Doğan Akın

06 Aralık 2012

Evet Hrant, Türklük aşağılandı

Türklük: Evet, aşağılandı. Nasıl aşağılandığına buyurun siz karar verin...

 

Muammer Güler: AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink 19 Ocak 2007’de öldürüldüğünde İstanbul Valisi’ydi. Mülkiye müfettişlerinin haklarında soruşturma talep ettiği İstanbul Emniyet Müdürü ve İstihbarat Şube Müdürü hakkında soruşturma izni vermedi. Dink’in katledilmesinin ardından kamuda en yüksek dereceli memurluk olan “müsteşarlığa” terfi ettirilerek Türkiye’nin ilk Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı oldu, AKP milletvekili olarak parlamentoya girdi. 

Celalettin Cerrah: Dink öldürüldüğünde İstanbul Emniyet Müdürü’ydü. Cinayetten yaklaşık bir yıl önce Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen istihbaratta, McDonald’s bombacısı Yasin Hayal’in Dink’e suikasta hazırlandığı, keşif için İstanbul’a gelerek Ümraniye’deki abisinin fırınında kaldığı yazıyordu. Cinayetten sonra bu yazı ortaya çıkınca İstanbul Emniyeti mahkemeye istihbaratın değerlendirildiğini, ancak iki polisin verilen adreste bahsi geçen fırını bulamadığını rapor ettiklerini öne sürdü. Fakat Hayal için görevlendirildiği öne sürülen iki polisin sözü edilen gün sabah 09:00’dan gece 24:00’e kadar Fatih’te başka bir işle görevlendirildikleri ortaya çıktı. Hakkında ne soruşturma, ne dava açılabilen Cerrah cinayetten sonraki süreçte “valiliğe” terfi ettirilerek Osmaniye’ye atandı.

Ahmet İlhan Güler: Dink öldürüldüğünde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü’ydü. Hakkında soruşturma açılması yolundaki başvurular dönemin valisi Güler tarafından iki kez reddedildi. İzleyen süreçte görevden alındı. Ancak Mayıs 2011’de Emniyet Genel Müdürlüğü Terfi Komisyonu’nca, “hakkında herhangi bir idari soruşturma yürütülmediği ve geçmişinde disiplin cezasına çarptırılmadığı” da gerekçe gösterilerek “1. Sınıf emniyet müdürlüğü”ne terfi ettirildi. 

Şammaz Demirtaş: Trabzon’dan cinayet planına ilişkin istihbarat gönderildiğinde istihbarattan sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı’ydı. Hakkında dava açılmadı. Rize’nin ardından Uşak Emniyet Müdürlüğü’ne atandı.

Nihat Ömeroğlu: Dink, AGOS’taki yazısında “Türklüğü aşağıladığı” iddia edilerek Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce mahkûm edildi. Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay’da da, Başsavcı’nın aksi yöndeki görüşüne rağmen onandı. Ömeroğlu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda Dink’in “Türklüğü aşağıladığı” ve cezalandırılması gerektiği yönünde görüş bildiren 18 hâkim arasında yer aldı. TBMM’de AKP oylarıyla Türkiye’nin ilk ombudsmanı (kamu başdenetçisi) seçildi. Seçildikten sonra “önündeki dosyanın Hrant Dink’e ait olduğunu bilmediğini, dönemin o kararı gerektirdiğini” savundu. Ombudsmanlığa aday olmak üzere TBMM’ye verdiği dilekçeye göre “alkol kullanmıyor”.

Muhittin Mıhçak: Yargıtay’daki oyunu Dink’in “Türklüğü aşağıladığı” yönünde kullandı. TBMM’de Başdenetçi Ömeroğlu’na yardımcı olarak seçilen beş kişiden biri oldu.

Ekrem Ertuğrul: Yargıtay üyesi olarak Dink’in cezalandırılması yönünde oy kullandı. İzleyen süreçte Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanlığı’na getirildi.

Hasan Erbil: Dink’in mahkûm edilmesi yönünde oy kullanan üyeler arasındaydı. Daha sonra Yargıtay Başsavcılığı’na atandı.

Hasan Gerçeker: Yargıtay’daki oylamada Dink’in “Türklüğü aşağıladığı” iddiasına katıldı. Önce Yargıtay Başkanlığı’na, ardından Tahkim Kurulu Başkanlığı’na getirildi.

İdari yargı: Mülkiye müfettişlerinin talebine rağmen altı Emniyet görevlisinin soruşturulmasına izin vermedi. Bu kararın ardından AİHM, beş başvuruyu birleştirdi ve Dink’in korunmaması, cinayetin önlenmemesi, devlet yetkililerinin etkin soruşturulmaması gerekçesiyle Türkiye’yi dört kez mahkûm etti. AİHM’in bu kararından sonra, müfettişler dokuz kişi hakkında soruşturma talep ettiler. Ancak İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, AİHM hükmüne rağmen görüş değiştirmedi, soruşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Hrant Dink: “Türklüğü aşağıladığı” iddiasıyla cezalandırıldığı süreçte organize bir şekilde hedef gösterildikten sonra öldürüldü. Hayattayken başvurduğu AİHM, öldürülmesinden sonra, cezalandırılmasına gerekçe gösterilen yazıyı “Türklüğü aşağılamak” değil “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi ve Türkiye’yi tazminata mahkûm etti. Hükümet, geçen hafta, Türkiye’nin AİHM’de ceza almasına neden olan yargıçların terfi etmemesini de içeren dördüncü yargı reformu paketini görüştü!

Türklük: Evet, aşağılandı. Nasıl aşağılandığına buyurun siz karar verin...

 

 

(Taraf - 6 Aralık 2012)