26 Ocak 2012
Erdoğan, tutuklu gazetecilerin tahliye taleplerini reddetti!
Başbakan Tayyip Erdoğan, Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yıldönümü...
Başbakan Tayyip Erdoğan, Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yıldönümü nedeniyle çarşamba akşamı yaptığı konuşmada Fethullah Gülen cemaati ile ilişkilerinin gergin olduğu yorumlarına karşı kuvvetli mesajlar verirken basın ve ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkı adına talihsiz ifadeler kullandı.
Tutuklu yargılanan gazetecilere, üstelik tahliye taleplerinin değerlendirilmesinin arifesinde ağır suçlamalar yönelten Başbakan’ın, cemaatin amiral gemisi Zaman gazetesinin Ankara Ticaret Odası'nda düzenlediği törenden birkaç saat önce açıklanan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün raporundan da etkilendiği anlaşılıyor. Zira örgütün 2011 yılı için yaptığı basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye bir önceki yıla göre 10 basamak aşağı inerek dünyada 148. ülke olmuş görünüyor. Toplam 179 ülke bulunan bir listede 148. sırada gösterilen Türkiye'nin basın özgürlüğü açısından görüntüsü iç açıcı değil.
Durum Brüksel'den de parlak görünmüyor
Başbakan, dünyada farklı kıtalarda faaliyet gösteren 18 derneğe gönderilen anket sonuçları ile 150 ülkede muhabir, araştırmacı, hukukçu ve insan hakları savunucusu olarak çalışan kendi temsilcilerinin görüşlerini alarak basın özgürlüğü sıralaması yapan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün değerlendirmelerini aşırı bulmuş olabilir.
Ancak, Avrupa Birliği Komisyonu'nun Ekim 2011'de yayımladığı son Türkiye İlerleme Raporu'nda dile getirilen eleştiriler de, basın özgürlüğü, adil yargılanma hakkının ihlali ve gazetecilerin tutuklu yargılanması konularında odaklanıyor. AB'nin Türkiye raporunda, adil yargılanma hakkı ve uzun tutukluluk süreleri değerlendirilirken sadece mevzuat değil “yargı uygulamaları” da, aynen bu ifade kullanılarak eleştiriliyor.
Eğer gazeteci olarak gerçekler dışında hiçbir şeye sadakatiniz yoksa, tarihinde ilk kez darbecilerle hesaplaşmaya yönelen Türkiye'nin, uzun süreden beri ilk kez basın ve ifade özgürlüğü açısından izlemeye alınan bir ülke olduğunu da görürsünüz.
'Polis katili, tacizci, darbeci...'
Başbakan'ın, sekiz bakanıyla birlikte katıldığı Zaman gazetesinin 25. kuruluş yıldönümünde tutuklu yargılanan gazeteciler için neler söylediğini hatırlayalım.
“Manşetlerle çarpışarak, savaşarak bugünkü noktaya geldiklerini, gazetecilere yazdırılan haberlerle partisi aleyhine kapatma davası açıldığını, ancak asla intikam peşinde olmadıklarını, kendilerine yapılanın başkalarına yapılmasına razı olmadıklarını, var olan sorunları kendilerinin üretmediğini” anlatan Erdoğan, tutuklu gazetecileri savunan kampanyaları “vatan sevgisine aykırı” bulduğunu söylemeyi de ihmal etmedi. Erdoğan, tutuklu gazeteciler için şu ifadeleri kullandı:
''Bunların isimlerini tek tek saydık, ne ile itham edildiklerini, neden ceza aldıklarını belgeleri ile ortaya koyduk. Adam polise saldırı düzenliyor, polisimizi şehit ediyor, cebinden gazeteci kimliği çıktı diye 'gazeteciler hapse atılıyor kampanyası' yapılıyor, anamuhalefet partisi de işte bu şahıslara sahip çıkıyor. Gidip yurt dışında polis katillerine arka çıkmak suretiyle ülkesini kötülüyor. Ateşli silah bulundurmak, patlayıcı bulundurmak, evrakta sahtecilik, cinsel taciz, terör, darbeye teşebbüs... 'İçerideki gazeteciler' dedikleri işte bu suç isnatları ile yargılanıyor. Medya terörün oksijeni olmaktan sakınması gerektiği kadar, özgürlük-terör dengesini gözetmek, bunun ayrımını da yapmak zorundadır. Hedef göstermek, teşvik etmek, çarpıtmak, karartmak, bu yolla masum canların katledilmesine zemin hazırlamak basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü olarak görülemez. Bu en başta basın özgürlüğüne, gazetecilere ve gazeteciliğe haksızlıktır.
