Dilara Gürcü

08 Ocak 2015

Paris'te demokrasi için beraber ve birbirine kenetli!

T24 yazarı Dilara Gürcü, Charlie Hebdo katliamını protesto için katıldığı Paris'teki eylemi yazdı

 

Dilara Gürcü - Paris

Paris’te geçirdiğim en üzücü, en ürkütücü gündü. Neresinden, nasıl anlatsam bilemiyorum. Fransa 1995 yılındaki metro bombalamalarından bu yana en büyük terörist saldırıyı yaşadı. Bir dergi binası hem de koruma altındayken 3 silahlı saldırganın saldırısına uğradı. AK-47’lerin ateşlendiği, roketatarların fırlatıldığı saldırıda 10 gazeteci ve 2 polis memuru hayatını kaybetti. Paris’te OHAL var! Saldırganlar hâlâ dışarıda olduğundan ötürü herkes tedirgin. Başka bir saldırı beklenirken, ofiste herkes binadan dışarı çıkıp çıkamayacaklarını konuşuyor. Benim aklımsa République Meydanı’nda gerçekleşecek dayanışma eyleminde. Akşamki Fransızca dersimi iptal etmek için öğretmenimi arıyorum. Her dersimizin sonunda beraber bir karikatürü incelediğimiz öğretmenimi. Sesi titriyor. “Ben de République’de olacağım” diyor.

İşten izin alarak koşa koşa République yani Cumhuriyet Meydanı’na doğru yola çıkıyorum. Banliyöde yer alan ofisimizin binasında bile tüm çıkışları kırmızı bantlarla kapatmışlar, tek bir kapıdan kontrolle çıkartılıyor insanlar. Metroya vardığımda güvenlik görevlileri ile karşılaşıyorum. Kabinlere fazla insan almıyorlar. Herkesin yüzünden tedirginlik okunuyor. Birkaç durak sonra bir grup genç erkek biniyor metroya. Bindikleri gibi direkt Rusça bir devrim marşı okumaya başlıyorlar. Tedirginliğim azalıyor. Metroda güvenlik nedeniyle République durağının kapatıldığının anonsu geçmeye başlıyor. “Çok fazla insan var herhalde” diye düşünerek seviniyorum.

Eylem alanına yakın bir yerde arkadaşımla buluşuyorum. Gözleri şişmiş ağlamaktan. “Nasıl olur da engelleyemediler bunu,” diye soruyor bana.  “Bunun olacağı çok belliydi.” Meydana doğru yürümeye başlıyoruz ama ilerlemek mümkün değil, yüzlerce insanın arasındayız. Ne internet çekiyor ne de telefonlar. Trafik araçlara kapalı. Geçen yaz katıldığım, sokakları talan ettiğimiz Antifaşist eylemi geliyor aklıma. O eylemdeki coşku, heyecan kimsede yok. Ellerinde mumlarla yürüyen, gözleri yaşlı, başları önde yüzlerce insan.

Eylem alanına yaklaştığımızda gayri ihtiyari tedirginleşiyorum yine. Buradaki her eylemde yaşadığım şaşkınlıkla polisleri arıyor gözlerim. Yoklar ama! Hem de izinsiz bir eylem. Uzaktan polis araçlarının caddeleri kapatmak için koşullandıklarını görüyorum. Robocoplar ortada yoklar; ama araçların içerisindeler. Eylemcilerin güvenliği için oradalar sadece.

Meydana yaklaşınca medya kamyonetlerini görüyorum. Muhabirler ve kameramanlar kamyonetlerin ya da bankların üzerine çıkmış eylemi bildiriyorlar. Bir tanesine eylemde kaç kişi olduğunu soruyoruz. 15 bin diyor.

15 bin kişi! Paris’in göbeğinde, herhangi bir saldırıya açık şekilde, oradayız. Saldırının gerçekleştiği Charlie Hebdo binasından sadece yürüme mesafesinde uzaklıktayız. Ama metrodaki insanların yüzünden okunan tedirginlik hissinin zerresi yok bu insanlarda. İlerledikçe, ellerinde tuttukları kalemleri gökyüzüne kaldıran kitlenin arasına karışıyoruz. O kalemden çıkanları AK-47’lerle eşdeğer gören yobaz zihinlere inat, puslu Paris gökyüzüne doğru sivrilttiğimiz kalemlerle saygı duruşunda bulunuyoruz.

