Bir bakmışsın günler aylar geçmiş. Bir bakmışsın yıllar devrilmiş ömründe.
Bir bakmışsın artık yaşını hesaplamak o kadar da iyi değil.
Sırf bu nedenle gülümse.
Gülümsemek iyi gelir her şeye.
Herkes ve her şey çok ciddi dururken gülümse.
Koyu renkli elbiseliler peşi sıra zifiri karanlık sözlerinde seni öğütleyip duruyorlar. Ardı ardına diziyorlar yoklukları, acıları. En korkutucu olanlar manşetlerden inmiyor.
Bir bakıyorsun ki, mutlu olmak neşeli olmak delilik.
O zaman delirmeli insan.
Bir bakıyorsun ki, şen kahkahalar azalıyor günden güne.
Tam burada dur ve otur. Ciddi bir yüz ifadesi beliriyorsa aynadaki yansımana devam etme daha fazla.
Dur ve otur.
Bu pasif direniştir. Öfkeye, kavgaya, bocalamaya, karamsarlığa gelmiyorum demektir. Yanıt vermemektir.
Biraz dinginleşince zihnin. Nefes al, derin. Ve bırak, süzülsün dudaklarının arasından boşluğa.
Otur ve sakinleş.
Sessiz kal. O sessizlikte seni çağıracaklar. Hemen bitecek sanma. Göz kırpacak sana yokluklar, acılar. Yaşamın ciddiyeti çökecek omuzlarına, hissedeceksin.
Kalkmak isteyeceksin. Tam burada kızacaksın kendine. Korkaksın, duyarsızsın diyeceksin. Hatta bunu sana daha önce söylediklerini bile anımsamayacak, kendi fikrin olduğuna inanacaksın.
Tam o sırada bir cesaret örneği olmak isteyecek, kendine meydan okumaya girişeceksin.
Yapma.
Dur, otur, sakinleş. Bir nefes sakin olsan ikincisinde öfke, sabırsızlık ittirecek. Kalkmak isteyecek, problemi çözmek isteyeceksin.
Otur ve izle. Seni çağıran acıya bak derinden, seni koşturmaya iten hedeflerine bak inceden. Nasıl da dans ediyorlar. Nasıl da çağırıyorlar. Onların gel, gel diyen seslerini dinle.
Bir kere sor: Nedir beni sürekli harekete geçiren?
İçinde tepinip duran, görmek istemediğin, kabul etmek istemediğin ve sürekli koşarak kaçtığın nedir?
Nedir seni problemleri çözmeye, her acıdan kendine pay biçmeye iten?
Sessizce izle kendini. Özünü arıyorsan o her yerde seninle. Nefesinde, düşüncende, görmek istemediğin sessizliğinde, çaresizliğinde.
Yavaşça bırak elindeki savaş kılıcını.
Yavaşla.
Yetişeceğin yer herkesle aynı. Bu yolun gittiği yer belli. Çıkışı da varışı da herkes için aynı.
Bunu hatırla: İlk nefes ile son nefes aynı. Aradaki boşluğu dolduracak olan sensin.
Sakinleş.
Yavaşça arala gönlünün kapısını. Gir içine.
Bak bakalım orada öksüz, yetim kalan neler saklı?
Hangi duygular arsızca beslenmiş, kaplamış gönlünü?
Yavaşla ve bak içine.
Aç kalanlar hangileri.
Açlıktan kıvranan, son nefesini vermeye hazırlanan neşeyi bulacaksın.
Sevinci, sevgiyi, şefkati, özlemi…
Eğlenmeyi, birlikte gülmeyi, sarılıp uyumayı…
Eğil biraz üzerilerine. Yakından bak. Sizi nasıl büyütebilirim, diye sor.
Kaç nefes yeter aşkı, sevinci, neşeyi büyütmeye?
Kaç nefes yeter kahkahaları yükseltmeye?
Bul içindeki yetimleri, öksüzleri belki daha hiç doğmamış olanları.
Al derin nefesler, besle, büyüt.
Söz ver onlara: Sizi geride bırakmayacağım de. Sev, sarıl, şefkatle kucakla.
Neşeyi pek sıkma, kahkahaları da çok kucaklama. Özgür kalmayı severler. Birden patlamayı, çınlatmayı gökyüzünü. Dans etmeyi sever neşe. Özgürce, bir ritme kapılıp en az iki kişinin arasında olmayı sever.
Şimdi hatırla artık insanlığını, özünü.
Yine gireceksin kavgaya, yine meydan okuyacaksın acılara. Yanındaki yoldaşın neşe olsun, kahkaha olsun, beraberlik olsun.
Yine gireceksin kavgaya, ama zamanını dolduran sevinç olsun, mutluluk olsun, iyilik güzellik olsun.
Kavgadan kaçış yok.
Acılar ortak. Beklentiler ortak. İstekler ortak. Endişeler, kaygılar ortak.
Sırf bu ortaklık bile kutlama yapmaya yeter.
Yeter ki, içindeki öksüzleri yetimleri bul, çıkar gün ışığına.