Doğan Akın

09 Temmuz 2011

Gülen cemaatinin ABD'deki festivaline Ermeniler sponsor oldu

Fethullah Gülen cemaatine bugüne kadar yöneltilen ve bazı İslamcı çevrelerin de seslendirdiği temel eleştirilerden biri...


Fethullah Gülen cemaatine bugüne kadar yöneltilen ve bazı İslamcı çevrelerin de seslendirdiği temel eleştirilerden biri, hareketin “şeffaflıktan uzak” durması oldu.
Bugüne kadar “şeffaflık” eleştirilerine karşı kapsamlı bir yanıt vermeyen cemaat, İstanbul'da önemli bir adım attı. Bu adımın atıldığı toplantıya ilişkin not ve izlenimlerimi birazdan paylaşacağım. Ancak önce iki not düşmek istiyorum.
Birincisi; Fethullah Gülen cemaati, uzunca bir süredir “cemaat” olarak anılmak istemiyor. “Gönüllüler hareketi” veya son toplantıda tercih edilen biçimiyle “Hizmet Hareketi” olarak  kendisini adlandırıyor. Ancak, Türkiye'de harfleri ve kelimeleri de porsiyonlara ayıran kutuplaşmada “gazetecilik” dışında bir yerde görünmeme çabası “cemaat” ifadesini gerekli kılıyor.
Yıllardır Türkiye'nin en tartışılan ve hep gündemde kalan cemaati olan Gülen hareketinin, tarihinde ilk kez medyaya açtığı “iç toplantısı”na medyadan katılım, hak ettiğinden çok daha düşüktü. Gazetecilik refleksi açısından sorunlu bulduğum bu durumu da ikinci bir not olarak kayda geçirmek istedim.

'Amacımız panttürkizm veya panislamizm değil'
Bu, gerçekten önemli toplantıya ilişkin notlara gelince...
Toplantıyı, “Gülen cemaatinin kurumsal yüzü” olarak niteleyebileceğimiz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) düzenledi. Fethullah Gülen, 1994 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurduğu vakfın “onursal başkanlığı”nı hâlâ sürdürüyor. Ceylan Intercontinental Otel'de yapılan toplantı “Birlikte yaşam tecrübeleri” teması altında gerçekleştirildi. Birlikte yaşam tecrübelerinin medya önünde ilk kez paylaşıldığı toplantı, GYV'nin oluşturduğu çeşitli diyalog platformlarını temsilen 68 ülkeden katılımcıyla yapıldı.
Ev sahibi GYV Başkanı Mustafa Yeşil, açılış konuşmasında, vakfın, 17 yıl önce Gülen'in “herkesi kendi konumunda kabul etme, farklılıkları bir yana bırakarak insan olma paydasında buluşma” hedefiyle yola koyulduğunu anlattı. 10 yıldır uluslararası düzlemde de faaliyet gösterildiğini belirten Yeşil, “hizmet hareketinin neşet ettiği coğrafyadaki üç temel sorunu cehalet, fakirlik, ihtilaf ve iftirakler” olarak sıraladı ve bu meselelere yönelik çalışmalara değindi.
“Diyalog hareketi”nin 2000'lerden sonra yurtdışında kurumlaştığını, son iki yıldır da “tecrübeleri paylaşmak” için toplantı düzenlendiğinin belirten Yeşil, üçüncü toplantının “ilk kez medya ile birlikte yapıldığının” altını çizdi.
“Bu çalışmaların elbette pantürkist bir emel ve gayesi bulunmamaktadır. Elbette bizi motive eden İslami değerlerden beslenmekle birlikte bu çalışmalar panislamist bir amaç da taşımamaktadır” diyen Yeşil, “insanları dönüştürme çabası olmaksızın bir arada yaşama projesinin” peşinde olduklarını anlattı.

