Doğan Akın

01 Şubat 2012

ABDİ BEY, katilleriniz serbest, gazeteciler tutuklu ülkenizde!

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, tam 33 yıl önce bugün, 12 Eylül darbesine 23 ay kala öldürüldü.


Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, tam 33 yıl önce bugün, 12 Eylül darbesine 23 ay kala öldürüldü.


50 yaşındayken hayattan, ailesinden, mesleğinden koparılan Abdi İpekçi, yaptığı yeniliklerle Türkiye basın tarihine geçmiş, gazetecilikte büyük bir iddia ortaya koymuş önemli bir gazeteciydi.


Cinayet sonrasında tanık olduğumuz inanılması zor olaylar, Türkiye tarihinin utanç sayfalarından birini oluşturmakla kalmıyor. Katillerin devletle içli dışlı ilişkileri ve tetikçinin gördüğü himaye, İpekçi cinayetini, Türkiye’nin darbeye sürüklenme sürecinin önemli aşamalarından biri olarak önümüze koyuyor.


İpekçi’yi saygıyla anarken, gelin bu köşede daha önce üzerinde durduğumuz bu utanç sayfasında neler yazdığını bir kez daha hatırlayalım…


Beş ay sonra yakalandı ve kaçırıldı


- İpekçi’nin öldürülmesinde tetikçi olarak görev alan ve o sırada 20 yaşında bir Ülkücü olan Mehmet Ali Ağca, 1 Şubat 1979’da işlediği cinayetten yaklaşık beş ay sonra, 25 Haziran 1979’da yakalandı.


- Dönemin Sıkıyönetim Askeri Savcısı Ahmet Koç'un 2010’da NTV’de Can Dündar’ın sorularını yanıtlarken yaptığı açıklamaya göre, polis yakalandıktan sonra katilin evini aramak için iki hafta bekledi, üzerinden çıkan adres ve telefonları tam 1,5 ay boyunca araştırmadı!


- Bu arada Sıkıyönetim Komutanlığı, polisin istediği ek sorgu süresini vermemişti. Dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı emekli orgeneral Necdet Üruğ , yine 2010’da NTV’de Can Dündar’ın sorularını yanıtlarken yaptığı açıklamada, polisin ek süre istediği zamana kadar verilen süreyi zaten değerlendirmediğinin görüldüğünü öne sürdü. Üruğ, “polisteki ideolojik kamplaşma tetikçinin kaçınrılmasına neden olabilir” düşüncesiyle emniyetin sorgu için talep ettiği ek süreyi vermediklerini açıkladı.


- Tetikçi Ağca “polisin elinden kaçmasın” diye götürüldüğü Maltepe Askeri Cezaevi’nden, yakalandıktan tam 128 gün sonra, 25 Kasım 1979’da asker yardımıyla kaçırıldı! O sırada Maltepe Cezaevi’nde askerliğini yapan er Bünyamin Yılmaz, CNN Türk’te Rıdvan Akar’a, “Ağca’yı kaçırmam için bana emir verildi. Oral Çelik'in verdiği para ve silahları cezaevinde Ağca'ya teslim ettim. Onu asker elbisesi giydirerek kaçırdım” dedi.

 
İdamdan müebbete, müebbetten 10 yıla
 

- Hakkında yapılan yargılamadan sonra Ağca önce idam cezasına çarptırıldı. İdam cezası daha sonra ağırlaştırılmış müebbete çevrildi, gasp suçları da cinayet suçuyla içtima edilerek bu sürenin içine kondu. 

 
- Ancak müebbet hapiscezaları,  “Rahşan affı” olarak bilinen düzenlemeyle 10 yıla indirildi. Böylece Ağca'nın cinayet ve gasp suçları için yatacağı süre de 10 yıla düşürülmüş oldu!


- Ağca, malum, cezaevinden ve Türkiye’den kaçırıldıktan sonra İtalya’da Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulundu. Bu suç için  İtalya'da 19 yıl 1 ay cezaevinde tutuldu ve 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi.


- Ancak İtalya'da yattığı süre Türkiye'de zaten 10 yıla indirilmiş bulunan cezasından düşüldü ve Ağca bütün dünyayı şaşırtan bir kararla 12 Ocak 2006'da tahliye edildi! “Yanlışlıkla” tahliye edilen ilk Ülkücü katil Ağca değildi!  Yapılan itirazın ardından “yanlışlık” yapıldığı kararına varıldı ve serbest bırakılan Ağca 8 gün sonra cezaevine döndü ve nihayet 18 Ocak 2010'da tahliye edildi.

 

Kırcı firardayken devletin tanıklığında evlendi

 

- Böylece, İtalya’da suikast girişimi nedeniyle 19 yıl 1 ay hapsedilen bir katilin, Türkiye’de İpekçi suikasti ve gasp suçları için sadece 10 yıl cezaevinde kalması yeterli görülmüştü. Üstelik araya bir de yanlış tahliye sokuşturulmuştu!


- Evet “yanlış tahliye”de ilk örnek Ağca değildi. Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'li genci “Abdullah Çatlı'nın emriyle” katlettiğini söyleyen Ağca'nın arkadaşlarından Haluk Kırcı da, “yanlışlıkla” tahliye edilenler arasındaydı. Yanlış tahliyenin ardından “aranırken” Erzurum'da evlenen Kırcı'nın nikâh şahidinin, o sırada Erzurum Valisi olan Mehmet Ağar olduğu ortaya çıktı!

