Doğan Akın

23 Mayıs 2011

KILIÇDAROĞLU: O GENERAL BAŞBAKAN GELİNCE AYAĞA KALKMALIYDI!

İlginç değerlendirmelerden biri, Kılıçdaroğlu’nun, bir generalin Başbakan Erdoğan’a karşı sergilediği tutumu eleştirmesiydi

CHP’nin “eğitim” raporunu paylaşmak üzere İstanbul’da bir grup gazeteciyle düzenlediği toplantı, seçim meydanlardaki tartışmalar konusunda ilginç değerlendirmelere de sahne oldu.

 

İlginç değerlendirmelerden biri, meydanlarda alabildiğine sertleşen siyasi rekabete karşın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir generalin Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı sergilediği tutumu eleştirmesiydi.

 

Önce olayı hatırlayalım. Başbakan Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'ndaki konuşmasında, 2004 yılında Çanakkale’deki 18 Mart törenleri sırasında yaşadığı bir olayı hatırlattı. Erdoğan, “Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir Korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı o ayrı mesele. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu” ifadesieni kullandı.

 

Başbakan’ın söz ettiği asker, 2004 yılında Korgeneral olarak Çanakkale’deki törenlerden sorumlu olan Engin Alan’dı. Erdoğan’ın sözleri, bugün MHP’den milletvekili adayı olan Alan’ın, halen Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunmasının nedeninin Başbakan’a karşı tavrından kaynaklandığı iddialarına neden oldu. Başbakanlık ve AKP sözcüleri, Erdoğan’ın, Alan’ın Yüksek Askeri Şûra’da terfi ettirilmeyerek emekliye sevk edilmesini kastettiğini açıkladılar.

 

Bu arada Engin Alan, Sözcü gazetesine yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın yakındığı tavrı teyit etti ve "18 Mart törenlerinden Kolordu olarak biz sorumluyduk. Bütün program yapıldı. Bana Vali aracılığı ile (Erdoğan) haber gönderiyor, 2 saat geç gelecekmiş, töreni geç başlatsınlar, diyor. Kabul etmedim, emir değişmez, dedim. O da zamanında gelmek zorunda kaldı. Konuşması bitti. Ayağa kalkmadım, alkışlamadım. Olay budur” dedi.

 

‘Silivri Başbakan’ın özel hapishanesi’

 

Bu tartışma, CHP’nin eğitim raporu toplantısında seçime ilişkin sohbet başladığında gündeme geldi. Milliyet yazarı Derya Sazak, Kılıçdaroğlu’na, seçimlere kadar geçecek üç hafta içinde sonuçları etkileyecek radikal bir çıkış, bir gelişme bekleyip beklemediğini sordu.

Kılıçdaroğlu, “Hayır bizde öyle bir şey, beklediğimiz bir şey yok” deyince, Güneş gazetesinden Rıza Zelyut, “Bir generalin daha tutuklanmasını beklemiyor musunuz” sözleriyle araya girdi.

 

Kılıçdaroğlu gülümseyerek, “Eğer ayağa kalkmayan birisi varsa atabilirler. Silivri Sayın Başbakan’ın özel hapishanesi” karşılığını verdi.

 

‘O generalin ayağa kalkması lazım’

 

Bu sohbet sırasında Kılıçdaroğlu’na, “Bir generalin, Başbakan’ın katıldığı bir törende ayağa kalkmamasında bir ölçüsüzlük görmüyor musunuz” sorusunu yönelttim. Hiç duraksamadan verdiği yanıt, “Kalkması lazım. Sonuçta mevkileri, makamları ne olursa olsun. Belirli bir saygı içinde ayağa kalkıp ya ‘hoş geldin’ veya ‘merhaba’ demesi lazım. Kural neyse yapması lazım” oldu.

