Stresten bahsedince herkes buz kesiyor.
Stres kötü, çok kötü. Herkes stressiz yaşam peşinde. Hep huzur olsun, mutluluk olsun diyoruz.
Bu istek çok insani, çok masum ama hangi stresten uzak durmalı.
Stresin de çeşidi mi olur?
Olur. Bal gibi olur. Bize faydalı stres kaynakları, bir de külliyen zarar olan stres kaynakları var. Sinsi tehlike, bu külliyen zarar veren ama genelde farkında olmadığımız türde.
İyisinden başlayalım. İş ortamındaki stres, trafikteki stres, komşunun gürültüsünün yarattığı stresin bize çok etkisi yok. Bizi hasta yapan o değil. Hatta iş ortamındaki stres, rekabeti tetikliyor. Rekabet duygusu ile ilerliyoruz. Çünkü, ne yazık ki hala, iyiyi kötüyle kıyaslayarak anlayabiliyoruz çoğu zaman.
Kötüsü ise duygusal stres. Bu tür stres hayatımıza daha çok yakın ilişkilerimizin içinden tezahür ediyor. Eşinizin yarattığı stres, çocuğunuzun yarattığı stres gibi. Bunlarda bir yerde işin hikayesi. Onlar sadece daha derinde yatan bir kaynaktan gelen durumunun, bir kişinin yarattığı stresin şimdi, şu ana yansımaları.
Eğer ki, onların yarattığı duygu durumunun dışına çıkabilirseniz. Gerçekte sizi strese sokanların onların olmadığı bilinci ile ilişkiye bakabilirseniz, strese neden olan gizli özneyi bulabilirsiniz.
İyi haber!
Bu sefer o gizli özne sizsiniz, demeyeceğim. Bunu yaratan sizsiniz, demeyeceğim.
Kötü haber!
Bu durumu değiştirecek, iyileştirecek olan sizsiniz. Başka yolu yok. Maalesef.
Maalesef yazıyorum, çünkü bir kere o gizli özneyi bulduğunuzda, onunla olan ilişkinizi kendiniz için değiştirmeyi çok istemeyebilirsiniz. Değil mi ki, sizin bunları yaşamınıza sebep olan o, o zaman neden ilişkiyi düzeltme çabasına giresiniz ki? Çeksin ne hali varsa diyebilirsiniz. Hatta “Benden uzak olsun da, ne olursa olsun.” diyebilirsiniz.
Üzgünüm, kazın ayağı öyle değil.
Duygusal stresin etkilerinin neler olabileceğini merak ediyorsanız. Gabor Mate harika bir kitap yazmış “Vücudunuz Hayır Diyorsa”. Mutlaka okuyun derim. Duygusal stresin artık kronikleştiği, hastalığa dönüştüğü durumları altta yatan nedenleri ile muhteşem anlatıyor.
Duygusal stresin hayatınızda bu kadar etkili olmasına izin vermemek için yapabileceğiniz en iyi şey, taa çocukluğa gidip oradaki anne, baba imajlarını irdeleyip, altta yatan sevgisizliği ve sevgiyi kabul etmek.
Sevmeyen bir babayı ya da anneyi kabul etmek, çok zor değil mi? Fakat imkansız değil.
Hayatınıza mâl olmuş bir babaya ya da anneye sevecenlik göstermek zor olabilir, ama empati kurmak o kadar zor değildir.
Bunu bir başkası için değil, kendiniz için yapmanız gerekiyor.
Harvard Üniversitesi otuz beş yıllık bir çalışma sürdürüyor. Ebeveyn - çocuk ilişkileri ve hastalıklar arasındaki bağlantılara bakıyorlar.
Sonuçlar şöyle;
Annesiyle ilişkisini yetersiz, eksik ve doyumsuz bulan kişilerin %91’i orta yaş dönemlerinde kanser, kroner arter, hipertansiyon gibi sağlık problemlerine sahip. Katılımcıların sadece yüzde beşi anneleri ile ilişkilerinin doyumlu olduğunu belirtmiş.
Baba ile ilişkisini doyumsuz bulan katılımcıların, doyumlu bulanların yüzde ellisine kıyasla, %82’sinin orta yaş dönemlerinde benzer sağlık problemleri olduğu bulunmuş. Buradaki oran biraz karışık görünebilir. Baba ile ilgili ilişkinin, anne ile olan ilişkiye kıyası yapıldığında anne kadar net ve çarpıcı sonuçlar vermediği aşikar.
Anne ile bağlanma, baba ile bağlanmadan çok daha önemli.
Her iki ebeveynle de doyumsuz ilişkiler sürdüren kişilerin %100 sağlık problemleri yaşadığı ortaya çıkarılmış.
Johns Hopkins Üniverstiesi’nde yürütülen bir başka çalışmada ise elli yıl boyunca 1.100 öğrenci izleniyor. Kanser oranlarının katılımcının ebeveynlerinden birine duyduğu uzaklık derecesi ile yakından ilişkili bulunuyor.
Araştırma sonuçları Mark Wolynn’in Seninle Başlamadı kitabında yer alıyor.
Durum bu kadar vahimken, anne babaların duygusal beklentiyi karşılayamaması kaderimiz mi olacak?
Hayır.
Fakat, bu durumu sadece zihinsel olarak çözmeye çalışırsanız, çuvallarsınız. Aranızdaki enerjisel bağlantıyı görmek, ve onların yaşadığı duygusal çalkantıların bu bağı kesmediğini anlamanız gerekiyor.
Enerjisel bağlantıların DNA ve hücre yapımızdaki etkilerini bilim araştırıyor ve her gün yeni sonuçlar çıkarıyor. Hepsi gösteriyor ki, ne kadar uzak olursanız olun, ne kadar alamadığınızı düşünürseniz düşünün. o bağ size bir şekilde geliyor.
Siz gelin anneleriniz babalarınızın yapabildikleri, verebildikleri kadarını kabul edin.
Onlar için değil, kendiniz için bunu görün, anlayın.