Parasal kaynaklar nereden?
Diyalog faaliyetlerinin ağırlıklı olarak “seminer, konferans, festival” gibi etkinliklerle ülke içi ve dışına düzenlenen gezilerde odaklandığını belirten Mustafa Yeşil, soru gelmeden maddi kaynaklar konusuna da değinmek istediğini belirtti. Yeşil'in verdiği bilgiye göre, cemaat faaliyetlerinin merak edilen mali kaynakları, “faaliyet gösterilen ülkelerdeki partnerlerin destekleri, söz konusu ülkelerde diyalog faaliyetleri için zaman zaman kullandırılan fonlar ve programlara iştirak edenlerin şahsi katkılarından” oluşuyor.
Yeşil'in sunumunun ardından Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Medialog Platform Genel Sekreteri Erkam Tufan Aytav'ın moderatörlüğünde, sırasıyla Belçika, Afganistan, Hindistan, Romanya, ABD, Güney Kore, Avustralya, Mısır, Güney Afrika ile Diyalog Avrasya platformlarının yönetici ve temsilcileri, bulundukları ülkelerde yaptıkları “diyalog faaliyetlerini” anlattılar. Slaytlar eşliğinde yapılan bu sunumlara göre, Gülen cemaatinin dünyadaki diyalog faaliyetlerinin odağını “çok kültürlü, çok dilli” hayatta birlikte yaşamaya yönelik seminerler, paneller, festivaller, düzenli geziler ve iftar buluşmaları oluşturuyor.
İlk sunumu, Belçika Aktif Dernekler Federasyonu Başkanı Seval Kayman -meraklısı için not edeyim, baş örtüsü kullanmıyordu- yaptı. Yine Belçika'dan Golden Rose Derneği'ni temsilen Sümeyra Marmara (başkan) ve Elif Alduman çok dilli faaliyetlerini özetlediler. Marmara ve Akduman derneğin faaliyetlerini “dil atölyeleri”, “kültür geceleri”, “plates ve yüzme”, “toplu yürüyüş”, “resim sergileri” ve “gitar kursları” ile örneklediler.
Hindistan'da faaliyet gösteren Indialogue Vakfı'ndan Ali Akkız, on binlerce insanı tanıştırdıklarını anlattı.

'ABD'deki festivale Ermeniler sponsor oldu'
ABD'deki faaliyetler konusunda etraflı bir sunum yapan Ahmet Ecirli, “stratejik konuşma programları” kapsamında 2010'da 303 adet buluşma gerçekleştirdiklerini anlattı. “Akademik programlar”, “kültürlerarası diyalog”, “dostluk yemekleri”, “Türkiye gezileri”, “Türkçe dersleri”, “ödül törenleri” ve “Anadolu Kültür ve Yemekleri Festivali” ABD'de düzenli olarak yapılan diğer faaliyetlerin başlıklarını oluşturuyor.
Yaşını başını almış Amerikalıların Türkçe kursunda “Daha dün annemizin kollarında yaşarken...” şarkısını söyledikleri video görüntüleri ile Los Angeles'ta düzenlenen  “Anadolu Kültür ve Yemekleri Festivali” fotoğrafları ilginçti.
Ecirli, 70 konteynır dolusu malzemeyle düzenlenen, Topkapı Sarayı ve Ahtamar Kilisesi minyatürlerini de içeren festival alanını, giriş ücretli olmasına rağmen, 70 bin kişinin ziyaret ettiğini anlattı.
Katılımcılardan Cem Ergil, festival ile ilgili önemli bir soru yöneltti ve önemli bir cevap aldı. Ergil'in “ABD'deki festivallerden birinin yapıldığı California Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları bir bölge. Orada, Ermenilerle bir diyalog yaşandı mı? Türk dış politikasının sorun yaşadığı bu alanda gelişme yaratabilecek bir temas oldu mu” sorusuna, Los Angeles'tan katılan İbrahim Barlas cevap verdi.
Barlas'ın verdiği bilgiler önemliydi, aktarıyorum:
“Los Angeles (California eyaleti sınırları içinde D.A) 800 bine yakın Ermeni'nin yaşadığı bir yer. Diyalogdan bahsediyorsanız diyalogdan kaçınmamalısınız. Biz orada Ermenilerle diyalog içindeyiz. Bu diyalog Hrant Dink'in 2007'de öldürülmesinden sonra başladı. Onların kiliselerini ziyaret ettik. Hatta biraz da bizim acemiliğimizden kaynaklanan tepkiler de oldu. Orada İstanbul Ermenileri örgütü var. Ve Ermeniler 2 yıl festivalin sponsorluğunu üstlendiler.”
Barlas'ın bu sözleri üzerine, toplantıyı yöneten Erkam Tufan Aytav, bir diaspora Ermenisinin “İzmir lokması yiyince gözyaşlarını tutamadığını” içeren hatırasını nakletti.
Aytav'ın bu sözlerinin ardından, diğer bir katılımcı, 100 yıllık seccade gönderdiği Fethullah Gülen'den bir saat alan ve 63 yıl sonra Türkçe Olimpiyatları için İstanbul'a gelen Hagop Arzumanian'ın Türkiye'den göç ettiği Arjantin'den bir başka Ermeni hikâyesi anlattı.