 

Bu sözleri üzerine, kendisinin de TOBB’da Başbakan geldiğinde kalkmadığı söylenince Kılıçdaroğlu, “Erdoğan yanına geldiğinde kalktığını belirtirken “Ama Başbakan içeri geldiğinde kalkmam için benim bürokrat olmam lazım” dedi.

 

Erdoğan’a ‘Mem u Zin’ düzeltmesi

 

Bu arada Rıza Zelyut, dün Güneş gazetesinde yazdığı “Mem u Zin” kitabını Kılıçdaroğlu’na verdi. Erdoğan Van mitinginde, Mem u Zin’in kürtçe’den Türkçe’ye çevirisinin İsmet İnönü döneminde döneminde CHP tarafından yasaklandığını, ancak kendi iktidarları döneminde basıldığını söylemişti.

 

Oysa Zelyut’un Kılıçdaroğlu’na verdiği, Türkçe ve Kürtçe sayfaların yan yana basıldığı Mem u Zin 1975 tarihini taşıyor! İlk baskısı 1968 yılında Gün Yayınları’ndan çıkan Mehmet Emin Bozarslan’ın çevirisinin 1975 yılında Koral Yayınları’nca basılan ikinci baskısı artık Kılıçdaroğlu’nun çantasında bulunuyor. Meydanlarda Mem u Zin atışmasına tanık olabiliriz.

 

 Ankete 1,5 milyon ödedik, TV’yi tercih ettik

 

Kılıçdaroğlu’na, seçim süreci için yöneltilen diğer sorular ve yanıtları da aktaralım:

 

Son üç haftayı nasıl kullanacaksınız?Size gelen anketler nasıl?

 

Kılıçdaroğlu: Doğrusu biz kamuoyu anketi çok fazla yapamıyoruz, bir tane yaptık. Bir tane de adayların belirlenmesi sürecinde yaptık. Maliyeti oldukça yüksek. 1,5 milyon lira ödedik. Ya tanıtım filmlerine devam edecektik ya da anket yaptıracaktık. Tanıtım filmlerine yönelmeye karar verdik.

 

Meydanları nasıl görüyorsunuz?

 

Kılıçdaroğlu: Meydanlar referandumdan çok daha hareketli, çok daha güzel. Bu seçimde hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkaracağız. Örneğin Kütahya’dan 34 yıldır milletvekili çıkaramamışız, bu seçimde çıkaracağız. Diyarbakır, Batman, Van, Muş, Siirt’ten de milletvekili çıkaracağız. Doğu veG üneydoğu’da bu seçimlerde daha iyi oy alacağız.

Şu ana kadar 39 ile, 145’in üzerinde de ilçeye gittim. Medyadan biraz şikâyetim var. İnternet demeyeyeyim de, diğer medyadan şikâyetim var. Diyorlar ki, projelerinizi anlatmıyorsunuz. Her yerde anlatıyoruz. Ama bu arada yurttaşlarımızın bir kısmı da diyor ki, şunu söyledi Erdoğan niye cevap vermiyorsunuz? Biz de cevap veriyoruz. Bütün anlattığımız projeler gidiyor, oradaki iki cümle alınıyor, şöyle yanıt verdi, deniliyor. Dolayısıyla projelerini anlatmayan, sadece cevap veren bir yapıymış gibi bir durum ortaya çıkıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Erdoğan’ın adını hiç ağzımıza almayacağız. Bakalım, birkaç denemeyi de böyle yapalım. (Gülüyor).

 

Gençler benim hiç düşünmediğim çoğunlukta miting meydanlarında varlar. İkincisi kadınlar, onlar da meydanlarda varlar. Gençlerin siyasete ısındığını görüyorum. Kadınlar çok çalışıyorlar, iyi çaba harcıyorlar. Benim gördüğüm bizim oylarımızda yukarıya doğru bir tırmanma var. Eğer bu tırmanmayı 12 Haziran’a kadar sağlıklı götürebilirsek, besleyebilirsek çok güzel bir sonuç alacağız. AKP’de sürekli bir azalış var zaten.