Arkamızda bir adam var. Konuşmaya başlıyor bizimle. “Ben Front Nationel’e (Ulusal Cephe Partisi) üyeyim. Bu çizerleri hiç sevmezdim.” Haklı! Ulusal Cephe ile fena uğraşırdı bu çizerler. “Ama buradayım” diyor. “İfade özgürlüğünü kimse engelleyemez!”

Bir grubun yanan mumlar arasına kalemlerini bıraktığını görüyorum. Etrafında yüzlerce not. Çevresinde halka olmuş insanlar sessizce ağlıyorlar. Fransa Devrimi’nden sonra şekillenen République Meydanı’nda, Cumhuriyeti temsil eden kadın heykeli ve Fransa’nın üç ilkesi özgürlük, eşitlik ve kardeşliği temsil eden üç heykelin etrafındayız. Özgürlük o denli mühim ki Fransa halkı için. Bugün katledilen insanlara karşı yapılmış olan saldırıyı, kendi özgürlüklerine karşı yapılmış olarak görüyorlar!

Önümden bir adam geçiyor. Elindeki pankartta “Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler, ateistler, hepsi özgürlük için birleşiyor!” yazıyor. Teşekkür edip elini sıkıyorum. “Bu olaylar yüzünden Müslüman halkına karşı nefret eylemleri gerçekleştirmelerinden çok korkuyorum” diyor.

Meydandaki heykellerin üstü insan kaynıyor. “Oturun” çağrısında bulunuyorlar. Oturuyoruz. Birkaç dakika sonra “unité” yani “birlik” diye bağırıyorlar ve hepimiz “unité” diye bağırarak ayağa kalkıyoruz.  “Nous sommes tous Charlie!” diye bağırıyor yanımda biri. “Hepimiz Charlie’yiz!” Ben de bağırmaya başlıyorum.  “Ensemble, uni pour la démocratie!” yani “demokrasi için beraber ve birbirine kenetli” diyerek sloganlarımıza devam ediyoruz.

İleride bir adamla röportaj yapıldığını görüyorum. Adı Chiheb Bouanene’ymiş. Elindeki pankartta “Ben Müslümanım, ben Charlie Hebdo’yum” yazıyor. Gözlerim doluyor. “Öldürülen polis memurunun adı Ahmed Merabat’mış” diyor arkamdan birisi. “O da Müslüman olabilir.”

Saatlerce meydanda kalıyorum, tek bir ırkçı veya İslam karşıtı slogan dahi duymuyorum. Çeşit çeşit örgütler var meydanda. Onlarca flama, onlarca bayrak, onlarca pankart. Bir kişi bile çıkıp da bir diğerine “sen burada ne arıyorsun?” diye sormuyor. Birbirine çarptıkça özür dileyen, sigarasını içkisini birbiriyle paylaşan insanlar görüyorum. Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi.

Kendi özsaygısı olmayan insanların, ancak başkalarından bekledikleri saygı ile yücelttikleri kutsallar, normlar, değerler. Boris Vian misali hepsini karşıma alıp “kutsallarınıza tüküreceğim” demek istiyorum. 7 Ocak günü tüm Fransa’da toplamda 100 bin insan kurşunlanan kalemler için eylem yapmış.  Bu birlik ve dayanışma hissi olmasa, öfkemi bastırmama imkân yok!

Meydandan ayrılmadan önce mumlarla “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) yazdıkları alana gidiyor bir mum yakıyorum. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için. Demokrasi için beraber ve birbirine kenetli insanlar için. Charlie Hobde için. Öldürülen 12, yaralanan 11 kişi için. 8 Ocak 1996 günü polis işkencesiyle öldürülen, katledildiğinde daha 27 yaşında olan gazeteci Metin Göktepe için. Tutuklanan, dövülen, kalemi kırılan, susturulan, arkasında kırık gözlük, delik ayakkabı, devrik bisiklet bırakan basın emekçileri için.Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo 8 

Ocak günü için yine République Meydanı’nda anma eylemi çağrısı yaptı. Diğer iller için de eylem çağrıları devam ediyor. 8 Ocak’ı da sokaklarda, dayanışma ile geçireceğiz! Çünkü KORKMUYORUZ!