Dilara Gürcü

08 Mart 2017

Kadınların darağacına çıkma hakkı varsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalı!

Heykeltraşlar 223 yıl önce giyotinle kesilen başının büstünü yetiştirememişler; ironik değil mi?

“Kadınların darağacına çıkma hakkı varsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalı.” Bu cümle, Olympe de Gouges'un 1791 yılında yayınladığı Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 10. maddesi olarak yer alıyordu. Olympe de Gouges bu bildirgeyi Fransız Devrimi’nden sonra yazılan Erkek ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ne feminist bir eleştiri olarak kaleme almıştı. Devrim gelmişti gelmesine; ama sadece erkeklere gelmişti ve muhtemelen dönemin en radikal, militan ve politik feministi olan Olympe de Gouges'un bu konu hakkında söyleyeceği çok fazla şey vardı, hem de hayatı pahasına!

Tarihi erkeklerin yazdığını ve kendi çıkarlarına göre “yeniden” yazdığını bir kez daha anladım Olympe de Gouge'un mücadele dolu hayatını araştırırken. Fransız Devrimi deyince aklımıza gelen sembolik görsellerden biri de Delacroix'ın o meşhur “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosudur hani, Marianne'in elbisesi aşağı kaymış, elinde Fransa bayrağı, arkasında halk, koştuğu. Hani şu Türkiye'de eğitim kitaplarından kaldırılan tablo. Oysa özgürlük derken kadının özgürlüğünü de temsil etmesi gereken Fransız Devrimi, o dönem sivrilen kadınlar için pek de devrim vaat etmemiş.

1748 yılında Güney Fransa'da doğmuş Marie Gouze. Burjuva bir aileden gelmese de annesinin çok güzel bir kadın olduğu için Kraliyet ailesinden biriyle beraber olduğu ve aslında Marie Gouze'un “gayri-meşru” bir çocuk olduğu söylentileri varmış; fakat Marie Gouze öyle iş bilir bir kadınmış ki, bu söylentileri burjuva entelektüellerle bağlantı kurabilmek için uydurduğunu söyleyenler var. 17 yaşında kendinden 30 yaş büyük bir erkekle evlendirilmiş. Hamile kalıp çocuk doğurduktan sonra, eşi hayatını kaybetmiş. Bunu fırsat bilen Marie, çocuğunu kasabasında bırakıp Paris'e yola çıkmış, oyun yazarlığı hayalini kovalamaya. O dönemde kadınlar eşlerinin izni olmadan herhangi bir yayın yayınlayamadıkları için, bir daha evlenmemeye ant içmiş. Fakat yine o dönemlerde kadınlar iyi eğitim alamadıkları için dilbilgisi çok zayıfmış; hatta bazı kaynaklar okuma yazma dahi bilmediğini, kendisinin dikte ederek oyunlarını başkalarına yazdırdığını söylüyorlar. Üstüne oyun yazarlığı bir kadın mesleği olmadığından, yazdığı oyunlar sürekli reddedilmiş.

Bir kadın dilerse kendini bile yeniden doğurabilir ya, Marie Gouze de öyle yapmış ve annesinin evlenmeden önceki soyadını kendi adı yapmış, olmuş size bir Olympe de Gouges. Evlilik dışı bir aşkın çocuğu, sofistike bir adla ve bekâr bir kadın olarak tekrar girmiş entelektüel dünyaya. Hırslı bir kadın olan Gouges, asla güvende olmadığının da çok iyi farkındaymış. Bu nedenle bir değil birçok farklı erkekle “yasak aşk” yaşayarak ekonomik geçimini sağlamış. Evliliği “aşkın ve güvenin mezarı” olarak tanımlayan bu kadın, hayatı boyunca bir daha asla evlenmemiş; hem cinsel özgürlüğünü doyasıya yaşamış hem de üretmeye devam etmiş. Oyunlar, romanlar, politik metinler, propaganda afişleri yazmış. En çok sesi 1784'de yazdığı, ancak kölelik karşıtlığını konu aldığı için 15 yıl boyunca sahne almayan, “Zamorze ve Mirza” oyunu getirmiş.

Devrim öncesi politik ve entelektüel mecraların içine iyice giren Olympe de Gouges, devrimin öncüsü, burjuva kesimin sesi Jirordenlerden yanaymış. Devrim öncesi birçok politik metin üretmiş.

