Doğan Akın

01 Ekim 2009

Ayakkabı atan terör suçlusu sayılmayacak mı?

Fırlatılan ayakkabı IMF Başkanı Dominique Strauss Khan'a ulaşmadı, ama Türkiye'nin kafasında patladı.

Bilgi Üniversitesi'nde fırlatılan ayakkabı IMF Başkanı Dominique Strauss Khan'a ulaşmadı, ama Türkiye'nin kafasında patladı.


Khan'a ayakkabı fırlatılmasından sonra ev sahibi Bilgi Üniversitesi'nin rektörü Prof. Dr. Halil Güven'in bizi üniversite yıllarımıza götüren açıklamasından başlayarak anlatmaya çalışalım.


Uluslararası haber ajanslarının bütün dünyaya “flaş haber” olarak geçtiği protestodan sonra Prof Güven NTV'nin sorularını yanıtlarken, gülümseyerek “ayakkabı fırlatmanın moda olduğunu” belirtti. Ardından “protestonun normal karşılanması gerektiğinin” altını çizdi.


12 Eylül 1980 darbesinin dumanı tüterken girdiğimiz Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde isimleri efsane olmuş hocalarla dünyayı değiştirme hayalleri kurarken, ilk günlerden itibaren hayal kırıklığına uğramıştık.


Mülkiye'ye dekanlık refakatinde aramayla girerdik


Büyük Anfi'nin yanındaki öğrenci giriş kapısının yanında polis sürekli üst araması yapıyor, okul yönetimi de bu operasyona düzenli olarak refakat ediyordu. Mülkiye'ye suçlu adayı olarak girdiğiniz o kapıdaki aramalara dekan ve yardımcılarının katıldığı da oluyordu!


12 Eylül darbesinin ardından üniversitede ilk öğrenci derneğini kuran o Mülkiyeliler, kısa bir süre sonra birer birer takibe alınacak, bazıları Ankara Emniyet Müdürlüğü nezarethanesini ziyaret etmek zorunda kalacaklardı. O ziyaretçiler arasında bugün kamuda üst düzey görevlere gelmiş isimler de bulunuyor.


Anadolu Üniversitesi öğrencisi, Birgün gazetesi çalışanlarından Selçuk Özbek IMF Başkanı'na ayakkabı fırlattıktan sonra Rektör Halil Güven'in demokratik tavrı, hiç olmazsa üniversitede kat edilen yolu göstermesi açısından sevindirici.


“Hiç olmazsa üniversitede kat edilen yol” dedik, çünkü o yol henüz ardımızda kalmış değil. Selçuk Özbek'inki gibi şiddet ve hakaret içermeyen, silah kullanılmayan protesto gösterileri karşısında çocukları bile hoşgörmeyen yasa ve uygulamaların övünülecek bir Türkiye manzarası ortaya koyduğunu söyleyebilir misiniz?


IMF Başkanı kibar buldu ama...

Özbek'in ayakkabısına hedef olan IMF Başkanı'nın, “Öğrencileri kibar buldum. konuşmamın bitmesini beklediler” sözleriyle karşıladığı türden protestoların Türkiye'deki karşılığı hâlâ “terör suçu” olabiliyor.


Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Mardin'de, Adana'da polise taş atan çocuklar yıllarca ceza aldılar, aylardır cezaevinde yatıyorlar. Çünkü genel hukuk düzeninin “çocuk” saydığı 18 yaşın altındaki herkesi Terörle Mücadele Yasası öyle kabul etmiyor. Taş atmak “terör”, taşı atan 15 yaş ve üzerindeki çocuklar “terörist” sayılıyor. O çocuklar “terörist” sayıldıkları için çocuk mahkemelerine çıkarılmıyor, yetişkinler gibi yargılanıyor ve cezalandırılıyorlar. Onların yargılamasında esas, çocuk suçluluğundaki gibi “çocuğun çıkarlarını kollamak ve onu kazanmak” değil, “cezalandırmak” oluyor.



Demokratik tepki olarak görülebilecek mi?



IMF Başkanı'na ayakkabı atan Selçuk Özbek'e ilişkin süreç, Türkiye için önemli bir içtihat da yaratacak. Şiddet ve silah içermeyen bu protesto, ayakkabıya hedef olan IMF Başkanı'nın da kabul ettiği gibi “demokratik bir tepki” olarak görülebilecek mi?


Öyle görülürse; IMF Başkanı'na ayakkabı fırlatmayı “demokratik”, polise taş atmayı “terörist” eylem sayan bir ülkemiz olacak!


IMF Başkanı'na fırlatılan ayakkabı, Türkiye'nin kafasında işte böyle patladı.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra geçen 30 yıla karşın çocuklara bile tahammül edemeyen bir düzen, kendi kendisinin ayağına böyle dolanıyor.


Demokrasiye inanacak kadar güçlü, çocukların yakasına yapışmayacak kadar güvenli olmazsanız...

Hayat bütün yaptıklarınızı alıp yere çalıyor!

Er ya da geç...