Doğan Akın

02 Temmuz 2010

Kılıçdaroğlu AKP'den emeklileri koparabilir...

Atatürk 30 Haziran 1927 tarihinde emekliye ayrıldı. Bu nedenle “Emekliler Günü” 30 Haziran'da kutlanıyor...

Atatürk 30 Haziran 1927 tarihinde emekliye ayrıldı. Bu nedenle “Emekliler Günü” 30 Haziran'da kutlanıyor. İçinde bulunduğumuz hafta da “Emekliler Haftası.”
Bu seneki kutlamaların flaş haberi, inanması güç bir kayıtsızlıkla yıllardır seyredilen emekli aylıkları arasındaki adaletsizlik konusunda Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurunun reddi oldu. Anayasa Mahkemesi, 30 Haziran Emekliler Günü'nde, emekli aylıkları arasındaki adaletsizliğe ilişkin başvuruyu kabul etmedi.
Anayasa Mahkemesi'nden dönen dosya, İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri Derneği Başkanı Hamdi Öz'ün, eski ve yeni emekliler arasındaki aylık farkının Anayasa'daki “eşitlik” ilkesine aykırı olduğunu belirterek Ankara 5. İş Mahkemesi'nde dava açmasıyla gündeme gelmişti. Mahkeme dosyayı inceledikten sonra görüş almak üzere bilirkişiye gönderdi. Soru basitti; emekli aylıkları arasında, Anayasa'nın “Kanun önünde eşitlik” başlığını taşıyan 10. maddesine aykırı olacak biçimde bir adaletsizlik var mıydı?

Bilirkişi 'Adaletsizlik var' dedi

Hukuk, akıl, vicdan ve izan ne diyorsa, bilirkişi de onu söyledi. Emekli aylıkları arasında adaletsizlik olduğu görüşünü mahkemeye bildirdi.
Mahkeme, bilirkişi raporu üzerine, bu konuda bir görüş belirtip belirtemeyeceği sorusuyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Ancak Anayasa Mahkemesi, mahkemeyi “yetkisiz” bularak başvuruyu reddetti. Gelinen noktada Ankara 5. İş Mahkemesi, 13 Ekim 2010'da davayı görmeye devam edecek.
Gelelim hukuk, akıl, vicdan ve izanın gördüğü, siyasetin ise yıllardır göz yumduğu adaletsizliklerin ne olduğuna. 15 Ekim 2009'da bu köşede verdiğimiz örnekleri de tekrarlayarak anlatmaya çalışalım.

1- Aynı durumdaki emekliye farklı aylık

Öncelikle, Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi olarak çalışanların emekli olduklarında hak kazandıkları aylıklar, aynı statü içinde bile yıllar içinde eriyor. Örneğin; çalışma yaşamının önemli bir bölümünde prim tavanı üzerinden prim ödeyen bir çalışan “en yüksek dilimden” aylık almaya hak kazansa da, eline geçen para, yıllar içinde yine “en yüksek dilime” verilen aylığın çok gerisinde kalıyor. Diyelim ki, emeklilik göstergesi 15000 olan bir çalışan bugün emekli olduğunda 1500 lira aylık alıyorsa, aynı göstergeden örneğin 12 yıl önce emekli olan birisine bu rakamın yarısı kadar aylık ödeniyor.
Yani sistem, aynı prim ödeme gün sayısı ve prim ödeme düzeyinden emekli olan eşitler arasında eşitsizlik yaratıyor ve en yüksek aylığı hak edene bu hakkı sadece bir süreliğine vermekle yetiniyor! Bu saçmalık, her düzeydeki emekli aylığına yansıyor.
Siyasetin yıllardır faturasını emeklilerin sırtına bindirdiği bu skandalın nedeni, emekli aylığı hesaplanırken dikkate alınan önemli bir parametrenin, emekli aylığına zam yapılırken devre dışı bırakılması. Mevcut emekli aylıkları, sadece geçmiş enflasyon hesaba katılarak artırılıyor. Ancak ilk kez emekli aylığı bağlanacaklar için yapılan hesaba enflasyonun yanı sıra “büyüme hızı” da katılıyor. “Eşitler arasında denge” büyüme veya kalkınma ya da gelişme hızı katsayısının daha sonra denklemden çıkarılmasıyla bozuluyor ve yıllar içinde devasa bir boyut alıyor.  Örneğin 10 yıl önce emekli olarak bugün 800 lira alan bir emekliye karşılık bugün aynı dereceden emekli olan yeni emekli 1200 lira alabiliyor.

2- 'Daha düşük prime daha yüksek aylık' sistemi

Emekli aylıkları arasında bir adaletsizlik daha var ki, Anayasa Mahkemesi o konuda eşitsizliği gidermeye yönelen reform yasasını iptal etmişti.
Aynı sürelerle çalışmış ve aynı primi ödemiş iki kişi düşünün. Bu iki kişiden SSK'ya tabi işçi olarak çalışanla Emekli Sandığı'na tabi memur olarak çalışan arasında emeklilikte büyük bir adaletsizlik yapılıyor. Devlet memura çok daha yüksek bir aylık bağlıyor. Üstelik benzer ücret alan bir işçi daha yüksek “sosyal güvenlik primi” ödediği halde bu haksızlığa uğruyor. Ancak nedense, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (lağvedilerek Sosyal Güvenlik Kurumu'na devredildi) bütçede yarattığı “kara delik”ten sürekli söz edilirken Emekli Sandığı'na bütçeden aktarılan yardımların da aynı derecede bir “kara delik” yarattığı geçiştiriliyor.

3- İşçi emeklisine yapılan haksızlık memura yapılmıyor

Gelelim işçi emeklileri aleyhine olan üçüncü adaletsizliğe. Daha düşük prim ödemesine rağmen daha yüksek emekli aylığı bağlanan memur emeklilerinin eline geçen para, işçi emeklilerinde olduğu gibi yıllar içinde erimiyor. Zira memur emeklilerinin aylığı belirli bir katsayıya göre hesaplanıyor ve aylık zamları da yine aynı katsayı esasıyla yapılıyor. İşçi emeklilerindeki gibi aylıklar hesaplanırken dikkate alınan “büyüme oranı payı” daha sonra zam yapılırken devreden çıkarılmıyor.
Bu yazıda memur emeklilerinin sorunlarının ihmal ettiğimizi not ederek devam edelim.

AKP 'intibak yasası'nı unuttu

Yıllardır süren bu rezalet karşısında yaklaşık 8 yıldır iktidarda bulunan AKP ne yapıyor? 7 yıldır hiçbir ciddi adım atmadı. Ancak geçen ekim ayında, aylıklar arasındaki adaletsizliği gidermek için “intibak yasası” çıkarılacağını vaat etti, fakat konu bir daha gündeme gelmedi.
Siyasete atılmadan önce SSK Genel Müdürlüğü de yapan Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olduktan sonra emekliler için somut vaatlerde bulunması, AKP'nin süratini artırmazsa milyonlarca emekliden alacağı desteği azaltacaktır...