Çiğdem Toker

07 Mart 2025

Bütçede kadına bakış

İktidar, pekâlâ, bütçe kaynaklarını çocuk bakımı nedeniyle istihdamdan kopan, geçinebilmek için mesai dayatması karşısında çocuğunu işyerine götürmek zorunda kalan kadınları gözeterek kullanabilir. Bunu yapmak yerine sadakatle kendisinin yanında duran, karşılıklı simbiyotik ilişki içinde oldukları şirketleri gözeten politika araçlarına aktarıyor

Bütçede hangi kaynağın nereye aktarılacağı, bir tercihler bütünüdür.

Personel giderleri ya da borç faizi ödemeleri gibi zorunlu harcama kalemleri dışında kalan harcamaların dağılımı, ülkeyi yöneten iktidarın siyasal anlayışı, toplumun hangi kesimlerine, sınıflarına hangi perspektiften baktığıyla sıkı sıkıya ilgilidir.  

Kanuna dayalı temel kurallar, iktidara prensiplere dayalı bir çerçeve çizse de iktidar ne yapar eder, kamu kaynağını farklı usullerle hedeflediği yerlere, kamu yararının dışında motivasyonla yönlendirebilir. AKP iktidarının 24 yıllık tarihi boyunca, bu anlayışın kamu kaynaklarına hasar veren, gelir eşitsizliğini derinleştiren, yoksulu daha yoksul, dezavantajlı toplulukların kendisini daha da dışlanmış hissedeceği sayısız örneğini gördük. 

Yarın Dünya Kadınlar Günü. 2025 yılını aile yılı ilan eden iktidarın, kadını özellikle ve sadece aile içinde konumlandıran anlayışı, diğer tercihlere yansıyor. Kötüsüyle ya da daha kötüsüyle, sonuçta neoliberal programlar uygulan iktidarın politikaları gelir eşitsizliğini gidermeyi hedeflemediği için de toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu da büyüyor. Her gün her saat, kadın yoksulluğunun ağır sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. 

Kadına ödeneği 34’e katlayan garantiler

“Kadının Güçlendirilmesi” başlığı altında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi içinde kadına ayrılan ödenek yaklaşık 6 milyar “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” başlığı altında ise yaklaşık 16,7 milyar TL ayrıldı. Aradaki fark, iktidarın kadını yalnızca aile içinde konumlayıp değer biçen yaklaşımı hakkında fikir veriyor.

Bütçede kadına bakışla ilgili fikir verecek bir boyut daha var.  6 milyar ile 16,7 milyar TL’nin, yani kadın ve aile için ayrılan ödeneklerin, yazının girişinde söz ettiğim bütçe tercihleri bağlamında başka kaynakların yanında nasıl göründüğüne de bakalım. Bu yıl Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri için müteahhitlik şirketlerine ayrılan ödenek 204 milyar TL. Kur değişimleri dolayısıyla yıl sonunda çok daha yüksek olması beklenen bu tutar, orijinal haliyle bile “kadının güçlendirilmesi” için ayrılan kaynağı 34’e katlıyor.

İktidarın, kadınların güçlenmesini sağlayacak politikalara nasıl baktığının kilit bir göstergesidir bu. Kadın istihdamını gerçekten arttırmak isteyen, kadınların şiddetten korunmasını sağlayacak etkili politikaları yaygınlaştırmayı önemseyen bir iktidar, otoyol, tünel şirketlerine dövizle taahhüt edilen garantili tutarların altında 34 kez ezilen bir ödeneği reva görmez.

Eğitim arttıkça istihdam düşüyor, iyi mi?

Aslında TÜİK’in “İstatistiklerle Kadın 2023” verileri, iktidarın karnesini apaçık ortaya koyuyor. Evde çocuk bakımının kadının üzerinde oluşunun istihdama nasıl yansıdı da verilerle yer alıyor.

TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması’na göre, 15 ve üzeri yaştaki nüfusun istihdam oranı kadınlarda yüzde 31,3’ken erkeklerde yüzde 65,7.

-Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, kadınlarda yüzde 27, erkeklerde yüzde 90,1.

Sürekli olarak kadınların eşitsiz koşullarda çalıştığı, mobinge uğradığı sahalara giden ve o sahalardan kamuoyuna düzenli olarak güncel ve çarpıcı veriler aktaran EMEP Milletvekili Sevda Karaca, erkeklerin aksine, kadınlarda eğitim düzeyi yükseldikçe işsizlik oranının da arttığını vurguluyor. Bu tespitini şöyle açıyor:

 “Yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranı kadınlarda yüzde 16,1 iken erkeklerde yüzde 7,3 düzeyindedir ve bu başlıkta kadınların oranı yıllar içerisinde değişmemiştir. Bu durum kadınların esnek ve güvencesiz çalışmaya mahkûm edildiğini gösterirken; iktidarınızın kapsamını genişletmeye çalıştığı esnek çalışma politikalarının kadınlara müjde değil, esaret olduğunu ortaya koymaktadır.”

İzmir Serbest Bölgede çalışan işçi kadınların, zorunlu mesai dayatıldığında, çocuklarını bırakacak yer bulamadıkları için çocuklarını işyerinin tehlikeli ortamında bulundurduğunu hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın çocukların anneleriyle birlikte adeta hapsedildiğini aktaran Karaca, ülkenin genelinde vardiyalı çalışan evli çiftlerin; vardiyalarını ve izinlerini çocuk bakımını gözetecek şekilde ayarlamak zorunda kaldıkları ve eşlerin birbirlerini göremedikleri yaygın bir yaşayış biçimine dönüştüğüne dikkat çekiyor.

Başa dönelim. Bütçe neden bir tercihler demeti? İşte bunun için. İktidar, pekâlâ, bütçe kaynaklarını çocuk bakımı nedeniyle istihdamdan kopan, geçinebilmek için mesai dayatması karşısında çocuğunu işyerine götürmek zorunda kalan kadınları gözeterek kullanabilir. Bunu yapmak yerine sadakatle kendisinin yanında duran, karşılıklı simbiyotik ilişki içinde oldukları şirketleri gözeten politika araçlarına aktarıyor.

Uğradıkları türlü türlü ayrımcılık nedeniyle yoksulluğu erkeklerden çok daha derin tecrübe eden kadınların payına salon toplantılarında maneviyat dozu yüksek süslü cümleler, dışarıdaysa güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri düşüyor.

Bu gri tabloya rağmen, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine direnme potansiyelinin yüksekliği ile dayanışması umut veriyor.