T24’teki yazı serüvenime uzunca bir süre önce duygusal sağlık üzerine uygulamalı bir program hazırlamak için ara vermiştim. Bu ara epey uzun sürdü. Yasal eğitmenlik hakkı için almam gereken eğitimler, programın gerçekten ayaklarının yere basması için tamamlamam gereken eğitimler, okumam gerekenler filan derken yaklaşık iki yıl boyunca yazamadım.
Birkaç disiplini ve sosyal bilimleri birleştirerek nasıl işe yarar, anlam sağlayan kullanışlı bir program nasıl olur diye de, epey araştırma ve uygulama içine girdim. Tüm bunların sonunda tutarlı, ayakları yere sağlam basan bir program oluştu. Programın doğumu pandeminin göbeğine denk geldi. Hızla uzaktan uygulama kısmının nasıl olacağına doğru bir atak yapmak gerekti. O da halloldu.
Tabii ki, bu sırada kızımın uzaktan eğitime geçmesi ile evdeki öğün sayısı, ev içi sorumluluk da katlanarak arttı. İnsanın tüm sevdikleri yanında olunca çalışmak gerçekten zor olabiliyor. Yapılacak o kadar güzel şey var ki, iki arada bir derede geçen bir süreç yaşadık.
İzmir’de depremi yaşadık. Etkisinden çıkmamız bir iki ay sürdü. Ardından sel geldi. Tam rahatlıyoruz derken kapanma ya da yarı kapanma denilen durum ortaya çıktı. ‘Yaz başı Bodrum’da hem dinlenip hem çalışırız’ dedim, yangınların ortasında kaldık. İçimiz acıdı, sabrımızı sınandı.
Tüm bunlar olurken çalışırken incitildiğim, kırıldığım, örselendiğim zamanlar oldu. Lâl oldu dilim, amacım bir insanın daha kalbine dokunabilmektir, diye sessizliği ses saydım kendime.
Yoruldum.
Uzmanlığımı sorgulayan, vaat ettiğim topraklara olan merakını nezaketle ifade edemeyenler oldu. İspata kalkışmadım. ‘Gerçeğin ispatla işi olmaz görmeye istek gerek’ dedim yoluma devam ettim.
Eril aklın tahakkümüne girmeyen yorumlarımı bilmezlikle cahillikle yorumlayan üst akla inanlar konuştu hakkımda, gülümsedim. Uyanmalarını diledim. Elden başka bir şey gelmez onlara.
Bu arada eğitim programını uygularken öyle güzel yakınlıklar, bağlantılar, dostluklar kuruldu ki, çok şaşırdım. Uzaklar sevgiye engel değil, bir kere daha keşfettim dünyayı.
Yazı yazmaya geri döndüğümde sizden gelen samimi elektronik postalar çoğu zaman yapamayacağım, hepsi çok geliyor, dediğim anda düştü posta kutuma, kalk ve devam et, dedim kendime. Beni hiç görmeden, sesimi duymadan kendini açan her okuyucuya minnettarım. Aşk mektuplarını bunun içinde saymıyorum, onlara da saygım sonsuz ama öyle aşk olmaz ey okuyucu, demekten alamıyorum kendimi.
Şimdi, pandeminin ortasında doğan bu çocuğu, eğitim programını, biraz daha kalıcı hale getirmek için kitabını hazırlamaya gidiyorum. Bu nedenle affınıza sığınarak, Eylül başına kadar yazılara ara veriyorum.
Eylül’de yeniden buluşmak üzere…