 

‘MİT Müsteşarı bana geldi, Baykal kasetini sordum’

 


 MHP kasetleri ile Baykal kasetleri sizce aynı organizyonun işim mi?

 

Kılıçdaroğlu: Bir organizasyon olduğu kesin zaten, ama samimi söylüyorum, aynı kişiler mi,  değil mi, onu bilmiyoruz. İlk kaset olayı ortaya çıktığında Başbakan “emniyete, istihbarata talimat verdim” demişti, talimatların sonucu ne oldu, bilmiyoruz. Ben grup başkanvekiliydim o zaman, MİT’e talimat verilmediğini ortaya çıkardım. Ayrıntılara girmekte sakınca görüyorum, ama bana bilgi veren kişi, “Bize öyle bir talimat gelmedi” dedi. Oysa bilgisayar, internet parmak izi gibi bulunabilir aslında. Bir ara bu konuyu (Deniz Baykal kasedini) MİT Müsteşarı’na da sordum, beni ziyaretime gelmişti, neden bu konunun ortaya çıkmadığını sormuştum, doyurucu bir yanıt alamadım. MHP kasetlerinden önce, 4 – 4,5 ay önceydi.

 

‘Medya Ağca olayındaki gibi ortak payda oluşturabilir’

 

Burada aslında yasadışı işler yapanlara prim veriliyor gündemde tutularak. Mehmet Ali Ağca hapisten çıktığında bütün medya hiç gündemine almadı ve bitti. Burada da öyle ortak payda oluşturulur, hiç gündeme alınmaz ve bu olay biter. Bizim dışımızdaki bir dünya, ama böyle bir uzlaşma olursa sanıyorum sorun aşılabilir.

 

Sizce MHP barajın altında kalacak mı?

 
Kılıçdaroğlu: Ben gezdiğim yerlerde MHP’nin baraj altında kalacağı olasılığını görmüyorum.

 

Kürşad Tüzmen olayında çizgi mi değişti?

 
Kılıçdaroğlu: Garip olan şu, yolsuzlukla suçlayan kendi Başbakanı. Onun yanına gidip konuşamıyor, gelip bana söylüyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan yolsuzluk nedeniyle bazı bakanların milletvekili adayı yapılmadığını söyledi. Benim de ana muhalefet partisi olarak sorma hakkım var. Başbakan bizim parti işlerimize karışma, diyor. Çocuğun bile soracak bu soruyu, Sayın Başbakan hiçbir açıklama yapmadı, demek ki söylediği sözlerin arkasında duruyor.

 

Siz TOBB Genel Kurulu’nda Tüzmen’e “Siz dürüstsünüz” dediniz mi?

 
Kılıçdaroğlu: Bana “Ben müsteşarken siz genel müdürdünüz” dedi. Doğrudur, biliyorum. Ama ben bakanlığında ne yaptığını bilmiyorum ki. Kısa bir diyalogdu, bir tartışma ortamı olacak bir tablo yoktu ortada. Ayakta yaptığımız, ayaküstü bir konuşmaydı. Sonra yanıma da  oturdu, ama bu konuyu konuşmadık.

 

‘Hükümet ana muhalefete hiçbir bilgi vermiyor’

 

Kürt sorunu, İmralı’nın açıklamaları, görüşmeler konusunda ne düşünüyorsunuz?

 
Kılıçdaroğlu: Doğu ve Güneydoğu ile ilgili bize hiçbir bilgi verilmiyor. Ciddi olaylarda, dış politika olaylarında v.s. normalde ana muhalefete bilgi verilir. Ama hiçbir bilgimiz yok. Sadece oradan il başkanımızın aktardığı, gazetelerden okuduğumuz haberler var. Kaldı ki, sanırım gazeteler, ülke yararını düşündükleri için olacak, bazı haberleri vermiyorlar da. Yapılan görüşmeler nedir, pazarlıklar nedir, hangi vaatlerde bulunuyor, kapalı kapılar ardında hangi pazarlıklar yapılıyor, o konularda hiçbir bilgimiz yok.