Batı ülkeleri bu gelişmeleri anlamakta zorlanıyor. Çünkü onlarda darbe girişimine müdahil olan, darbeye omuz veren, darbeye çanak tutan gazeteciler yok. Onun için meseleyi kavramakta zorlanıyorlar.
Burada açık açık ifade ediyorum; şiir okuduğum için mahkûm olmuş bir başbakan olarak hiç kimsenin fikirlerinden, ifadelerinden, yazılarından dolayı hapis yatmasına razı olmam ve olamam. Fikirlerinden, yazılarından dolayı hiç kimsenin sokak ortasında hunharca katledilmesine göz yummam rıza göstermem.”
Tahliye kararı hâkimler için riskli hale geldi
Erdoğan, yaklaşık dokuz yıldır yönettiği bu ülkeye okuduğu şiir nedeniyle cezaevine gönderildiği günlerden bakamıyor. Bakabilseydi “bombadan tesirli kitaplar olabilir” demezdi. Bakabilseydi, bir yandan o günlerdeki “yargısız infaz”lardan yakınırken, diğer yandan önünde gazetecilerin tahliye talepleri bulunan mahkemelerin karar vermelerinin arifesinde böyle bir konuşma yapmazdı.
Başbakan'ın konuşması, tutuklu gazeteciler için tahliye kararı vermeyi hâkimler için tehlikeli bir mesele haline getirmiş bulunuyor. Unutmayın ki, 12 Eylül 2010'daki referandumun konusu olan anayasa değişikliği de, Adalet Bakanı'nı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun başındaki konumundan uzaklaştırmadı. Ve aynı değişiklik kapsamında hâkimler ve savcılar hakkında yapılacak inceleme ve soruşturmalar “bakan oluru”na bağlı tutuldu.
Siz hâkim olsanız, henüz suçlulukları mahkeme kararıyla kesinleşmemiş insanlar için “darbeciler, polis katilleri, cinsel tacizciler” diyen Başbakan'ın sözleri karşısında tahliye veya beraat kararı vermekte zorlanmaz mısınız?
Erdoğan'ın, bu konuşmayı hem bir gazetenin kuruluş yıldönümünde, hem de Oda TV davasında tutuklu yargılanan gazetecilerin tahliye taleplerini bugün değerlendirecek olan mahkemenin kararından bir gün önce yapmış olması ayrıca talihsizliktir.
Manşetlerle çarpışarak özgürlük arayanlar var
Başbakan, yargılanmakta olan insanları kesin ifadelerle suçlayarak Anayasa'nın temel hakları güvence altına alan 15. maddesindeki “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile hak arama hürriyetini güvence altına alan 36. maddesindeki “Herkes (…) adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmünü açıkça çiğniyor. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ediyor.
Sanki bir meslek fetişizmi içinde “cinsel tacizci ve polis katili” tiplerin “sırf gazeteci diye savunuldukları” izlenimi vererek durumu çarpıtıyor Erdoğan. “Darbeciler, polis katilleri, cinsel tacizciler” sözleriyle sanki tek tip tutuklu gazeteci varmış gibi sergilediği tutumla yargısız infaz yapıyor.
Evet, gerçekten darbe heveslilerini tahrik eden gazeteci denilemeyecek gazeteciler oldu bu ülkede.
Ama sadece yayımlanmamış veya yayımlanmış kitapları nedeniyle tutuklanan gazeteciler, konuşmaları nedeniyle tutuklanan siyasetçiler ve akademisyenler de var bu ülkede.
Evet, Erdoğan gerçekten manşetlerle çarpışarak bugünlere geldi.
Ama Erdoğan, şiir okuduğu için cezaevine gönderildiği yıllardan bakarsa bugünlere, manşetlerle çarpışarak özgürlüğünü kazanmaya çalışan insanlar olduğunu görecek yönettiği ülkede...
Farklı olmanın tehlikeli olduğu bir ülke, sadece siz öyle istiyorsunuz diye demokratik görünmüyor dünyadan!..