1788'de devrimci idollerine göndermek için sosyal reformlar yazmış. Bu reformlar zamanına gore o kadar ileri görüşlü ki şu an hepsi Fransa'da uygulanıyor. Örneğin Fransa'da ancak 1900'lü yıllarda uygulanmaya başlayan dar gelirli kişilere ve ailelere verilen düşük ücretli konutlar (Foyer Normands/HLM) önerilerinden bir tanesi. 1800'lü yılların sonlarında tanınan annelik/doğum haklarını, hatta 2. Fransız Devrimi'nden sonra uygulanmaya başlanan, işsizler için ulusal ve ücretsiz atölyeleri de o önermiş. Önerilerinden sadece kadınların boşanma hakkı önerisi ve vatandaşların gönüllü olarak vergi ödemesi önerileri devrimle eş zamanlı olarak uygulanmaya başlanmış.

Devrimin gelişini heyecanla bekleyen Olmype de Gouges, devrim gerçekleştikten sonra büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Başta da demiştim ya, devrim sadece erkeklere gelmiş. İşte tam bu dönemde Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayınlamış Gouges; fakat bildirisi dikkate alınmamış. Bu bildiriden 6 ay sonra Pauline Léon önderliğinde 319 kadının imzasıyla kadınlar Ulusal Meclise giderek kadınlar için her alanda eşit hakları talep etmişler. Bu haklar da reddedilmiş. Devrimde beraber mücadele ettikleri erkek yoldaşları tarafından haksızlığa uğrayan her kadın gibi Olympe de Gouges de gittikçe sinirlenmiş ve radikalleşmiş. Metinlerini daha da sivrileştirmiş:

“Kadınlar uyanın, tüm dünyada tehlike çanları çalıyor, haklarınızı keşfedin. Kuvvetli krallık artık ön yargılar, fanatiklik, batıl inançlar ve yalanlarla çevrili değil. Gerçeğin ateşi, yağmalayıcılığın ve ahmaklığın bulutları arasından yükseliyor. Köle olmuş erkekler güçlerine güç kattılar ve sizi köleleştirerek kendi zincirlerini kırıyorlar. Özgürleşince yoldaşlarına adaletsizleştiler. Ah kadınlar, kadınlar! Kör olmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Bu Devrim size ne kazandırdı?”

Jakobenler ve Jirordenler arasındaki gerginlik artarken, Olympe de Gouges Jokebenlerin aleyhine uyarı metinleri de yayınlamaya başlamış. 1973 yılında halkın gizli oy kullandığı, demokratik bir seçimle liderlerin seçilmesi gerektiğini deklare ettiği ve Jakobenlerin lideri Roberspierre'i eleştirdiği metnini yazmış ve bu metin onun ölüm fermanı olmuş. Bu metnin bildirilerini dağıtırken tutuklanan  Gouges, o dönemde zorunlu olsa da, avukat hakkı tanınmadan, halkın egemenliğine saldırıdan yargılanmış ve giyotinle idam edilmiş.

İdamından sonra halka yayımlanan raporda şunlar yazıyormuş:

“Olympe de Gouges, geniş bir hayal gücüne sahip bir kadın olarak doğdu ve bu deliliği yüzünden doğasına aykırı hareket etti. O bir devlet adamı olmak istiyordu. Fransa'yı bölmek isteyen bazı kalleş insanların projelerine ortak oldu. Kanun bu komplocu kadını kendi cinsiyetine ait olan iffeti unuttuğu için cezalandırdı.”

Olymp de Gouges idamından önce yayınladığı bildirisinde ise şunları yazmıştı:

“Beni düşünün ve kadınlar adına verdiğim mücadeleyi hatırlayın! Eminim ki bir gün kazanacağız!”

O bunları dedikten tam tamına 223 yıl sonra, Fransız Devrimiyle kurulan Fransa Ulusal Meclisi'ne büstü konuldu. Aslında daha önce konulacakmış ama heykeltraşlar 223 yıl önce giyotinle kesilen başının büstünü yetiştirememişler; ironik değil mi? Daha da ironik olan, Olympe de Gouges'un büstünün Fransa Ulusal Meclisi'ndeki ilk kadın büstü olması. Feministlerin intikamı, yüzlerce yıl beklese de alınıyor işte!

Bu 8 Mart'ta, yoldaşlarıyla birlikte getirdiği devriminin haklarından, neden sadece kadın olduğu için mahrum kaldığını sorgulayan ve sırf bu sebeple idam edilen Olympe de Gouges'u anmak istedim. Sevgili kadınlar, tarih de gösteriyor ki bir takım devrimler gerçekleşince, bizler de bu sayede özgürleşmeyeceğiz. Biz zaten özgür olmalıyız. Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin baz aldığı felsefe gibi; eşitlik bahşedilecek bir şey değildir; doğal olandır ve tanınmalıdır. Emin olun, bir gün kazanacağız!

(Bana Olympe de Gouges'un hayatını araştırmamı öneren Yrd. Doç. Dr. Selda Tuncer'e feminist sevgilerimle.)

(Büst fotoğrafı (©Éric Feferberg / AFP)

@DilaraGurcu