Deniz Bağrıaçık

28 Ocak 2021

Fransa'nın yeni giyotini: #BendeEnsest!

Camille Kouchner olağanüstü bir cesaret göstererek kaleme aldığı aile öykülerinde, kendi ikiz erkek kardeşinin, üvey babaları tarafından yıllarca ensest ilişki ile tecavüze uğramasını anlatıyor

Bugünlerde, Fransa'da, #metooinceste[1] hastagi tıpkı bir giyotin gibi bazı başlara iniyor ve onları sarsılmaz koltuklarından ve toplumdaki saygın yerlerinden ediyor. Ensest mağdurlarının, daha doğrusu ayakta kalmaya başaranların kendilerini güvende hissedip konuşmalarına öncülük eden ise 7 Ocak 2021'de, hukukçu Camille Kouchner'in Seuil Yayınları'ndan çıkan, "La Familia grande" İtalyancada "Büyük aile" anlamına gelen kendi aile öyküsünü anlattığı kitap oldu. Bu isim , Fransa'nın güneyinde le Var bölgesinde ailenin, Duvel'in aile evinde arkadaşları ile toplandıklarında betimledikleri "aile" adı.

"Büyük aile" adlı kitabının Fransa'nın gündemine bu skandal ile oturmasının en önemli sebeplerinden biri bu ailenin, hem uluslarası hem de Fransa'da siyaset, üniversite ve hukuk camiası ile iç içeliğinden ve ailenin sol görüşü temsil ediyor olmasıdan kaynaklanıyor. Durum böyle olunca da ensest konusunun ne sosyal ağlarda yer almasının ne de TV ekranlarında tartışılmasının ardı arkası kesiliyor. Fakat tüm bunların ötesinde, ensest mağdurlarına siyasi arenada başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere, en üst düzeyde kınama ve hukuksal açıdan destek var, üstelik ailenin siyasi ilişkilerinin köklü olmasına bakınca, bu refleks çok önem kazanıyor.

Camille Kouchner olağanüstü bir cesaret göstererek kaleme aldığı aile öykülerinde, kendi ikiz erkek kardeşinin, üvey babaları tarafından yıllarca ensest ilişki ile tecavüze uğramasını anlatıyor. Hemen belirtmekte fayda var, ensest ilişki olarak adlandırmak için kan bağı şart değil.

Bu ilk anlaşılması ve üzerinde durulması gereken bir mesele. Meslektaşım Sosyolog Doç. Dr. Alanur Çavlin "Ailenin Karanlık Yüzü Ensest" kitabını derleyen isimlerden biri, ondan alıntı yapacak olursak: "Ensestin en geniş tanımı, aralarında evlilik bağı olmayan aile üyeleri arasındaki cinsel içerikli her türlü davranış ve eylemdir. Aralarında hiçbir kan bağı bulunmayan eniştenin baldıza yönelik cinsel istismarı da ensesttir" [2].

Aile bağı oluşturulan her yapıda, aile otoritesinin çocuğun üzerinde cinsel istismarda bulunması, temel bir hak ihlali. Antropolog Claude Lévi-Strauss'a göre, ensest hemen hemen her toplulukta yasaklanmıştır, çünkü kabile-topluluk-aile dışında, başka evlilik/akrabalık ile sağlanacak ilişkiler bütünü, toplumda karşılıklılık ilkesine uygun devam etmesini sağlayan aile dışına çıkmaktır. Freud da, temel teorisini ensest yasağının üzerine inşa eder.

Fransa'daki skandala geri dönelim çünkü dışarıdan bakıldığında ensest ilişkinin yaşandığı ailenin değerleri, entellektüel kapasitesi ve farklı alanlardaki kapital birikimlerinden dolayı akıllardan geçebilecek bir konu değil. Aileyi tanıyacak olursak; ensestle suçlanan üvey babaları Olivier Duhamel de bir bakan çocuğu, Fransa'nın gururu "Grandes Ecoles" statüsünde en prestijli eğitim kurumlarından Science Po'nun önemli siyaset bilimcisi ve yine aynı okulun vakıf başkanı, önde gelen televizyon kanallarında yıldız yorumcu, uluslarası siyasette, hukukta tanınan bir isim. Fransa'da hukuk okuyanlar mutlaka onu da okumuşlardır örneğin.

Anneleri ise, Evelyne Pisier o da ayrı bir yıldız. Kamu hukukunda tanınan feminist, solcu bir yazar. Fidel Castro ile de 4 yıl birlikteliği olmuş. Duhamel'den önce de, diplomat, sosyalist parti üyesi, eski sağlık bakanı doktor Bernard Kouchner'le evlenir ve bahsi geçen ikizlerinin babasıdır Koushner, diğer oğlu Julien Kouchne de.

Çocukların teyzeleri ise 2011 yılında kendi evinin havuzunda, sır perdesi bir türlü aralanamayan zamansız bir ölümle sinema dünyasına erken veda eden Marie-France Pisier. Birçok kişi gibi çevrelerinde olayları bilen, ancak "omertayı" bozmak istemeyen koyu bir feminist, kardeşinin sırdaşı. Omerta, İtalyan mafyasında, "sükunet yasası" anlamına geliyor.

Çocukların anneleri ise 2017 yılında hayatını kaybetmiş. İşin içinde, henüz açığa kavuşmayan başka bir ensest daha var. Duvel'in eşinden, kendi çocuklarını istemesi ve ilerleyen yaşlarında olmamalarına karşın Şili'den iki çocuk evlat edinmeye de uzanan bir hikâyeleri var. Hatta çocukların evlat edinme işlemlerini kısaltan da dönemin cumhurbaşkanı Jacques Chirac. Evlat edilen kız çocukları sessizliğini koruyor, ancak kitapta anlatılan göre o da Victor ile aynı kaderi paylaşıyor. Olaylar burada sınırlı değil çünkü Duvel adeta sosyal statüsünün dokunulmazlığına kendini kaptırmış ve 13 yaşında çocuğuna uğradığı tecavüzleri annelerine söylememelerini tembihlemek için de annelerinin psikolojik durumunu kullanarak çocuklara psikolojik şiddete de maruz bırakmış. Durumu daha da korkunç kılan ise, annelerinin durumu bilip, yüzleşmekten kaçması, alkolizme sürüklenişi, ağır depresyonları… 

Paris duvarlarında, Duhamel'e atıfta bulunarak "Duhamel ve diğerleri asla huzur içinde olmayacaksınız" yazıyor

En büyük bedeli ödeyen ise elbette Victor Kouchner. Uzun sure yeme bozuklukları, hastalıklar geliştiriyor. Ensestin fiziki sağlık açısından yıkımı büyük. Nüfusbilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun Türkiye'de Ensest sorunu anlama raporunda, ensestin fiziki ve ruhsal zararları şu şekilde anlatılıyor:

"Başta üreme organları olmak üzere yaralanma ve kanamalar, azalmış cinsel istek, cinsel ilişkide ağrı, cinsel işlev bozuklukları, HIV/AIDS, hepatit gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, üriner sistem enfeksiyonları, istenmeyen gebelikler, sağlıksız düşükler ve istenmeyen doğumlar gibi fiziksel sağlık sorunları ile depresyon, post-travmatik stres bozukluğu, intihar düşünceleri, sigara, alkol ve madde kullanma gibi ruhsal sağlık bozuklukları şeklinde özetlenebilir." [3]

Bir düşünün, siz bir çocuk olarak, gözlerinin içine baktığınız bir otorite figüründen nasıl bir saldırıya uğruyorsunuz. Üstelik daha da kötüsü, enseste maruz kalan çocuklar genellikle konuşamıyor. Konuşsalar inkar edilebiliyor, aile ilişkileri bozuluyor, anneler inanmıyor. Ensest çok ama çok ağır bir suç. Üstelik her ailede her toplumda da olabilir. O yüzden de tüm önyargılardan arınıp, çocukları dinlememiz gerekiyor. Okulların işlevi büyük, bu beyanlar için güvenli limanlar gerekiyor.

Fransa TV kanallarında kadınlar başlarından geçenleri anlattıkça, onların acılarının, seslerinin titremelerinin korkunçluğu karşısında insanın boğazının düğümlenmemesi, bu muazzam mücadelelerinde yanlarında olmamak mümkün değil.

Dünyanın farklı yerlerinde kadınlar, ataerkil sisteme karşı akıl almaz bir mücadele veriyorlar çünkü ataerkil sistemin sürekli suçlu hissettiren hapsini yok ediyorlar. Şüphesiz, ataerkil düzenin özellikle kadın ve çocuklar üzerinde kurduğu, açık korku hapisanesi, toplumların yanlış bir yön izlemesine, geride kalmasına sebebiyet verirken, acıların nesillere aktarılmasına neden oluyor. Bu korku düzeninin en büyük dişlisi, bireyin toplumdan "dışlanma" zaafiyetinden beslenirken, kadınları neredeyse günün her dakikasında her saatinde suçlu hissettirerek başarıya ulaşıyor.

Fakat artık, kadın haklarında yalnızca kamuda değil özel hayatta da devrim gerçekleşiyor. Bugüne kadar başımıza ne gelirse gelsin, bizim suçumuz olduğunu düşündüğümüz bir esaretten kurtaracak, gelecek nesilleri de özgürleştirecek bir hareket.

Fransa'da ensestten konuşulması artık bir tabu değil. Şimdi suçu işleyenler korkuyor çünkü güvenli bir alan oluşturuldu. Başta cumhurbaşkanı olmak üzere, hükümet ve devlet tam verdi. Fransa'daki yasaya göre, ensest beyanı 30 yıla kadar yapılabiliyordu. Yeni yasa tasarısı ile bu süre uzatılacak ya da ömür boyu şeklinde düzeltilecek.

Türkiye'de de bu konu üzerinde çalışan çok değerli akademisyenler, avukatlar, yazarlar, psikologlar ve hukukçular var. Canan Güllü, Türkiye Federasyon Dernekleri Başkanı konuya ilişkin gündem olsa da olmasa da açıklamalar yapmaya devam ediyor. Yukarıda da alıntıladığım Doç. Dr. Alanur Çavlin'in "Ailenin Karanlık Yüzü Ensest" kitabı, gazeteci Büşra Sanay'ın "Kardeşini Doğurmak" ilk akla gelenler arasında…

Şu an Türkiye'de başından geçenleri anlatmak isteyen o kadar çok çocuk, yaşadıklarının ızdırabında sağlıksız bir yaşam süren yetişkin var ki… 

Keşke Türkiye'de, sözcükleri kanatlandıracak güvenli bir ortam sağlayabilsek, bu karanlık acıları bitirebilsek. Bilin ki, benim desteğim tam ve burdayım!



[1] Ben de ensest mağduruyum anlamına gelen, daha önce "me too" kadınların başlarından geçen ayrımcılık, taciz gibi olayları sosyal medyada anlatıkları hastag başlığının bir devamı niteliğinde

[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/09/06/doc-dr-alanur-cavlin-ensestte-kan-bagi-olmasi-sart-degil

[3] https://turkey.unfpa.org/sites/default/files/pub-pdf/ensesrapor.pdf