Çiğdem Anad

17 Ocak 2014

Kimden neyin hesabını sorabiliyorsunuz? Ve bir haber adamı Birand

Savcıyı savcıya kim kırdırdı? Hakimi hakime kim kırdırdı? Polisi polise kim kırdırdı? Askeri askere kim kırdırdı?

Darbeyi kim yaptı?

Savcıyı savcıya kim kırdırdı?

Hakimi hakime kim kırdırdı?

Polisi polise kim kırdırdı?

Askeri askere kim kırdırdı?

Gazeteciyi gazeteciye kim kırdırdı?

Cemaatleri birbirine kim kırdırdı?

İşadamlarını birbirine kim kırdırdı?

Komşuyu komşuya kim kırdırdı?

Halkı birbirine kim kırdırdı?

Yasaları kim tanımadı?

Anayasayı kim hiçe saydı?

Laik yapıyı kim ortadan kaldırdı?

Demokrasiyi kim yok etti?

Ortada kim Türkiye cumhuriyeti bırakmadı ?

Mehmet Ali Birand yaşasaydı , bunları sorardı ve cevabı da soruların içinde verirdi. Kim bunları yaptıysa darbeyi de o yaptı.

 

Mesele çakıl taşı mı, Kürt halkı mı?

Hepimizden önce Birand söylemişti. Mesele çakıl taşı meselesi değil. Adını koyalım; mesele kürt meselesi.

Kürtlere çakıl taşı vermediniz , bugün Kürdistan coğrafyasının sınırlarını tartışır hale geldiniz.Bir hesap edin; kaç katrilyon çakıl taşı eder? Kasalarınızdaki milyonlarca doları saymaktan , çakıl taşı saymaya sıra gelmez biliyoruz. Ancak bu süreçte iki taraftan öldürülen gençlerin paraya tahvil edilemeyecek değerleri toprağa karıştı gitti.  Bu değerleri sizin çakıl taşı edebiyatınız öldürdü. Yani sizin zihniyetiniz, sizin kararlarınız , sizin uygulamalarınız, sizin gücünüz, yani siz. Bu hesap sizden sorulamıyorsa, sizin kasanıza giren paraların hesabı nasıl sorulsun ? Ama bilin ki , hesap denkleştirilmeden kasa kapatılmaz. Bugün kürt siyasetindeki oyalama, kandırma, vakit kazanma numaraları hesabı kuşkusuz daha da büyütecek.

 

Mesele derin devleti yok etmek mi, muhalifleri susturmak mı?

Askerler hapishanelere tıkılırken , askerlerden çok çeken Birand kin, intikam duygularıyla zafer çığlıkları atmamıştı. Askerin konumunun Avrupa Birliği standartlarına göre düzenlenip, düzenlenmediğini takip etmişti sadece. Bilgisayarlara yüklenen sahte delillerle içeri atılan , müebbet hapislere mahkum edilen insanları, babasız anasız yaralı büyüyen çocukları, yalanlarla , iftiralarla parçalanan kimlikleri, hücrelerde ölüme terkedilenleri ve bunlardan oy devşirenleri kaygıyla izlemişti.

Yasaları hiçe sayanların , şahsi kin ve ihtiraslarıyla ülkeyi darmaduman edenlerin inandığı bir öteki dünya , bir ilahi adalet olsaydı , bunları yapabilirler miydi? Yapamazlardı. Sonuçta ya onlar yalan, ya allah yalan. Siz mi yalansınız, allah mı ? Bunu size kim sorabilecek ? Sorsa da zaten cevap alamayacak. Ama bilin ki ; hiçbir soru cevapsız kalmayacak.

 

Yolsuzluk mu, dış güçler mi, her ikisi mi?

Türkiye’nin sürüklendiği bu kaosta dünya denkleminin nasıl değiştiğini bize Birand gösterebilirdi. ABD, AB, İSRAİL , IRAK, SURİYE, İRAN VE ORTADOĞU’nun siyasi figürleri ,liderleri, silahlı örgütlerin temsilcileri Birand’a röportajlar verirdi. Bu röportajlar dış güçleri daha iyi analiz etmemizi sağlardı.

Bugün Türkiye’yi yöneten ve o dış güçleri suçlayan sizler düne kadar o dış güçlerle dosttunuz. Anladık ki ; sizden en çok dost kabul ettikleriniz korkmalı. Dün ağbi dedikleriniz, kader ortağı saydıklarınız, aynı yolu yürüyüp, aynı iktidarı paylaştıklarınız, aynı kumpasları kurduklarınız , aynı oyunları oynadıklarınız  bugün can düşmanınız oluyorsa , sizden en çok dostlarınız korkmalı. Korktular zaten ve soruyorlar şimdi ?

Yalanı kelam eylemiş, maskeleri yüz bellemiş, takiyyeyi yol edinmiş, halkını aptal kabullenmiş, batıyı, doğuyu enayi yerine koymuş kim ömrünü sürdürebilmiş ? Siz yine cevap vermeyin. Hayatın kendisi  doğru cevapları veriyor , hem de çok gecikmeden.

 

 MAB

Mehmet Ali Birand’tan , Mehmet Ali ağabeyden öğrendiklerimin bunları sormam da , yazmamda payı var. Ruhu şad olsun.