Deniz Can

07 Ağustos 2021

"Doğa bizden intikam alıyor"

Yangının nereden sonra durdurulamayacağını, rüzgârın ne zaman nereden eseceğini ve ne yapabileceğinin gayet farkındaydı. Halk biliyor, görüyor ve olan biten her şeyin farkında. Aydınların görmediği ve farkında olmadığı ise halkın bildiği, farkında olduğu. İşte bu körlük bazı gerçekleri anlamaktan uzaklaştırıyor bizleri

Orman yangınına anlam yüklemek adına uğraşıp duruyoruz. İnsan bu her şeyde bir anlam, her şeye bir anlam yüklemeye isteklidir.

Asla kabullenmek istemez; o bu dünyadaki sıradan canlılardan birisidir. Yaptıklarına yarattıklarına bakarak hep üstte görmeye isteklidir. Bu çağın en büyük hastalığı keşiflerin, kendi yaşam konforunu arttırdığına inandığı teknolojik aletlerle kendine doğa ile büyük bir ayrılık dünyası yarattığının farkında olmamasıdır.

Çok uzun yıllardır süren bu yaşam biçimi insanı doğayı anlamaktan uzaklaştırdığı gibi, aynı zamanda da kendini doğanın sahibi hissetme yanılgısına soktu.

Bu yanılgı bugün, kendini dünyanın merkezine koyan sağlıksız bir bakış açısı yaratıyor. Bu da yangın ile çok garip yorumların ortaya çıkmasına neden oluyor.

En gariplerinden birisi de "doğa bizden intikam alıyor"

Önce bir durup düşünelim, bu kolaycı yorum, doğanın intikam alma ihtiyacı neden doğar?

İntikam çok büyük ezilmişliklere, haksızlıklar karşısında gittikçe büyüyen öfkenin zarar verme amaçlı eyleme dönmesi ile oluşur.

İntikam isteği tüm dünyaya yönelik değil, bu haksızlığı yapan kişiye, sisteme yönelik olur. Bu söylemin altında yatan, anlatılmak istenene iyi tarafından bakarsak, "insan doğaya çok haksızlık yaptı, onun canını çok acıttı" mesajı verilmek isteniyor diyebiliriz.

Bu düşünce yine de sorunludur.

Diyelim ki doğru, "doğa bizden intikam alıyor".

O zaman niye ağaçlar yanıyor, evler yanıyor?

O zaman yıllardır toprağına saygıyla yaklaşan, hayvanlarına özenle bakan köylünün, çiftçinin evi barkı, köyü neden yanıyor?

O zaman niye doğa kendi döngüsüne yardımcı olan hayvanları, bitki örtüsünü yok ediyor?

İntikam arayışında olanların böylesine cahil, böylesine gerçeklikten kopuk düşüncelerini ulu orta yazıyor olması ayrı bir sorun. Bir de bu kişinin belirgin bir kültürel kimliği, taşıdığı sıfat var ise, vay bizim halimize!

Evet, bizlerin yarattığı dünya iklim krizlerine neden oluyor. Evet, küresel ısınmada çok büyük oranda sorumluyuz. Yine de, gerçek olan doğanın bizden intikam aldığı değil, kendi döngüsünü sürdürdüğüdür.

Bunu idrak etmek, aslında bizlerin birer fani olduğu bilincine erişmemizi sağlar. İnsan doğada yaşam süresi kısa olan, bunu kabul etmek istemeyen, uzatmak, hatta ölümsüzlüğe ulaşmak için debelenen bir canlıdır. Doğanın da bizimle bu açıdan pek ilgisi yoktur.

Aslında, doğa kimseyi takmaz. O başına buyruktur. O kendi bencilliği içinde kendini sürdürmek için her türlü dinamiği kullanır.

Zaten dünya tarihi boyunca yok olan hiçbir zaman doğa olmamıştır, yok olan her zaman insanın kurduğu yaşamdır.

Biz doğayı anlasaydık, şu anda bugünü değil, başka bir günü yaşıyor olurduk. Neyse, neyse…

Doğanın intikam aldığını söyleyen, çevreci, solcu, aydınla ve depreme içkinin sebep olduğunu söyleyen diğer taraf arasındaki fark nedir? Var mıdır böyle bir fark? İkisi de alabildiğine cezalandırıcı bir üst güçten, bilgelikten bahsediyor.

Korku, o kadar büyük ki, cezalandırılma korkusu, suçlu olma korkusu, kapatılma korkusu her yerde her zaman bunun gerçekleştiğine inanıyorlar.

Ne yazık ki, bu insanların büyük çoğunluğu büyük şehirlerde yaşayanlar. Belki de, doğa ile ilgili bütün bilgileri kitaplara sıkıştırılmış, biyoloji derslerinde öğrenilmiştir, kim bilir.

Milas’ın köyünde yaşayan bir kişi yangında yirmi hayvanını ağırdan çıkarıp kurtarmaya çalıştıktan sonra dumandan zehirleniyor.

Dün konuştum kendisiyle, gözlerinde acı var ama korku yok. Sesi kısılmış, gözleri kan çanağı ve "ağzımdan zift gibi duman ve kül çıkıyor hala" diyor. Doğanın kendisinden intikam aldığını düşünmüyor. Gerçeklerin gayet farkında. Onunla Bodrum Mazı’daki yangın Termik Santrale doğru ilerlerken konuşmuştuk.

Yangının nereden sonra durdurulamayacağını, rüzgârın ne zaman nereden eseceğini ve ne yapabileceğinin gayet farkındaydı. Halk biliyor, görüyor ve olan biten her şeyin farkında.

Aydınların görmediği ve farkında olmadığı ise halkın bildiği, farkında olduğu.

İşte bu körlük bazı gerçekleri anlamaktan uzaklaştırıyor bizleri.

Bugün yangını "doğa bizden intikam alıyor" diye yorumlayan yarın başka bir olayı başka bir tutarsızlıktan, gerçeklikten kopuk yorumluyor. Aydını ve köylüsü bu kadar kopuk olan ülkede nasıl bir hayat bekliyorsunuz?

Kendini üstün görenlerin düşünceleri ve cahil diye nitelenen emektar, zanaatkar olana bakınca, ben affınıza sığınarak, kimin zır cahil olduğunu görüyorum.