 

MİT Müsteşarı bu konularda bilgi verdi mi?

 
Kılıçdaroğlu: Başbakan’ın bilgisi dahilinde geldiğini söyledi. Yeni genel başkan seçilmiştim, onun için geldi. (Öcalan’la) görüşmeler yapılıyor, biliyoruz, Başbakan kendisi söylüyor zaten, “Devlet görüşüyor” diyor. Devlet dediği kim, kendisi, kendi görevlendirdiği adamlar.

 

İstanbul’da birinci parti olacağınızı düşünüyorsunuz, bu iddianızın bulguları nedir?

 
Kılıçdaroğlu: Bağcılar’ı bugün görmenizi isterdim, bugün (Pazar) olağaünüstü iyi bir miting yaptık. Toplumun alt katmanları, sokakta kâğıt toplayan insanlardan döner kesen ustaya kadar bize ilgi gösteriyor.

 

‘Türbanlı kızlar CHP broşürü dağıtıyor’

 

TV tanıtımlarından iyi bir geri dönüş alıyor musunuz?

 
Kılıçdaroğlu:  TV tanıtımlarından çok güzel dönüşler aldık. Şöyle bir özelliği var, vatandaş evinde oturuyor, rahat bir ortamda, onu izleyince belli bir fikre sahip olabiliyor, duygulanabiliyor. Giremediğimiz evlere, mahallelere bu tanıtım filmleriyle girebiliyoruz. Bugün Bağcılar’da böyle bir tablo çıkıyorsa, türbanlı genç kızlar bizim broşürlerimizi dağıtıyorsa bu kırılmayı gösteriyor. Bağcılar’da öyle oldu, Esenler’de öyle oldu. Ama TV yayınları adil değil. Sayın Başbakan konuştuğunda 7-8 TV canlı veriyor. Bizde Halk TV veriyor, ona da bedel ödüyoruz. Bazen TV’ler bizi de, durumlarına göre 3, 5 10 dakika veriyorlar. TRT’de de bir denge yok.

 

Referandumda metin yazarı kullanmamıştınız. Bu kampanyada kullanıyor musunuz?

 
Kılıçdaroğlu: Metin yazarı olmuyor, ama konu başlıkları geliyor. “Şu konuyu şöyle vurgularsak iyi olur” diye Bilim Yönetim Kültür Platformu’nun çalışmaları oluyor, bazı arkadaşlarımızın çalışmaları oluyor, bölgeden bilgiler geliyor. Örneğin Karadeniz’e gittiginizde fındıktan, 2B’den, Beykoz’a gittiğiniz’de 2B’den söz etmek zorundasınız.

 

‘Demirel’e hepimizin saygı duyması gerekir’

 

Demirel ile görüşüyor musunuz?

 
Kılıçdaroğlu: Demirel meselesi niye bu kadar dile getirildi, ben de hayret ediyorum. Sayın Erdoğan öyle konuşuyor ki, sanki biz sabah-akşam konuşuyoruz. Bir Isparta Üniversitesi’nde karşılaştık, Ankara’ya aynı uçakla döndük. Sonra annemin vefatında beni aramıştı, bir de Zonguldak konuşmamdan sonra arayıp beni tebrik etmişti. Kaldı ki konuşsak ne olur. Önemli bir siyasal kişilik. Hepimizin saygı duyması gereken bir kişilik, en azından ben saygı duyuyorum.

 

‘Erdoğan’ın geçmişi değerlendirecek kapasitesi yok’

 

Başbakan’ın 1930’ları, 1940’ları gündeme getirerek, İsmet İnönü’den örnekler vererek CHP’yi eleştirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 
Kılıçdaroğlu: Ancak geçmişi bize karşı çıkarabilir. Onu da o günün koşulları içinde değerlendirebilecek kapasiteye sahip olduğuna inanmıyorum. Bilgisi yok o konularda.

