Doğan Akın

10 Mayıs 2010

BAŞBAKAN AKP'Yİ NASIL KOMPLOYA YAKLAŞTIRDI?

Baykal, kendisinin özel hayatını hedef alan gizli kayıtlarla genel başkanlıktan istifa etmek durumunda kalan Türkiye'deki ilk lider oldu.

 

Deniz Baykal, Türkiye'deki siyasi geleneğe uygun “karizmatik liderler” kuşağının önemli bir temsilcisi. Türk siyasi hayatına iktidarda olamasa da muhalefette, CHP'ye de önce muhalefet kanadında, sonra genel başkanlık koltuğunda damgasını vurmuş bir isim.


Deniz Baykal, kendisinin (ve CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok'un) özel hayatını hedef alan gizli kayıtlar nedeniyle parti genel başkanlığından istifa etmek durumunda kalan Türkiye'deki ilk lider oldu. Bu anlamda Baykal'a kurulan komplonun amacına ulaştığını söyleyebiiriz.


Ancak bu sonucun, CHP'nin başına emanetçi ya da kalıcı olarak kimin geçeceğinden, referandum kampanyasına, Baytok'un milletvekilliğinden AKP iktidarının erken seçim kararı alıp almamasına kadar uzanacak bir dizi artçı etkisi olacak. Baykal'ı CHP Genel Başkanlığı'ndan ayıran sürecin olası etkilerini gözden geçirelim:



İstifa, Nesrin Baytok için de çıta haline geldi



Deniz Baykal, istifa kararıyla, aynı komploya hedef olan Ankara Milletvekili Nesrin Baytok açısından da bir çıta ortaya koymuş bulunuyor. Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiren nedenin Baytok için de aynı sonucu doğurması beklenecektir. Ancak Anayasa, hukukun genel hükümlerinin aksine, milletvekili istifasını “tek taraflı irade beyanı” olmaktan çıkararak TBMM Genel Kurulu'nun onayına bağlıyor. Baytok benzer bir tutum sergilerse istifasını geçerli kılacak olan TBMM'deki AKP çoğunluğu olacak.



Temel belirleyici yine Baykal olacak



Baykal'ın istifasının ilk önemli sonucu CHP'de nasıl bir genel başkanlık formülünün geliştirileceği olacak. Baykal'ın yine en önemli belirleyici olacağı bu süreçte “emanetçi bir genel başkanlık modeli mi, yoksa CHP'nin 'Başbakan adayı' olarak kitlelerin karşısına çıkacak biri mi saptanacak” sorusu önem taşıyor. Model, Baykal'ın istifasının menziliyle ilgili olarak belirlenecek.



CHP 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde yüzde 10'luk Türkiye barajının altında kaldığında da istifa eden Baykal, yaklaşık 1,5 yıl sonra toplanan olağanüstü kurultayda CHP Genel Başkanlığı'na dönmüştü. Delegelerin tekrar aday göstermek üzere harekete geçtiği Baykal'ın 22-23 Mayıs'ta toplanacak kurultayda olmasa bile, ilk fırsatta organize edilecek bir olağanüstü kurultayda tekrar Genel Başkan seçilmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Bu durumda, halen 72 yaşında olan Baykal'ın dönmesi için toplanacak olağanüstü kurultayın en geç Temmuz 2011'e kadar yapılması gereken genel seçimlerden önce yapılacağını düşünmek gerçekçi olur. Baykal'ın “özel hayat alanı çiğnenerek mağdur edilmiş” bir genel başkan olarak koltuğuna dönmesi, uzak bir olasılık değil.



Zülfü Livaneli aday olabilir mi?



Emanetçi bir genel başkanın hem yapılması halinde referandum, hem de yaklaşan seçimler için yapılacak kampanyalarda CHP'nin elini zayıflatacağını söyleyebiliriz. İlk adımda kamuoyunda en çok sempati toplayan CHP'lilerden Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in adlarının gündeme geldiği tahmini isim listeleri konusunda tayin edici faktör Deniz Baykal olacak. Ortaya çıkan durum, CHP yönetimi ve Baykal ile henüz barışan Zülfü Livaneli'nin genel başkanlığa aday olmak için değerlendirme yapacağı bir atmosfer de doğurmuş bulunuyor.


“Karizmatik lider” geleneği ve lider sultası, Türk siyasetinde lider adayları önünde örülen duvar olarak da kısıtlayıcı sonuçlar doğurdu. CHP'nin ilk genel seçimlere başında Deniz Baykal olmadan girmesi, bu partiye ideoloji ve liderlik açısından yöneltilen eleştiriler için önemli bir test işlevi görebilir. Baykal, demokrasi standartları konusunda önemli eleştirilere uğrayan CHP'ye bu durumda alabileceği oyların azamisini aldıran bir lider mi, yoksa CHP yeni bir liderle çok daha iyi sonuçlar alabilir mi? Yakın gelecek bu soru için ortaya önemli yanıtlar koyabilir.


