Dilara Gürcü

26 Eylül 2014

Kadın için erkek...

Hayatınızda herhangi bir günü, hakarete, tacize, saldırıya veya tecavüze maruz kalmadan yaşayabiliyorsanız; şanslı kesimdensiniz.

“Feminizmden daha çok bahsettikçe, kadın hakları için savaşmanın, erkeklerden nefret etmekle ilişkilendirildiğini fark ediyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da artık buna bir son verilmesi gerektiği. Feminizm, sözcük anlamı olarak erkeklerin ve kadınların eşit hak ve olanaklara sahip olması demektir. Teoride, her iki cinsiyet için de politik, ekonomik ve sosyal olarak eşit olmak demektir.”

Bu sözler, Emma Watson’ın 20 Eylül’de Birleşmiş Milletler New York binasında, “heforshe” (KadıniçinErkek) kampanyasının tanıtımı için yaptığı konuşmadan alıntı. Emma Watson’ı Bülent Arınç’a karşı başlatılan kahkaha kampanyasına katılımından hatırlarsınız belki. Kendisi 6 ay önce Birleşmiş Milletler Kadın birimi için Küresel İyi Niyet Elçisi seçildi ve 21. Yüzyılın en büyük dayanışmalarından biri olarak tanımlanan bu kampanyayı yayma görevini üstlenmiş durumda. Bu feminizm kampanyasına, Dünya çapında 1 milyar erkeğin katılımının sağlanması hedefleniyor. Evet, yanlış okumadınız, kampanyanın hedef kitlesi erkekler.

“Bir erkek feminist olabilir mi?” diye sorabilir birçoğunuz. Sonu –izm’le biten her ideolojide yaşanan kavram kargaşası gibi, feminizm de ne yazık ki herkes tarafından işine geldiği yöne doğru çekiliyor. Nitekim feminizm kendi içerisinde sosyalist feminizmden, post-modern feminizme; anarka-feminizmden, liberal feminizme kadar birçok farklı dalda ayrılıyor. Ancak özünde feminizm; politik, ekonomik ve sosyal hakların her iki cinsiyet için de eşit olarak tanımlanması, kurulması ve savunulması anlamına geliyor. Bu noktada da bir erkek, her iki cinsiyetin de eşit haklara sahip olması gerektiğini neden savunamasın? Bir erkek, neden kendini feminist olarak tanımlayamasın?

Bir kadın veya bir erkek olarak doğmak, sahip olduğunuz hakları ve o haklar doğrultusunda olabileceğiniz kişiyi neden tanımlıyor? Toplumsal normlar tarafından şekillenen cinsiyet-stereotiplerinin sınırlı kalıplarında; hem erkekler, hem de kadınlar toplumun öngördüğü karaktere adapte olmaya çalışırken, yaşayabilecekleri onca özgürlükten neden mahrum kalıyorlar?

“Kadınlar kibar olur, edepli davran.” “Erkekler ağlamaz, güçlü ol.” “Kadınlar futboldan anlamaz, sen futbol takımına değil tiyatro kulübüne yazıl.” “Erkeklerin analitik zekâsı kuvvetlidir, sen sosyal bilimlerde bir bölümde okuma.” “Kadın öncelikle iyi bir anne olmalıdır, doğurganlık çağını kariyer yapmaya mı harcayacaksın?” “Erkek eve ekmek getirir, çocuğun bakımını kadın üstlenir, çocuğa yemek alacak parayı kazanman kâfi.”

Say say bitmez, biter mi? Bu düzen böyle kuruldu, böyle akıp gidiyor diye, bu düzene karşı gelmek yerine adapte olmayı mı tercih etmek gerekiyor? Doğduğumuz andan itibaren hepimize önce kadın veya erkek olmanın koşulları öğretiliyor. Peki ya insan olmak? İstediğimiz gibi, istediğimiz haklara ve özgürlüklere sahip insanlar olmak?

Bugün, bu çağda, yüksek medeniyet seviyesinde olduğunu iddia eden ülkelerde bile cinsiyet eşitliğini tam olarak sağlanamamıştır. Dünya çapında bu mevzuya baktığımızda, kadınlar ne yazık ki erkeklere oranla çok daha az haklara sahipler, çok daha fazla baskıya maruz kalıyorlar, çok daha az özgürler ve çok daha az ekonomik, politik ve sosyal olanaklara sahipler. Neden? Çünkü düzen ataerkil. Güç, para, eğitim, kariyer ve daha nicesi erkeğin egemenliğinde. Bu egemenliğin devam edebilmesi için de, hem erkekler, hem de kadınlar cinsiyet kalıpları içerisinde davranmaya ve hayatlarını bu kalıplar dâhilinde kurmaya zorlanıyorlar. Her iki cinsiyetin de olmak istedikleri gibi bireyler olmaları için feminist aktivizme katkıda bulunmaları gerekmez mi? Bu eşitliğin sağlayacağı konfor için feminist erkeklere ihtiyacımız yok mu?

