Gazeteciliğin sınırlarını ne savcılar çizebilir ne de siyasetçiler.
Toplumun haber alma hakkı adına yapılan gazeteciliğin sınırlarını, kamu yararı kavramı çizer. Bilen bilir ama tekrarında zarar yok; kamu yararı, herhangi bir yerde, herhangi bir siyasal iktidarın andığı milli menfaatlerden farklı bir kavramdır. Çünkü milli menfaat, doğası gereği, herhangi bir siyasal iktidarın, bulunduğu zamana dair çıkarlarına, o dönemki ideolojisine göre şekillenebilir. Hatta bunun için kanunlar da çıkarılabilir. Gelin görün ki, bir iktidarın saklanmasını milli menfaat saydığı bir gelişme, gazeteciliğin evrensel dayanağı olan kamu yararı sebebiyle, açıklanmasını gerekli kılabilir.
Basın tarihi, bu olgunun -bazen çok kahredici- örnekleriyle doludur. Gazeteci, gazeteciliğin bedelini bazen hayatıyla öder, bazen çalınan zamanı, özgürlüğüyle. İktidar ile aynı hizada durmayı kabul etmeyen birçok gazeteci, bugün Türkiye’de soruşturma, tazminat, engelleme ve yasaklardan başını kaldıramıyor.
KÖİ sözleşmeleri ve kamu yararı
Gazetecilikteki kamu yararına ekonomi gazeteciliğinden örnek verelim:
Bir iktidarın, yol, köprü hastane yapıyor diye şirketler ile döviz cinsi üzerinden çeyrek yüzyıl sürelere yayılan sözleşmeler (Kamu Özel İşbirliği modeli altındaki Yap İşlet Devret Uygulama Sözleşmeleri) yapması, bu sözleşmeleri ticari sır TBMM’den dahi kaçırması, tereddütsüz biçimde kamu yararına terstir.
İşte bu noktada, gazeteciliğe dayanak oluşturan bir kavram olarak kamu yararı devreye girer. Ve kimsenin fikrini sormadan üç nesli borçlandıran sözleşmeler hakkında bilgileri haberleştirmeyi gerektirir. Mümkünse sözleşme hükümlerinin açıklanmasını da. Çünkü, bu sözleşmelerin sonuçlarını, düşük zam ve yoksulluk sınırında yaşamakla ödeyen milyonlarca çalışanın, emeklinin, yoksul vatandaşın yararı, bu projeler için verdiği krediyi garanti altına almak isteyen finans sisteminin çıkarlarından önceliklidir.
Gazeteciliğe kıskaç
Komisyon’da kabul edilerek TBMM Genel Kurulu’na gelen “etki ajanlığı” maddesi, başka birçok meslek grubuyla birlikte gazeteciliğe de yeni ayarlar ve sınırlar çizmeyi hedeflediği anlaşılıyor.
Türk Ceza Kanunu’nun “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne eklenmesi öngörülen maddenin başlığı “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlığını taşıyor. İçerdiği belirsiz, muğlak ifadeler dolayısıyla başlığından dahi keyfiliğe açık olduğu görünen bu madde ile eleştirel bir yazı, bir haber, demokratik itirazlar yorumla kapsam içine konulup ceza yaptırımına konu olabilecek.
Daha önce de gündeme gelen ancak yükselen tepkiler dolayısıyla 9. Yargı Paketi taslağından çıkarılan bu madde yasalaşırsa, yakın gelecekte basın ve ifade özgürlüğü üzerinde daha da kıskaca alacak baskıcı girişimler sürpriz olmayacak.
Maddenin provası gibi
Dün TBMM’de, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin gazeteci Hilal Köylü’nün Cumhur ittifakı içinde görüş ayrılığı olup olmadığı yönündeki sorusuna verdiği hiddetli yanıt ve “mesleği bırakma” tavsiyesi (!) bu maddenin adeta bir provası gibidir.
Türkiye’de kamuoyu günlerdir, Bahçeli’nin hiç beklenmedik bir anda beklenmedik bir çıkış yaparak terör örgütü liderini TBMM’de konuşsun demesini tartışmakta, yorumlamaya çalışmakta, günlerdir bu çıkışın Cumhur ittifakı içinde bir çatlak olup olmadığı sorusuna yanıt aramaktadır. Hilal Köylü’nün sorusu, siyaseti izleyen bir gazetecinin sorması gereken bir sorudur. Gazetecilik, toplum adına soru sorma hakkı kadar, özellikle güç sahiplerinden sorunun cevabını bekleme hakkını da içerir.
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada otoriter liderlerin tahammül eşiğinin düşüklüğü bir sır değil. Ne var ki, Bahçeli’nin meslektaşımıza verdiği bu yanıtın, muhafazakâr siyasetçinin dilinden düşürmediği “milli iradenin tecelligahı olan TBMM’de gerçekleşmesi ayrıca düşündürücüdür.
Hepsinden önemlisi siyasetçiler, gazeteciliğin sınırlarını çizemeyecekleri gibi, gazetecileri azarlayamayacaklarını da bilmelidirler.
Gazetecilik, muhataba, dikte edilmeyen soruları sorabilmektir. İşin bu kısmı, iktidarlardan, unvanlardan ve fani ömürlerden bağımsız bir realite olarak kendini sayısız kez teyit etmiştir.
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |