Doğan Akın

31 Mart 2011

Kılıçdaroğlu TÜSİAD'da nasıl bir izlenim bıraktı?

CHP “Aile Sigortası” projesinden sonra “Sivil Toplum” ve “Gençlik” raporlarını peş peşe...


CHP “Aile Sigortası” projesinden sonra “Sivil Toplum” ve “Gençlik” raporlarını peş peşe açıkladı. Sırada, Doğu ve Güneydoğu için CHP önerilerini içeren bir ekonomik paket var.
CHP'nin açıkladığı çalışmalar içinde “Sivil Toplum” raporunu ayrı düzlemde değerlendirmek gerekiyor. Zira bu rapor, doğrudan seçmenden geri dönüş alınması beklenen bir çalışma olmaktan çok, özellikle medya ve aydınlardaki CHP algısını değiştirmeyi hedefliyor. Medyaya yansıyan yorumlara bakılırsa, bu konuda ilk sonuçlar da alınmış görünüyor.
CHP'nin kendi kamuoyunda karşılaşabileceği bazı sorunlar dikkate alanarak titiz bir çalışmayla kelimelendirildiği anlaşılan Sivil Toplum raporunda, cemaatler konusunun, geleneksel alışkanlıkla bir “güvenlik” meselesi olarak değil sosyolojik ve siyasi bir analizle değerlendirilmesi önemli.  CHP'nin “devletin, herhangi bir ırkın ya da cemaatlerin değil örgütlü sivil toplumun partisi” olduğunun da vurgulandığı rapor, Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin partiyi yeniden “doktrine” etmeye yöneldiğini gösteren ilk somut çalışma olması açısından da önem taşıyor.
CHP yönetimi, askerlik sürelerini kısaltma yolundaki somut ve ayrıntılı önerisiyle çakışan Sivil Toplum raporunda, “kafası karışık” parti kamuoyuna, partinin yeni demokrasi anlayışı ve talepleri konusunda referans alacağı bir metin de sunmuş oluyor.
CHP gibi bir partiyi dönüştürmek, Cumhuriyet'in “ancak sağlam bir demokrasi anlayışıyla Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarabileceği” konusunda partilileri yönlendirmek liderliğin önemli rol oynayacağı bir süreç olacak.
Böyle bir sürecin başında bulunan Kılıçdaroğlu, geçen hafta TÜSİAD'ın “Siyasi Parti Genel Başkanları Toplantı Dizisi”nin ilk konuğu oldu. Dizi, olağanüstü bir gelişme olmazsa Başbakan Tayyip Erdoğan ile devam edecek.

TÜSİAD'ın Kılıçdaroğlu izlenimleri 

Peki Kılıçdaroğlu, yaklaşık dört saat konuştuğu ve soruları yanıtladığı TÜSİAD'da nasıl bir izlenim bıraktı?
TÜSİAD bünyesinde yanıtını aradığım bu soru üzerine aldığım bazı izlenimleri şöyle sıralayabilirim:
- TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu'nun Sabancı Center'da ağırladığı Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarını, derneğin üye sayısı yaklaşık 600 olmasına karşın 800 dolayında kişinin izlediğine dikkat çekiliyor. Dernek üyeleri bu durumu “TÜSİAD üyelerinin bazıları yanlarında profesyonellerini de getirerek CHP'yi izlemek istediler. Medyanın da ilgisi yoğundu” diye açıklıyorlar. TÜSİAD Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra Mustafa Koç ve Bülent Eczacıbaşı gibi büyük grupların temsilcilerinin Kılıçdaroğlu'nu ön sırada dikkatle dinlediklerinin de altı çiziliyor.
- Kılıçdaroğlu'nun, “İnsan hakları ve onuru, insanların mutluluğu, ülkenin bölünmesinden daha önemlidir” diyen Cem Boyner'in çıkışını, kaçamak bir açıklama yerine, mealen “Mutlu insan bölünmek ister mi? Gayet yerinde söylemiş Cem Bey” gibi sözlerle değerlendirmesinin sempatiyle karşılandığını söyleyebiliriz.

'İlk kez net yaklaşımlar duyduk'

- Görüştüğüm bir TÜSİAD temsilcisinin Kılıçdaroğlu buluşmasıyla ilgili en önemli değerlendirmesi “Beğendik, çünkü ilk kez CHP'den somut, net yaklaşımlar duyduk” oldu. TÜSİAD'da etkili olan bu “net yaklaşımların” başında, “yeni CHP'nin AB üyeliğini içtenlikle istediği” izlenimi bırakan Kılıçdaroğlu'nun ifadeleri geliyor.  Keza Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin enerji açığı, nükleer enerji, büyümenin dinamikleri konusunda dile getirdiği görüşler de ilgiyle izlenmiş.
- Dernek üyeleri, AB bağlamında Kılıçdaroğlu'nun TÜSİAD üyelerine yönelttiği eleştirinin bile olumlu karşılandığını söylediler bana. Zira, AB kriterleri hiçe sayılarak defalarca değiştirilen kamu ihaleleri mevzuatında Türkiye'nin 2000 yılının da gerisine gittiğini, kriterlerden kaçırılan istisnaların sürekli arttığını anlatan Kılıçdaroğlu'nun “neden sesiniz çıkmıyor” diye özetleyebileceğimiz eleştirilerine TÜSİAD üyelerinin önemli bir bölümü katılıyor. AKP'ye yakın bazı grup ve işadamlarının kayırıldığı eleştirilerinin, özellikle Çalık Holding'de rahatsızlık yarattığını biliyoruz. Bu çerçevede, vaktiyle Maliye Bakanlığı'nda hesap uzmanı olarak çalışan Kılıçdaroğlu'nun, “bir silah gibi kullanılan vergi denetimlerininTürkiye'de girişim özgürlüğünü zedelediği” yolundaki görüşleri de, dernekte karşılık buluyor.
- Kılıçdaroğlu'nun seçimlerde ülke barajının düşürülmesi, örgütlenme ve iletişim özgürlüğü  ile seçim sistemi konusunda dile getirdiği eleştiriler TÜSİAD açıklamalarında da paylaşılan görüşler olarak “olumlu” not edilmiş. Kılıçdaroğlu'nun, “cumhuriyeti kurmak, çok partili rejime geçiş ve Türkiye'yi sosyal demokrasiyle tanıştırmak”tan sonra CHP'nin önüne “dördüncü misyon” olarak “özgür Türkiye”yi koyması, bu konuda genellikle kekelediği düşünülen CHP adına olumlu bir puan olarak görülüyor.
- Nihayet siyaset ve medyada ciddi kışkırtmalarla ve yer yer çarpıtılarak kamuoyuna yansıtılan anayasa raporu konusunda Kılıçdaroğlu'nun TÜSİAD'ı kutlamasının, “CHP adına bir açılım” olarak da değerlendirildiğini belirtelim.

Ekibine söz vermemesi yadırgandı

- TÜSİAD ile buluşmasında Kılıçdaroğlu için dile getirilen tek olumsuz izlenimin; zaman zaman slayt eşliğinde yapılan ve soru-cevap bölümüyle birlikte yaklaşık dört saat süren toplantı boyunca ekibindeki kimseye söz vermemesinden kaynaklandığını not edelim. Konuştuğum dernek üyeleri, “TÜSİAD üyelerine yapılan bir konuşmada seçmenin hedef alınmadığını düşünerek teknisyenlere de söz vermesi, CHP'nin özellikle ekonomiye ilişkin yaklaşımlarında TÜSİAD'da daha olumlu bir izlenim bırakırdı” değerlendirmesini yaptılar. Kılıçdaroğlu'nun TÜSİAD'la buluşmaya Genel Başkan yardımcıları Faik Öztrak, Umut Oran, Sencer Ayata ve Erdoğan Toprak ile gittiğini hatırlatalım.
- Uzmanlara söz vermeme eğiliminin yaygın gözlemledikleri bir durum olduğunu belirten dernek üyelerinin Başbakan Erdoğan ile bakanlarından verdiği örneği aktararak noktalayalım: “Başbakan da örneğin beş bakanla toplantılara geliyor, ama hiçbirine söz vermiyor. Hemen her toplantısında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, Sanayi Bakanı Nihat Ergün gibi isimler bulunuyor. Ancak biz bu isimlerle Başbakan gelmeden hemen önce ve Başbakan toplantıdan ayrıldıktan sonra ancak ayak üstü konuşabiliyor, görüş alabiliyoruz.”