 

Polis şefinin kankası Çatlı'nın evinde saklandı



- Cezaevinden kaçırıldıktan sonra Ağca'nın evinde saklandığı isim, ülkücülerin “reis”i ve devletin birçok operasyonlda kullandığı Abdullah Çatlı'ydı. Çatlı, Ağca'yı yurtdışına çıkardıktan sonra da koruduğunu açıkladı.  “Devlet görevlisi – mafya– siyaset” ilişkilerini ortaya koyan Susurluk skandalından sonra ceza alan, halen Ergenekon davasında yargılanan İbrahim Şahin'in, üstelik Emniyet Özel Harekât Daire Başkan Vekilliği koltuğunda otururken kırmızı bültenle aranan Çatlı'yla birlikte göbek attığını gösteren o meşhur fotoğrafı hatırlayın.

- Cinayetteki ülkücü ekibin diğer isimleri; suikasti yönlendirmekle suçlanan Oral Çelik, Ağca'nın bir ara “asıl suikastçı” olduğunu belirttiği Yalçın Özbey ve İpekçi'yi öldürmeye azmettirmekle suçlanan Mehmet Şener'di. Şener, Ağca'nın cinayetten sonra MHP Aksaray İl Başkanlığı'nda silahı teslim ettiğini söylediği kişiydi.

- Mehmet Ali Ağca, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Yalçın Özbey ve Mehmet Şener'in adı, Susurluk skandalında da yan yana gelecekti.
 

Nevşehir’deki sahte pasaport evrakı yakıldı
 

- Abdi İpekçi cinayetinden 15 gün önce Ziraat Bankası Malatya Şubesi'ne Ağca adına 100 bin lira yatırıldı. Ağca, Çelik ve Şener’in memleketi Malatya’ydı, Yalçın Özbey de liseyi Ağca'nın Malatya'daki okulunda bitirmişti.

- Ağca, askeri cezaevi'nden kaçırıldıktan bir süre sonra, Oral Çelik tarafından Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı'nın memleketi Nevşehir'e götürüldü. Uğur Mumcu ortaya çıkardı ki; Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener ve arkadaşları Ömer Ay Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden aldıkları sahte pasaportlarla yurtdışına çıkmışlardı. Çatlı'nın yıllar sonra göbek attığı arkadaşı Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin de, o yıllarda Nevşehir Emniyeti'nde çalışıyordu!

- Haziran 1980'de CHP Nevşehir İl Başkanı avukat Mehmet Zeki Tekiner ile bir arkadaşı üç ülkücü tarafından öldürüldü. Nevşehir'de cenazeye katılan Bülent Ecevit ve CHP'lilere yaylım ateşi açıldı, 7 kişi yaralandı. Tekiner’in tabutunun üzerinde de  13 kurşun deliği vardı. Bu cinayetten dolayı ömür boyu hapse mahkûm edilen ülkücü,  Papa'ya suikast girişiminde Ağca'nın yanında olduğu iddia edilen Ömer Ay'dı.
 

- Nevşehir Emniyeti'nden Ağca'ya verilen pasaportun numarası “136 635”, Ay'a verilen pasaportun numarası da “136 636” idi! Yıllar sonra Nevşehir Emniyeti'nin pasaport bölümünde çıkan yangın bütün evrakı yok edecekti.


- “Kontrgerilla”ya dava açma hazırlığı yapan Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz 24 Mart 1978'de öldürüldü. Cinayetle suçlanan İbrahim Çiftçi askeri mahkemede idam cezasına çarptırıldı. Ancak Askeri Yargıtay cezayı bozunca beraat etti. Çiftçi daha sonra MHP Genel Başkanlığı'na aday olacak, avukatı Can Özbay da İpekçi'nin katili Ağca'nın avukatlığını üstlenecekti.

 

Gerçek failleri meçhul cinayetler

 

Tansu Çiller‘in Susurluk skandalından sonra “Başbakan Yardımcısı” olarak  “Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için şereflidir” sözleriyle savunduğu “kahraman” ekibin hikâyesi böyle.
 

Kuşadası’ndaki çiftliğinde kaçak şarap ürettiğinin ortaya çıkmasından önceki yıllarda Başbakan olan Çiller’in, 4 Kasım 1993’te “Elimizde PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK'yla olduğu gibi, PKK'ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir" dedikten yaklaşık iki sonra Kürt işadamı, avukat, bürokrat ve siyasetçilerin peş peşe öldürülmesini de bu tabloya ekleyin.


Burada duralım ve soralım:


İpekçi’nin katili kim?


Sadece Ağca mı?


Yoksa Ağca’yı da kullanan, onu cezaevinden ve Türkiye’den kaçıran, reislerini himaye eden, İtalya’da yakalandığı için istemeden de olsa tetikçisini geri alan ve olabilecek en kısa süreyle cezaevinden geçiren devletteki karanlık odaklar mı?

 
Velhasıl Abdi Bey, devlette devamlılık sürüyor!


Sizi katleden kanlı  ilişkiler üzerine iki kitap yazan Uğur Mumcu, “aydınlatılmayan her cinayeti yenileri izleyecektir” dedi ve sizi de aramızdan alan gerçek failleri meçhul cinayetlerin ardından kendisi de 24 Ocak 1993’te katledildi.

 
Siz öldürüldüğünüzde 25 yaşında olan meslektaşınız Hrant Dink de, sizden iki yıl daha fazla yaşayabildi bu ülkede. Devlet, onun da münferit bir cinayete kurban gittiğini düşünüyor!


Sizden yaklaşık 1,5 yıl sonra katledilen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in davasını, cinayet tarihinde 1,5 yaşında olan torunu müdahil avukat olarak takip ediyor!


Evet Abdi Bey, durum böyle.


Katilleriniz serbest, ama yayımlanmış ve yayımlanmamış kitapları nedeniyle gazeteciler tutuklu yargılanıyor ülkenizde…