 

“Sayın Erdoğan o zaman dünya şöyleydi, Türkiye böyleydi” demenizi bekliyor kamuoyu, neden cevap vermiyorsunuz?

 
Kılıçdaroğlu: Onun öyle bir alıcısı yok. Okumuş yazmışlar gerçeğin ne olduğunu biliyorlar, gençler zaten ilgilenmiyor. Kemikleşmiş tabanında belki etkili olabilir, o kadar.

 

‘Erdoğan’ın Alevi vurgusuna aydınlar karşı çıkmalı’

 

Sayın Başbakan sizin Alevi kimliğinizi sık sık gündeme getiriyor. Bu kampanyanın en çirkin yanlarından biri de bu. Kanayan bir yarayı kaşıyor Başbakan. Bu konuda reaksiyon göstermekten kaçınan bir tutumunuz var, neden?

 

Kılıçdaroğlu: Özel yaşamın gizliliği üzerine eğer bir anayasa oluşturmuşsanız, bu gizliliği ihlal eden siyasal iktidar için ne yapacaksınız? Failleri ortaya çıkarmak sizin göreviniz, diye 50 kere söyledik. Aynı olayı sürekli gündemde tutmak Sayın Baykal’a bir haksızlığa yol açar mı diye düşünüyoruz. MİT Müsteşarı ziyaret ettiğinde ben kendim konuyu açtım ona; Başbakan’ın böyle bir konuşması oldu, failler bulundu mu, diye.

 

‘Faillerin bulunmaması bazı AKP’lileri işaret ediyor’

 

Biraz önce MİT’e görev verilmediğini söylediniz…

 

Kılıçdaroğlu: Evet. Ayrıntıya girmeyi sakıncalı görüyorum, ama bana bu konuda bir bilgi geldi; “Bize böyle bir talimat verilmedi” diye. Faillerin bulunmaması AKP’nin bu işin içinde olduğunu gösteriyor. Tabii siyasi parti olarak değil de, AKP içindeki bazı kişiler olarak söylüyorum.

 

Yarın Hakkari’ye gideceksiniz, kepenkler kapalı olur mu?

 
Kılıçdaroğlu:
Kararımız, dinleyecek bir kişi bile olsa her yere gidip konuşmak. Sayın Erdoğan’ın Hakkari’ye gittiğinde kepenkleri kapanması üzerine kapattırmaktan söz ediyor. E bunu yeni mi öğreniyorsun? Bütün bilgiler birinci elden ona gidiyor.

 

Seçim güvenliği sizce tam olarak sağlanabilecek mi?

 
Kılıçdaroğlu:
Vatandaşlar bizi uyarıyor. Bu seçimlerde sandıklara sahip çıkmak için ciddi önlemler alıyoruz. Sadece partililerle değil gönüllülerle de bunu sağlaycağız. 20 bini aşkın gönüllümüz var, bize ciddi katkı sağlayacaklar.

 

Seçim hilesi nasıl yapılıyor, sandıkta mı, verilerle mi oynanıyor?

 
Kılıçdaroğlu: Biz YSK’ya başvurduk, bütün sandık tutanaklarını tarayıcıdan geçirin bilgisayara yükleyin, 300 bin tutanağı geçirin, diye. İsteyen tutanakları inceler, seçimlerin güvenliği konusundaki kuşku da ortadan kalkar. Ret cevabı geldi. Yine başvurduk. Biz ıslak imzalı tutanakları, il, ilçe başkanlarından, seçim sandığındaki görevlilerden isteyeceğiz. Referandum süreci içinde bunu yüzde 65-70 oranında başardık. Yüzde 100 dersek doğru olmaz. Çünkü bazı Doğu-Güneydoğu’daki köylere gitmekte bütün partiler zorlanıyor...