Deniz Can

12 Ekim 2021

Dilsiz bir kadın yükseltiyor güneşi

Kadın duruyor, kadın kendi kalbinin ışığında.

Başı öne eğik oturuyor bir kadın. Sırtı dik, boynu eğik. Saçları yüzünün yanından omuzlarının üzerinden dökülüyor toprağa.

Ne gülümsüyor ne yüzü asık. Öyle göğsüne dikmiş bakışlarını, içinde ne var ne yok arar gibi.

Derin nefesler içerisinde bedeni. Yükseliyor sırtı, şişiyor göbeği.

Omuzlarında yük yok, sırtında yük yok. Gömmüş sanki tüm yaşamı gövdesine. Acının ikliminden geçmiş. Sevincin, neşenin yolunu bilir gibi.

Bir kadın öylesine oturuyor kaldırım taşının kenarında. Topuzu cıvıltılı kuşların yuvası. Etrafında dolanan onca kalabalığın içinde gürültüsüz, kıpırtısız.

Ters gidiyor bir şeyler belli. Nefesi yükseltiyor sırtını.

Bir kadın bir caddenin ortasında duruyor. Yanından gelip geçiyor kalabalıklar, gürültülü motorlarıyla kamyonlar. Kamyonlar taş taşıyorlar. Kamyonlar kadının yanından gelip geçiyorlar. O derin bir sessizlikte duruyor.

Başı öne eğik, göğsüne bakıyor. İçinde kuşların cıvıldadığı, çiçeklerin açtığı, çocukların mutlu olduğu bir dünya var sanki. Gözünü ayırmıyor kalbinden.

Bir kadın bir ağacın altında ayakta duruyor. Başı yine göğsüne dönük. Başından aşağıya dökülüyor yaprak yaprak hazan. Derin nefeslerle yükseliyor sırtı, şişiyor göbeği. Sanki bitimsiz sonsuz bir ışık var içinde. Parıldamadan geziniyor bedeninde.

Bir kadın deniz kenarında dalgalara bakıyor. Düzensiz, deli çırpınışlarına. Uzun dakikalar boyunca bakıyor seri çırpınışlara. Çırpınıyor içinde bir şeyler, derin nefeslere gömüyor bedenini. Öfkenin en deli çığırtkanlarına rağmen dalgaların sesine, martıların çığlıklarına teslim kulakları.

Bir kadın bir kentin en işlek meydanında dönüyor, etrafındaki alaycı gülüşlere, parmakla gösterenlere inat. Etek uçları havalanıyor kendi rüzgarıyla.

Dönüyor kadın durmadan. Hızlanıyor dönüşleri, etrafındaki güvercinler savrulup savrulmamak arasında sendeliyor. Göğe doğru açık avuçlarından yemler dökülüyor güvercinlerin başına. İnsanlığın durduğu ince çizginin griliği bile görünmüyorken besliyor güvercinleri.

Belli, bir yanı zifiri karanlık bir yanı ışıktan daha aydınlık. O döndükçe harmanlanıyor karanlık ile aydınlık.

Bir kadın gece ile günün buluşmasından önce uyanıyor. Her kalkışında yeniden ışığı görmeyi bekliyor, ışıktan önce ötmeye başlayan kuşların eşliğinde. Başı göğe dönük, boynu gergin yukarı doğru. Her nefeste çekiyor bulutları, yıldızları göğsüne. İncecik zarif bir kuğu olup süzülüyor, karanlık günleri dileyenlerin içine.

Bir kadın bir dağın tepesinde, ulu rüzgarlara karşı duruyor. Eğilmeden bükülmeden. Göğsüne iniyor büyük yağmur taneleri. Çırılçıplak göğsüne. Kalbinin üşümesine eşlik ediyor gözünden akan ılık damlalar. Çöp kamyonları çöp taşıyorlar dağın eteğine. Kadın yağan yağmura bakıyor. Yanaklarından süzülen ılık damlalar ile ısıtıyor kalbindeki ıssızlığı.  Çöp kamyonları döküyor çöplerini kulakları tırmalayan gürültüleriyle.

Kadın duruyor çöplerin üzerinde.

Ellerinde martılar, eteklerinde güvercinler.

Saçlarında rengarenk güller.

Uzuyor boynu, uzuyor saçları.

Kadın duruyor, kadın kendi kalbinin ışığında.

Bir kadın bir yerde günün bir zamanında duruyor öylece bir kuş, bir ceylan nefes alsın diye.

Dünyanın bir yerinde herhangi bir kadın savaş tamtamlarının ortasında daimî bir bahar ve sadece bahar oluyor, bir kuzu çayırlarda koşabilsin diye.