“heforshe” kampanyası da işte tam olarak bunu hedefliyor. Kampanya Emma Watson’ın elçiliğinde daha yeni basına duyurulmuş olmasına rağmen, Dünya’nın farklı yerlerinden gelen olumlu ve olumsuz tepkiler büyüyor. Bazı kişiler bu bakış açısının feminizm değil hümanizm olduğunu savunuyor. Oysa hümanizm felsefi bir terim olmakla beraber, doğaüstü bir güce, bir yaratan kavramına karşı, insan merkeziyetçi anlayışın üstünlüğünü savunmaktır. İnsanlar, kendilerini rahat hissettikleri düzenin içerisinde sabit kalabilmek için, kelimelerin sözlük anlamlarını çarpıtarak, düzenlerini bozacak akımlara karşı ne kadar da bencil bir direnç gösteriyorlar.

Bazı kişiler de Emma Watson’ın bu kampanyanın elçisi olmasına bozulmuşlar. Zaten birçok özgürlüğe ve ekonomik güce sahip bir kadının bu kampanyanın elçisi olmaya hakkı yokmuş çünkü. Doğru, Afrika’da çocuk yaşta kadın sünnetine maruz kalmış, ortaokul eğitimi dahi alamamış, erken yaşta evlendirilmiş ve eşinden şiddet görürken bir yandan da çocuklarına bakmaya çalışan bir kadın bu kampanya için elçi olmalıydı. Cinsiyet eşitsizliği propagandası, yine alışılagelmiş bir biçimde mağduriyet üzerinden yapılmalıydı. Mağdur olmadığı müddetçe, mağdurun hakkını savunmak Emma Watson’ın neyine?

En kötüsü de Emma Watson’ı bu kampanyayı durdurması için kendisine yöneltilen hakaretler ve tehditler. “Feminizm kampanyanı durdur, yoksa seni durdurmasını biliriz.” Dediğim gibi, kendi konforundan memnun olan erkekler ve hatta kadınlar, söz konusu feminizm olduğu zaman kadına ait olduğu yeri bildirmek için her şeyi yapıyorlar.

Mısır’da kadınlar direniş sırasında meydanlardaydılar. Ancak tecavüze uğradılar; çünkü birilerinin onlara orada olmamaları gerektiğini bildirmesi gerekiyordu. Güney Afrika’da tecavüze uğrayan lezbiyen kadınların sayısı her geçen gün artıyor; çünkü birilerinin onlara lezbiyen seksin doğru olmadığını anlatması gerekiyor. Hindistan’da artan tecavüzlere karşı devletin resmi açıklaması kadınların erken yaşta evlenmeleri ve gece geç saatte sokakta dolaşmamaları gerektiği yönünde; çünkü birilerinin erkeklere tecavüz etmemeyi değil, kadınlara tecavüzü aranmamayı öğretmesi gerekiyor.

Hayatınızda herhangi bir günü, hakarete, tacize, saldırıya veya tecavüze maruz kalmadan yaşayabiliyorsanız; kadın veya erkek olmanız fark etmeksizin; şanslı kesimdensiniz. Sizin bu şanslı kesimden olma hakkınız varsa, neden Dünya’nın diğer yerlerindeki insanlar bu kesimden olma hakkına sahip olmasın?

İşte bu nedenle “heforshe” şu güne kadar gerçekleşen en güzel feminist kampanyalardan biri.  Çünkü erkekleri bu mücadeleye davet ediyor. http://www.heforshe.org/ websitesine girip baktığınızda, Türkiye’den sadece 510 erkeğin kaydolduğunu göreceksiniz. Bu sayının artmasına yardımcı olmak istemez misiniz?

Websitesine kaydınızı yaptırabilir, sosyal medyada #heforshe hashtagı ile destek mesajlarınızı, fotoğraflarınızı yayınlayarak bu kampanyaya desteğinizi gösterebilirsiniz.

“Ben değilsem, kim? Bugün değilse, ne zaman?” diye soruyor Emma Watson.

Ben ve bugün demek için henüz geç değil.