'Yahudilerle diyaloğu Araplara nasıl açıklayacağız?'
Toplantının diğer ilginç sorusunu, Ürdün'den gelen katılımcı Faik Bekar yöneltti. Diyalog faaliyetleri kapsamında Türkiye'ye ziyaretler düzenlediklerini, Yahudilerle de diyalog içinde olduklarını anlatan Bekar, “Özellikle Yahudilerle olan diyaloglar hiç hoş görülmedi. Yahudilerle diyalog Arap aleminde hoş karşılanmıyor, bunu nasıl açıklayabiliriz” dedi.
Sorunun “önemli” olduğunu vurgulayan GYV Başkanı Mustafa Yeşil, “Yahudilerle diyalogdan geri adım atılmayacağını” vurgulayan şu cevabı verdi:
“Bazı ülkelerin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle yaşananları sizin faaliyetleriniz yumuşatacaktır. 1992'de Sayın Fethullah Gülen'e de diyalog faaliyetleri için bu ülkede bile tepkiler oldu. Ama büyüğümüz, 'Diyalogdan geri adım atılmayacak' dedi. Bir bedel ödenmesi gerekiyorsa bu bedeli ödemeye hazırız. Bir gün Sayın Gülen'e soruldu, 'hayatı çok çirkef, karanlık insanlarla da diyaloğa geçilebilir mi' diye. Hocaefendi, 'Onların kötü vasıflarını bir kenara koyun, insan olma vasıflarıyla görüşün' dedi. Diyaloğun istisna ettiği hiçbir fert, inanç, kültür ve etnik köken yoktur. Yahudi cemaati Türkiye'nin bir realitesidir, dünyanın da bir realitesidir. Hiçbir kültür hiçbir kültürü dünyadan silmeye mavuffak olamamıştır. Oradaki hissi takılmaya takılmamakta fayda var...”
Katılımcılardan Cemal Uşaklı, “Diyalog faaliyetlerinde Mevlana'nın yanı sıra Yunus Emre de tanıtılmalı. Hatta neden Orhan Pamuk da tanıtılmasın” sorusunu yöneltti. Erkam Tufan Aytav, Orhan Pamuk'un da diyalog faaliyetlerinde anlatıldığını belirtti, Güney Kore, Hollanda ve ABD'yi örnek verdi.
“Dini hayatın merkezine almayan seküler kesim ve dinsizler, inançsızlarla diyalog için neler yapılabileceği” sorularına da zemin olan toplantıya ilişkin notlarım bu kadar.
Pazartesi günü, toplantıda aldığım bazı önemli bilgilerle devam edeceğim.

GYV Başkanı Mustafa Yeşil'in açış konuşmasının tam metni için tıklayın