Deniz Can

10 Eylül 2021

Yeniden fillerin arasında kalan insanlık

Veliler bilirler, okulun en zor ayaklarından birisidir servis. Her zaman ufak tefek problemler çıkar. Bu sefer çok daha çarpıcı.

Okullar açıldı, nihayet!

Açılmasıyla birlikte servis problemleri yine gün yüzüne çıktı.

Veliler bilirler, okulun en zor ayaklarından birisidir servis. Her zaman ufak tefek problemler çıkar. Bu sefer çok daha çarpıcı.

Pandemi döneminde artan özel araç kullanımı trafiği zaten arttırmıştı. Bir de üzerine servisler eklenince olay karmakarışık bir hal aldı. Çocukların okula yetişmesi, eve dönmesi epey zorlaştı. Bunlar yine de bildik durumlar.

Servisler öğrenciyi zamanında evden dahi alamıyorlar.

Servis şoförleri alabildiğine başına buyruk. Onlar ki, hizmet sunmuyor, daha çok alıyor gibiler.

Hal böyle olunca servis şirketleri ile görüşmeler başlıyor. Bir telefon, iki telefon, üç telefon, çözülmüyor. Okul giriyor devreye, onların görüşmeleri de soruna çare olmuyor. Çocuklar geç alınıyor, derse geç kalıyor, geç bırakılıyor, eve geç dönüyor.

Velilerin aklı uçuyor. Servis demek kapalı alan demek. Ne kadar az kalınsa o kadar iyiyken serviste geçen süre gittikçe artıyor.

Çocuklar aşısız. Çocuklar uzun süredir uzaktan eğitimden dolayı evde kapalılar. Zaten tam zamanlı okul başlangıcı dikkat edilmesi gereken bir süreçken üzerine bir de servis ekleniyor.

Biraz kurcalayınca bazı illerde S plakanın çok değerli olduğu ortaya çıkıyor. İzmir, Bursa, İzmit gibi illerde okul servisi olarak gerekli tutulan S plaka az iken, bu sayı İstanbul’da çok. Azlık ekonomik değeri arttırıyor. Servis şoförlerinde bir eda bir çalım. Az bulunan değerli oluyor.

Servis şirketi ve öğrenci taşımacılığında gerekli ilkeleri yerine getirmeyen şoförlere yaptırım uygulamak zorlaşıyor. Özellikle İzmir’de S plakalı servis bulmak çok güç. Bu servis şirketlerinin elini kolunu bağlıyor. Kurallara uymayan servis şoförü kendisinden vazgeçilemeyeceğini bilerek gayet rahat ve başına buyruk.

2020 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi 5216 yasa gereği servis ihalesine çıkıyor. Bir grup servisçi isyan ediyor; biz burada pandemiden dolayı yatıyoruz, belediye başkalarına plaka dağıtıyor, diyorlar. İhale iptal ediliyor.  400 tane tescil edilmiş plaka boşa çıkıyor.

Bu süreçte İzmir Büyükşehir Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Özgür Hızal, ihalenin iptalini isteyenler arasında, ihalenin gerekli olmadığını söylüyor.

Ardından yeni ihale ile 400 plaka yeniden dağıtılıyor.

İzmir’de şu anda bulunan S plaka sayısı 6 bine yakın. Bunların ne kadarı faaliyette o bilinmiyor. İlçe belediyelerde açılacak olan ihaleler var, sayı yeter mi, orası belirsiz.

İzmir sürekli göç alıyor, kent çok hızlı bir büyüme içerisinde. Bu büyüme okul ve öğrenci sayısını da arttırıyor. Trafiği de arttırıyor.

Özgür Hızal, İzmir’de artan trafik sorununu Tunç Soyer’in yönetim eksikliğine bağlıyor. Bununla ilgili Twitter hesabından düşüncelerini yazıyor.

Ne olacak bu servis, bu trafik problemi, bu çocuklar hepimiz için değerli değil mi, diye düşünüyorum.

Çarşamba akşamı Tarafsız Bölge’de İstanbul Metro’sunun simgesi M’den U’ya dönüştürülmesi ile ilgili konuşuluyor. Turgay Güler çok emin, çok kararlı, diyor ki;

“Metroyu, yolları Ulaştırma Bakanlığı yapıyor. Ekrem İmamoğlu biz yaptık diye sahip çıkıyor. Bu değişim bu emek hırsızlığını ortaya çıkarıyor. Yarın öbür gün simge yine M olarak değiştirilebilir”

Yarın öbür gün İstanbul Belediyesi’nin yeniden AKP tarafından kazanılması beklentisine işaret ediyor, olsa gerek.

Diğer konuklar, ne fark eder ikisi de vatandaşın vergisi filan diyor. Bir ara simge M olsun, altına Ulaştırma Bakanlığı yazılsın deniyor. Niye ise kimse sormuyor, enflasyon almış başını giderken bu simge değişiminin maliyeti nedir? Nasıl bir külfetin altına giriyoruz hep birlikte, kimse bununla ilgilenmiyor. Bir de yeniden eskiye dönme ihtimali var ise, neden yapılıyor bu?

Yolları Ulaştırma Bakanlığı yapıyorsa, İzmir’deki trafiğin faturası belediyeye nasıl kesiliyor, diye düşünüyorum. Yoksa, İzmir’deki yollardan belediye mi sorumlu?

S plaka ihaleleri bu kadar gereksiz ise, neden servis şoförleri bu kadar başına buyruk, şirketler bu kadar güçsüz kalıyor, diye soruyorum kendime. Yoksa servis şoförlerinin eğitiminde ya da şirketlerin, araçların denetlenmesinde mi, bir problem var?

Yoksa, diyorum biz de mi problem var? Çocukların sağlıklı büyümesini, okula gitmesini istemek, insanca bir hizmet almalarını istemek bu dünyaya çok mu?

İstanbul, İzmir ulaşım sorunları, öğrenciler, servisler derken galiba diyorum, yine iktidar hırsına takılı kaldı insanlığımız, çocuklarımız. Galiba, insanlığımızı avuçlarımıza sıkıştırıp yine fillerin arasında kaldık.