Dilara Gürcü

18 Aralık 2014

Akademisyen kadınları tek tek avlıyorlar; sıra Elifhan Köse’de

Muhafazakâr iktidarın, hedef gösterilen kadınları, bir bir avlayıp bastırmasına, kadın dayanışması ve direnişine yapılan bu baskıya daha ne kadar tahammül edeceğiz?

Elifhan Köse. Muhtemelen ilk defa duyuyorsunuz adını. Akademisyen camiasında adı bilenen biri oysaki. Kendisi Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Başkanı.

12 Mart 2014. Gezi eylemleri sırasındaki polis saldırısı sonucu başına gaz kapsülü isabet eden ve 269 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Berkin Elvan için Türkiye’nin farklı şehirlerinde ve yurtdışında anma eylemleri düzenlendi. Elifhan Köse de Karaman’da düzenlenen ve yaklaşık 300 kişinin katıldığı an eylemine katıldı.

Türkiye’de eyleme katılma algısının nasıl olduğu aşikâr. Haklar için eyleme gitmek, greve girmek “caiz” değildir. Padişahımız bahşederse haklar elimizde, etmezse susup devlet babanın bir şeyler yapmasını beklemek durumundayız. Eyleme katılmak mı? Hâşâ! Eyleme katılan ya teröristtir ya da vatan haini!

Hele ki eyleme bir kadın olarak katılmak! Ne haddimize? 2010 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle buluşmasını protesto eden 19 yaşındaki hamile üniversite öğrencisini hatırlıyor musunuz? Polisin karnını tekmeleyerek 7 aylık bebeğini öldürdüğünü? Bu cinayetten dolayı birçok kişinin “hem hamile hem de kadın başına eylemde işi neymiş?” diyerek onu suçladığını, “kocası neredeymiş?” diye sorduğunu biliyor muydunuz?

Ekim 2014. Elifhan Köse hem akademisyen hem de kadın başına katılmış olduğu anma eyleminden dolayı suçlandı. Hakkında dönemin başbakanı olan “Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret” suçundan dava açıldı. O günkü anma töreninden, Elifhan Köse de dâhil olmak üzere toplamda 3 kişiye dava açıldı. Kendisinin “Hırsız Tayyip” sloganı attığı ilan edildi.

Hepimiz öfkeliydik o gün, hâlâ da öyleyiz. 14 yaşında bir çocuk, polis şiddeti ile öldürüldü, nasıl öfkeli olmayalım? İstanbul’da gerçekleşen cenaze törenine on binler katıldı, ne sloganlar atıldı, ne ağıtlar yakıldı. Araştırıyorum, futbol maçlarından parti mitinglerine kadar; sırf Berkin’in anmasında değil, birçok eylemde, hatta eylem olmayan birçok yerde bile birileri “hırsız Tayyip” demiş. Dün 17 Aralık’tı. Yolsuzluk “iddialarının” 1. yıldönümü. Twitter #HırsızVar hashtagiyle çalkalanmadı mı? Kim bu insanlar? Biliyor muyuz? Ancak akademisyen bir kadının bunu dediği iddia edildiğinden ötürü yargılandığını biliyoruz. Peki, Elifhan Köse’nin tek suçu bu sloganı atmakla itham edilmek mi?

“Sessizliği Söylemek – Dindar Kadın Edebiyatı, Cinsiyet ve Beden”. Elifhan Köse’nin tamamladığı doktora çalışması ve kitabı bu yaz basıldı. Bilhassa muhafazakâr kesim tarafından duyuldu ve tenkit edildi bu kitap. Dindar kadın yazarların, dindar kadın kahramanlı öykü ve romanlarını incelemişti kitabında. Kadınların modern İslam içerisinde kendilerini, bedenlerini ve cinsiyetlerini konumlandırmalarını incelemişti. İncelediği kitapların yazarları da, konusu kadındı.

Elifhan Köse birçok erkeğin hatta kadının değinilmesinden rahatsızlık duyduğu bir konuya değinmekle kalmamıştı. Politik ve feminist duruşunu da alenen ifade etmekten çekinmemişti. Haksızlıklara karşı ses çıkarıyor, eylemlere katılmaktan çekinmiyordu. Eğitimli, kariyeri olan, kendi ayakları üzerinde durabilen, fikirlerini açıklamaktan, eyleme geçmekten çekinmeyen bir kadındı. Muhafazakâr coğrafyanın insanını en çok tedirgin eden, korkutan karakterlerden biriydi yani.

Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde Araştırma Görevlisi olan Dr. Burcu Şentürk’ün, sendika.org sitesinde bir yazısına denk geldim. “19 Aralık 2014’te Karaman Adliyesinde duruşmam var, hepinizi beklerim” diyerek herkesi Elifhan Köse’nin duruşmasına çağırmış. Bu davanın sadece Elifhan Köse’ye karşı olan bir dava olmadığının farkında. Bu davayı kendi davasından saymış; çünkü bu davanın Türkiye’nin sesini çıkarmakta beis görmeyen kadınlarını bastırmak için, bu kadınları korkutmak için açıldığının farkında.

Çorum Hitit Üniversitesi’nde hakkında gönderilen isimsiz bir ihbar mektubu ile işine son verilen öğretim görevlisi Oya Yağcı’dan bahsetmiş mesela Burcu Şentürk. İsimsiz bir ihbar mektubu kovulmak için kâfi midir? Yoksa bunun sebebi Oya Yağcı’nın “AKP tiyatrodan elini çek” döviziyle katıldığı bir eylem yüzünden yerel bir gazete tarafından hedef gösterilmiş olması olabilir mi?

Ceyda Sungur’den de bahsetmiş Burcu Şentürk. Gezi eylemlerinin ilk gününde polisin yakın mesafeden yüzüne gaz sıktığı “kırmızılı kadın”ı hatırlıyor musunuz? Gezi eylemlerinin kırmızılı kadını olmak kolay mı sandınız? Ceyda Sungur aslında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde asistan. Kendisine “e-posta yazmak yoluyla araştırma görevlilerini provoke etmek” sebebiyle soruşturma açıldığını biliyor muydunuz? “Grevdeyiz” afişi astığı için hakkında İTÜ dekanlığı tarafından “izinsiz afiş asmak” sebebiyle soruşturma açıldığını biliyor muydunuz peki?

Marmara Üniversitesi Öğretim elemanı Dr. M. Meryem Kurtulmuş’dan da ben bahsedeyim. Ataması yasaya aykırı olarak 1 yıl değil 6 ay uzatılmış ve kovulmayla tehdit edilmiş bir kadın akademisyen. Neden? Çünkü M. Meryem Kurtulmuş bir sendika yöneticisi, üniversite çalışanlarının ve öğrencilerinin haklarını korumak için mücadele ediyor ve Eğitim Sen şube yöneticisi.

Yeni ya da eski Türkiye. Ne fark eder? Bu topraklarda süregelen ataerkil algının en çok bastırdığı, varlığına dahi tahammül edemediğidir sesi çıkan, kendine yeten, başarılı ve zeki kadınlar. Muhafazakâr zihin bu toprakların kökünde var. Yeni değil; ancak AKP Türkiye’sinde artık daha baskın. Daha sesli. Daha kuvvetli. Bu nedenle de tahammülleri yok Elifhan Köse gibi kadınlara. Bastırmak, yakalamak ve yok etmek istiyorlar. Aynen Ortaçağ Avrupa’sında yaptıkları cadı avları gibi.  Cadı avlarında öldürülen yüzbinlerce insanın ¾’ünün kadın olması gibi.

Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’de sesi çıkan, direnen, itaat etmeyen, sosyal normları sorgulayanlara hiç tahammül yoktur. Ancak kadına dişlerini daha çok geçirebileceklerini sanırlar. Direnen bir kadın, direnen bir erkekten çok daha büyük bir nefret objesidir onlar için.

Kadınların kütüphanelere dahi giremediği, seminerleri dinlemek için bile üniversitelere alınmadığı yıllar çok geride değil. Kadınların ellerinde olan bu haklar kolay kazanılmadı. Şimdi “sesi çıkan” akademisyen kadınları hedef alan, üniversitelerde barındırmak istemeyen bu algıya karşı gelme zamanı.

Yarın, yani 19 Aralık’ta Elifhan Köse’nin Karaman Adliyesi’nde duruşması var. Eğitim Sen Elifhan’ı desteklemek adına bir video da hazırlamış. Muhafazakâr iktidarın, hedef gösterilen kadınları, bir bir avlayıp bastırmasına, kadın dayanışması ve direnişine yapılan bu baskıya daha ne kadar tahammül edeceğiz? Elifhan Köse’nin yanında olmalıyız; çünkü yargılananın sadece o olmadığını, iktidarın dayattığı yaşam koşullarına itaat etmeyen tüm kadınlar olduğunu çok iyi biliyoruz!