Doğan Akın

01 Mayıs 2009

Darbe soruşturması yoksa Özkök ne anlattı?

Başbuğ’un bazı sözlerini değerlendirirken şu sorulara yanıt arayacağız.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde darbe soruşturmasına ihtiyaç yok” açıklaması, Ergenekon soruşturması için ne anlama geliyor? Başbuğ’un sözleri, en hafif ifadesiyle bazı darbe heveslerine tanık olan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Ergenekon savcılarına verdiği ifadenin içeriği konusunda da ipucu taşıyor mu?
Başbuğ’un 29 Nisan Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısındaki bazı sözlerini değerlendirirken bu sorulara yanıt arayacağız.
- Başbuğ, Ergenekon soruşturması çerçevesinde ele geçen silahların hiçbirinin TSK envanterine kayıtlı olmadığını açıklayarak önemli bir soruyu yanıtlamış bulunuyor. Başbuğ, özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı’na ait bazı silahlar ile mühimmatın Türkiye sathında gömülü olarak tutulması uygulamasının 1986’ya kadar sürdüğünün altını çizdi. Bu tarihe kadar gömülen malzemenin temizliğinin de 1998’de tamamlandığını duyuran Başbuğ, bundan sonra bulunabilecek gömülü silahların da TSK ile resmi bağının olamayacağını açıklamış oldu. Başbuğ’un açıklamalarında Ergenekon sürecinde ele geçen silah ve mühimmatın, polis teşkilatı veya Irak gibi yurtdışı kaynaklı olabileceği yolunda ifadeler de bulunduğunu belirtelim.
Dalan ve İstek Vakfı açıklama yapmalı
- Başbuğ, silahtan farklı olarak “bir kez kullanılabilir” diye tanımladığı mühimmat konusunda, numaralandırma nedeniyle kaynak tespitinin kolay olmadığını açıklarken, bu konuda yeni bir takip sistemi oluşturulduğunu söyledi. Ergenekon sürecinin, TSK ve kolluk kuvvetlerinden mühimmat çıkışlarının kontrol edilmesine ilişkin daha etkin bir stok takip sistemi ihtiyacını ortaya koyduğu anlaşılıyor.
- Poyrazköy’de İstek Vakfı’na ait araziye askeri makamlardan izin alınmadıkça girilemediği yolundaki Bedrettin Dalan’ın açıklamalarının Başbuğ tarafından doğrulanmaması dikkat çekiciydi. Başbuğ, askeri yasak bölge kapsamındaki araziye “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkesin izinsiz girebileceğini, hatta izin alınırsa bina da yapılabileceğini” söyleyerek Dalan’ı ve sahibi olduğu İstek Vakfı’nı yeni bir açıklama yapmak durumunda bıraktı.
Evet, bu davanın adı ‘Ergenekon’dur
- Başbuğ, yaklaşık iki yıldır Türkiye gündeminde bulunan bir soruşturma ve dava sürecinin “Ergenekon” adıyla anılmaması yolunda hassasiyet gösterdi. Usul hukukunda yeri olmaması, davaların bir isimle anılmamasını elbette gerektirmez. “Öcalan davası”, “PKK davası”, “Zümrüt Apartmanı davası”, “Deprem davası” ve ne yazık ki “Hrant Dink davası…” Örnekler uzatılabilir, hiçbir dava usul hukukunda tarif edilen numarayla anılmaz, sanığı veya konusuyla bilinir. Başbuğ’un gösterdiği aşırı hassasiyet, Ergenekon sürecine Genelkurmay’da duyulan tepkinin bir ifadesi olarak görülebilir.
- Ancak bu kadar geniş yelpazede kişiye yönelen bir süreçte henüz yargılama yapılmamışken “Ergenekon terör örgütü” ifadesinin kullanılmasının ciddi mağduriyetler yarattığı ve sanıkların yargılanmadan suçlu ilan edildiği yolundaki eleştiriler elbette dikkate alınmalıdır.
Genelkurmay Ergenekon iddianamesine güvenmiyor
- “Türkiye artık her sabah kalktığı zaman acaba kimin ses bandıyla karşılaşacağız, dediği bir ortama geldi” diyen Başbuğ, bu kayıtların yasadışı yapıldığını ve önemli bir bölümünün doğruyu yansıtmadığını söyledi. Bu dinlemelere en çok muhatap olan isimlerden eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da, kendisine atfedilen kayıtları ABD’de uzmanlara incelettiğini ve bantların montaj çıktığını açıklamıştı. Yasadışı ortam ve telefon dinlemesi, Türkiye’nin önemli sorunlarından birisi haline gelmiş bulunuyor. Yasadışı izlemelerden yakınan kişinin Genelkurmay Başkanı olmasını önemsemek gerekir. Bu sitemin emniyet teşkilatına bazı göndermeler içerdiği düşünülebilir.
- Ergenekon davasına ilişkin olarak Genelkurmay’daki soru işaretlerinin en somut olarak ortaya konduğu bölüm, Başbuğ’un “İddianamelerde bazı olayların sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandırılması, delil olmaması düşündürücü. Bu kişiler ne kadar güvenilir” yolundaki sözleri oldu.
Darbe girişimi araştırması yok
- Başbuğ’un basın toplantısındaki önemli açıklamalarından birisi, darbe planları konusunda oldu. Başbuğ, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e atfedilen “darbe günlükleri” konusunda Genelkurmay’da bir belge olmadığını duyurdu.
- Başbuğ, Genelkurmay’da herhangi bir darbe girişimi soruşturması yapılmadığını şu sözlerle açıkladı: “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olarak biz demokrasiye, demokratik rejime, hukuk devletine bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz, buna müsaade etmeyiz, böyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla bu konulara ilişkin olarak şu anda TSK’nin kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Ve bu soruna yönelik herhangi bir araştırma inceleme ihtiyacı da yoktur.”
Darbe soruşturması yoksa Özkök ne anlattı?
- Başbuğ’un bu sözleri ne anlama geliyor? Birincisi; Başbuğ, bir darbe girişimi soruşturmasına “şu an” için ihtiyaç duyulmadığını belirtmiş olabilir. Yakın geçmişte böyle bir inceleme, araştırma ve soruşturma yapıldı mı, bilmiyoruz. İkincisi; darbe girişimi araştırmasına ihtiyaç duyulmadığına ilişkin Başbuğ’un açıklaması geçmişi de kapsıyorsa, bu durum Hilmi Özkök’ün de bir soruşturma açtırmadığı anlamına gelir. Eğer Özkök, “darbe girişimi olduğu” yönünde ifade vermişse Genelkurmay Başkanı olarak soruşturma açtırıp açtırmadığı, açtırdıysa soruşturma sonucunun ne olduğu sorularıyla karşılaşmış olmalıdır. Üçüncüsü; Genelkurmay’da yakın geçmişte kamuoyunun bilmediği bir darbe girişimi araştırması yapılmışsa olayın dava konusu edilmediğini düşünebiliriz. Bu durumda askeri makamların dava açmaya gerek görmediği bir girişimin sivil yargı tarafından dava konusu edilmesi gündeme gelebilir. Dördüncüsü; Başbuğ’un “Demokrasiye bağlıyız, farklı düşüncede olan kimse barınamaz” sözleri, darbe girişimi planlayan bazı isimlerin bir şekilde TSK’dan tasfiye edilmiş olabileceği ihtimalini de akla getiriyor.
- Darbe planlarında “Jandarma Genel Komutanı” olarak adı öne çıkan Şener Eruygur ve beraberindeki isimlere yüksek komuta kademesinde Hilmi Özkök’le birlikte set çeken birkaç kişiden birisinin İlker Başbuğ olduğu konusunda hemen hemen hiç kuşku bulunmadığını anımsatalım.