetiyle orantılıdır. Çünkü sistem içindeki aktörler değişmeden veya dönüşmeden çözüm süreci hayata geçmiyor. AK Parti iktidarı zaman zaman aktörleri değiştirerek, zaman zaman da yapıları, kurumları ve anlayışları dönüştürerek yolunda devam ediyor.


Kanaatimce AK Parti'nin en büyük başarısı, zihniyeti değiştirmeye çalışmasıdır. Adeta paradigma değişmeye başlamıştır. Kürt meselesinde gelinen nokta ancak zihniyet değişikliğiyle izah edilebilir. İnkarcı, yok sayan, dışlayan, baskı yapan bir anlayış, yerini kucaklayan, entegre eden, adam yerine koyan bir anlayışa bıraktı.”

 

'Devlet kurumları ve medya çözüme yaklaştı'

 

“AK Parti'nin devletin kurumlarını çözüme yaklaştırması, onların negatifliğini törpüleyerek pozitife dönüştürmeye çalışması da önemli bir gayrettir. Demokratik Açılım'ın kurumsal bir tepkiyle karşılaşmaması, her kurumdan farklı bir ses çıkmaması, gözardı edilmemesi gereken bir kazanımdır.


Düne kadar bu konularda tutucu, milliyetçi tepkiler veren medya gruplarının, süreci destekleyen bir tutum içine girmesi de bu dönüştürme çabasının bir sonucudur.”

 

'AK Parti kendi kitlesini de dönüştürmekte...'

 

“AK Parti hem kendi kitlesini ve tabanını dönüştürmekte, hem de toplum kesimlerini dönüştürmektedir. AK Parti de elbette herkesin türdeş olduğu homojen bir yapı değildir. Nasıl CHP ve MHP içinde herkes tutucu, statükocu, ulusalcı değilse, AK Parti'ye destek verenlerin hepsini değişimden yana, açılımdan yana, demokratikleşmeyi önemseyen kişiler olarak görmek doğru değil. AK Parti farklı gerekçelerle kendisini destekleyen böyle büyük ve heterojen bir kitleyi değişim yönünde motive ediyor, teşkilatı ve taraftarları demokratik dönüştürmeye tabi tutuyor. AK Parti kendi kitlesini ileri demokrasiye ve çözüm fikriyatına inandırmadan Türkiye toplumunu inandıramazdı. Bu yüzden AK Parti kendi bünyesinde büyük bir başarı elde etmiş, farklı gerekçelerle kendisini destekleyen bu büyük kitleyi değişim rotasında yürütebilmiştir.”

 

'İktidara toplumsal desteğin sürmesi önemli'

 

“Şimdi AK Parti'den beklenen tüm toplumu, bu yönde harekete geçirebilmesi, değişime ve demokratik çözüme ikna edebilmesidir. Bu süreci bir günlük bir süreç olarak görmemek gerekir. AK Parti, tüm seçmenlerin duyarlılıklarını, kaygılarını, beklentilerini hesaba katarak, sorunsuz şekilde yönetebildiği oranda başarılı olacaktır. Çünkü toplumsal kabul olmadan çözüme ulaşmak mümkün değildir. AK Parti'nin büyük adımlar atabilmesi, toplumsal desteği koruyabilmesine, toplumsal desteğin sürebilmesi ise toplumun değişim siyasetine inanmasına bağlıdır.

(...)

Bu süreçte karşı olanların olumsuzluklarının azaltılması ne kadar gerekliyse, çözümden yana görünenlerin aşırılıklarının normalleştirilmesi de o kadar önemlidir. Çözüm vurgusu yapan ama afaki ve hamasi beklentiler içinde olanların, terör örgütüne yandaşlık yapanların, Kürt milliyetçiliğine savrulanların da dönüşmesi gerekiyor. AK Parti'nin toplumu çözümden yana dönüştürmesini bekleyenler, bu aşırılıkların dönüşmesi yönünde de çaba göstermelidirler.” (Yeni Şafak – 5 Kasım 2010)

 

Toplumsal destek arttığına göre...

 

Evet, toplumsal destek olmadan Kürt sorununun çözülemeyeceğine vurgu yapan ve bu yolda “AKP'ye desteğin sürmesinin” önemine işaret eden Akdoğan'ın kasım ayında çizdiği bu rotada seçim dönemeci de geçilmiş bulunuyor. Tahminlerin de üzerinde bir toplumsal destekle parlamentoya girdiğine göre AKP takviminde Kürt sorunu için sıranın “reform” diyebileceğimiz adımlara geldiğini düşünebiliriz.


Akdoğan, sekiz ay önceki yazısında bir yandan Kürt siyaseti üzerindeki şiddet vesayetine, diğer yandan çözüm yolundaki reformlara direnen aşırı milliyetçi çizgiye de “dönüşmeleri” gerektiği şerhini düşse de, başlangıç vuruşunu seçmenin yüzde 50'sinin desteğiyle üçüncü kez iktidara gelen AKP'den başkasının yapamayacağını biliyor.
 

Hükümet programını yazan çekirdek kadro içinde de bulunan Akdoğan, son yazısında “Program demokratik açılım konusunda AK Parti iktidarının iradesini yansıtacaktır...” ifadesiyle önemli bir haber veriyor.


Türkiye için hiçbir şey, bu iradenin “çözüm” yönünde olması kadar değerli olamaz...