Çiğdem Anad

10 Kasım 2015

Vatanı kimler terk etmez?

Vatanı terk ederim, terk etmem tartışması yapılırken, herkes kendine bir sorsun; vatandan kim neyi anlıyor?

Yaşadığı topraklarda çalışabilen, kazanabilen, canını, malını garantide sayabilen, rejimi yönetenlerin imha etmeye gerek duymadığı düzeyde muhalefet eden, başkalarının acılarına dokunup yanmadan, belli mesafeden bakıp, duyarlılık gösteren, istediği kıyafette dolaşabileceği bir bölgede oturabilen, az sayıda insanın gidebileceği restoranlarda, kulüplerde, otellerde sosyalleşebilen, zaman buldukça atlayıp uçağa yurt dışında soluklanabilen, fikirleri zaten taşları yerinden oynatacak ağırlıkta olmadığı için düşündüklerini ifade edebilen kişiler neden vatanı terk etsinler? 

Bu arkadaşların arasında vatanı terk edenler çıkarsa, onların terk-i diyarı uzun bir seyahat olur olsa, olsa.

"Vatanı terk etmem, bu ülke bizim" efelenmesiyle zeybek oynamaya hazır duranların bir yarısı ise yine bu ülkede istediği şekliyle yaşayabilenlerdir. Onların yaşam şekil şemalleri, söylemleri, aksiyonları iktidarı tehdit edecek boyutta değildir. Bu ülkeye gelenekleriyle, sülaleleriyle, komşularıyla, raconuyla, lugâtıyla, dedikodusuyla, tarhana çorbasıyla, rakısıyla, kebabıyla, demli çayı, simidiyle bağlı olanlardır.

 

Vatanı kimler terk eder?

 

İş bulamayan üniversite mezunu gençler bir yolunu bulurlarsa hemen kaçarlar.

Evrensel ölçülere göre zihin yapısı gelişmiş üniversite öğretim üyeleri dünyanın çeşitli ülkelerindeki üniversitelerle boş kadro bulabilme umuduyla yazışmaya başladılar.

Parası olan çocuğunu üniversite, master, doktoraya "ülkeye dönme" diyerek gönderdi bile.

Oğlunu askere yollamak istemeyenler  yurt dışı imkanlarını araştırmayı günlük mesailerinin bir parçası haline çoktan getirdi.

Malı mülkü olanlar satıp savdıklarında hangi ülkelerde yaşayabileceklerini hesaplıyorlar.

Vatanı terk etme ya da kalıp mücadele etme ikilemi asıl bu rejimin gerçek tehdit saydığı kesim içinde sakince, sosyal medyada sansasyonel çıkışlar yapmaktan uzak, aklı selim şekilde değerlendirilmekte.  

Ülkede kalıp, mücadele edecek kesimin çoğunluğu zaten örgütlü. Bir partinin, sendikanın, sivil toplum örgütünün çatısı altında örgütlü mücadele yöntemlerini tartışıyorlar.

Örgütlü olmayan kesim ise başka bir ülkede yaşayacak parası olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılıyor.

Parası, muhalif kimlikleri nedeniyle işi olmayanlar evlerine kapanmış, çıkış yolunu düşünüyorlar.

Hâlâ bir işte çalışabilenler, işsiz kalmaları halinde sığınabilecekleri bir dünya köşesi arıyorlar.

Tabii hepsi biliyor ki; sürgün hayatı zor. Şimdiden buhranını yaşıyorlar.

 

Vatan-millet-Sakarya edebiyatı yapan diğerleri

 

Ay yıldızlı bayrağım, bereketli topraklarım, atalarım, ceddim, tarihim terminolojisiyle "bu vatana kurban olurum" diyenler, bu rejime zaten bir yerinden yakında entegre olabilecek, bir el yakaladığı zaman AKP havuzuna atlayacak kimlikler.

"Bu vatanı kimseye yedirmeyiz" diyenler cevap versinler; neden, nasıl yedirdiniz?  

Kürtler ise başka bir ülke kurma, kendi vatanlarını inşa etme çalışmalarını hızlandırdılar.

 

Kim kazanıyor, kim kaybediyor?

 

Dava insanı olanlar kazanıyor. Dava insanı olmayanlar bir gün memleketlerini de kaybediyor.

İdeolojilerin yıkılmasını alkışlayanlar; buyurun şimdi , bu memleket sizin. Ya da sizin mi, bakın.