Livaneli-Baykal zıtlığı ve istifa açıklamasındaki gönderme


Baykal, Fethullah Gülen'den gelen mesajın samimiyetine inandığını belirterek komployla ilgili kuşkuların bizzat suçladığı iktidar üzerinde odaklanmasına önem verdiğini belli etti. Baykal herhangi bir bulguya dayanmadan iktidarı suçlamışsa, gerçek sorumluların ortaya çıkarılması durumunda daha da zor bir durumda kalabilir. Hükümet, hem kendisini hedef alan suçlamaya cevap vermek, hem de benzer girişimleri caydırmak açısından Baykal'a kurulan tuzağın faillerini bir an önce ortaya çıkarma sorumluluğu karşısında bulunuyor.
Bu noktada, Zülfü Livaneli ile Baykal'ın komploya ilişkin açıklamalarındaki zıtlık dikkat çekiyor. Livaneli'nin “AKP iktidarının yaptığına inanmadığını” açıklamasına karşılık, Baykal'ın tam tersi yönde görüş açıklaması önemli. Diğer yandan, çekimin yaklaşık 8 yıl önce yapıldığını öne süren Livaneli, bu tahminiyle AKP iktidarı öncesine işaret etmiş oldu. Baykal ise, gizli kayıtların iki hafta önce yapıldığını açıklayarak Livaneli'nin tahmininde yanıldığını da gösterdi. “Benim istifa kararım, Türkiye siyasetini ve CHP'yi yeniden tanzim etmek isteyenlere de bir imkan tanıyacak” diyen Baykal'ın bu sözleri, komplonun CHP'yi değiştirmek isteyenlerin eseri olabileceğini öne süren Livaneli'ye de bir gönderme taşıyor olabilir.


Kılıçdaroğlu: Geçici adam kalıcı olabilir mi?


Kılıçdaroğlu, Baykal'ın da desteğiyle ilk adımda genel başkanlk koltuğuna oturursa, Cemal Süreya'nın Erdal İnönü için kullandığı ifadeyi doğrulayan bir durum doğabilir: Geçici adamın kalıcılık olasılığı!


CHP'deki gelişmeler, CHP'nin Anayasa Mahkemesi'nde durdurmaya çalıştığı referandum için yaklaşan kampanyada muhalefetin dikkatini dağıtacak gibi görünüyor. Genel seçimlerde pozitif etki yarattığı düşünülen mağduriyet faktörü, Anayasa değişikliği referandumunda benzer bir etki yaratır mı, göreceğiz. Ancak; A&G Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil Gür'ün T24'ten Selin Ongun'un sorularını yanıtlarken kampanya için muhalefete yaptığı gündem önerisinden uzaklaşıldığını ve AKP için daha elverişli bir zemin doğduğunu söyleyebiliriz. Sadece “işsizlik ve yoksulluk” konularının işlenmesi durumunda kamuoyunun AKP'ye karşı bir tutum geliştireceğini belirten Gür'ün düşüncesi doğruysa, muhalefet bu konuda çok başarılı olacağa benzemiyor.


AKP baskın seçim kararı alabilir


Baykal'ın kararı ve CHP'deki gelişmeler, Temmuz sonuna kadar bitirilmesi planlanan referandumun sonucunu değerlendirecek AKP'nin “baskın seçim” kararı almasıyla da sonuçlanabilir. AKP, CHP'deki türbülansı dikkate alarak sonbaharda seçime gitmeyi kendisi açısından doğru bulabilir.



Erdoğan Baykal'ı suçlarken AKP'yi komploya yaklaştırdı



Son olarak, komplo skandalının başında video görüntülerinin yayılmasının ve yayınlanmasının önlenmesi konusunda derhal harekete geçtiği belirtilen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Baykal'a verdiği yanıtın büyük bir talihsizlik olduğunu belirtelim.


Erdoğan, Baykal'ın gizlice kaydedilen görüntüleri “yalanlayamaması”na üzüldüğünü, bu noktayı tekrar ede ede vurguladı. Daha sonra görüntüler için “Baykal'ın kabahati” diyerek “ahlakçılığa” soyunan Erdoğan, bir Başbakan olarak asla girilmemesi bir alana dil uzatmış bulunuyor.


Daha önce de yasadışı telefon dinlemelerine itibar eden (Gelir İdaresi Başkanı'nı görevden almıştı) Erdoğan'ın bu tutumu, insanların yatak odalarına kadar girmeye cüret eden bir saldırganlığa, toplumun gözünde gerekçe yaratabilecek bir vahamet içeriyor.


Erdoğan, Baykal'ın gayrimeşru yollarla elde edilen görüntülerde “kabahat” işlediğini öne sürerken, onu bu görüntüleri “yalanlayamamak”la mahkûm ederken, iktidarını bu “komplo”nun faili olmaya da yaklaştırdığını düşünmüş müdür?


Başbakan; insanların özel hayatını ortaya saçan bir haydutluğun, bir “kabahat”in peşindeki “adalet” gibi yorumlanmasına neden olabilecek ifadelerden uzak durmalıydı...