Cengiz Özdemir

28 Mart 2012

Dünyanın en eski üniversitesi düğün salonu olursa?

Bir önceki yazımızda Sultanahmet bölgesinde koruma kurullarının, belediyelerin gözleri önünde nasıl izinsiz kazı yapıldığından ve 1700 yıllık Bizans Saray duvarlarının bir gecede yıkıldığından sözetmiştik

 

Bir önceki yazımızda Sultanahmet bölgesinde koruma kurullarının, belediyelerin gözleri önünde nasıl izinsiz kazı yapıldığından ve 1700 yıllık Bizans Saray duvarlarının bir gecede yıkıldığından sözetmiştik. Ayrıca basında “sahibinden satılık Bizans sarayı” başlığıyla çıkan haberlerden yola çıkarak Magnarua Sarayının nasıl satışa çıkarıldığından bahsetmiştik. Şimdi satışa çıkartılan sarayın bu bölümü ile bilgiler verelim.
 
Hepimizin malumu dünyanın en eski üniversitesi neresidir diye sorulduğunda aklımıza Oxford, Cambridge gelir. Oysa dünyanın en eski üniversitesi bu İngiliz üniversitelerinden 300 yıl önce kurulmuş olan Konstantinopolis Üniversitesidir! 856 yılında Büyük Saray’ın kuzey doğusunda yer alan Magnarua Sarayının çatısı altında eğitim faaliyetine başlayan bu kurum 1150 yıl önce resmen kurulmuş ve sadece temelleri ile de olsa bugün hala ayakta duran kainatın en eski üniversitesidir.
 
Biraz bu üniversitenin geçmişinden bahsedelim. Aslında üniversitenin kökeni daha da eskiye dayanır. 425 yılında Roma İmparatoru 2. Thedosius döneminde temelleri atılan bu eğitim kurumu 31 öğretim üyesine sahipti. Bunlardan 10’u Yunan grameri, 10’u Latin Grameri, 5’i Yunanca Hitabet, 3’ü Latince Hitabet, 2 hukuk ve 1 felsefe olmak üzere görev dağılımı yapmışlardı. 8. yüzyılda başlayan karanlık ikonaklazm döneminde din toplum hayatına egemen olunca bu üniversite dağıtıldı. Ancak ne bu okul ne de Antik dönemin diğer meşhur “akademi”leri bir üniversite kimliği taşımazlar.
 
Karanlık İkona Kırıcılık dönemi 843 yılında sona erince eğitim dahil toplumun birçok alanında laik bazı düzenlemeler getirildi. Bunun sonucu olarak 856 yılında imparator 3. Mikhael döneminde modern anlamda “üniversite” kimliğini taşıyan ilk eğitim kurumu, Konstantinopolis Üniversitesi hizmete açıldı. Bu üniversitede dönemin en ünlü hocaları eğitim veriyordu. 
 
Bir örnek vermek gerekirse bugün tüm Slav coğrafyasında kullanılan Kril alfabesini icat eden Aziz Konstantin Kırillos bu üniversitede dilbilim dersleri verdi. Krillos’un kemikleri halen Fener Rum Patrikhanesinde kutsal emanetlerden biri olarak muhafaza edilmektedir. Elbette bu hamlenin diğer coğrafyalara da örnek olduğunu söyleyebiliriz. 856 yılında açılan İstanbul Üniversitesini 988 yılında Kahire El- Ezher ve 1088 yılında Bologna üniversiteleri izledi.
 
İstanbul Üniversitesi en parlak dönemini “bilge” lakabıyla anılan 7. Konstantin Profigennatos döneminde yaşadı. (913-959) Bu bilge kral üniversitede hitabet, aritmetik, tıp, hukuk, müzik gibi yeni bölümler açtı. Ancak ard arda gelen felaketler hem Bizans’ın hem de bu üniversitenin sonunu getirdi. Kuşkusuz en büyük felaket 1204- 1261 Latin yağması sırasında yaşandı. Böylece doğudan 200 yıl sonra ilk üniversitelerini açan batı Romalılar doğu Rönesans’ını boğup kendi Rönesanslarının da temellerini attılar.
 
Bugün bu üniversitenin faaliyet gösterdiği Magnarua Sarayı Sultanahmet’te Four Seasons Otelinin arka tarafında yer alan Kutlugün ve Bayram Fırını Sokaklarını kaplayan alanda yer almakta idi. Bugün hala bir kısmı ayakta duran bu üniversitenin bir kısmı bir halı mağazasının altında kalmış, mağaza sahibinin gayretleri sonucunda epey bir hafriyat çıkartılarak ziyarete açılmıştır. 
 
Kuşkusuz bu sokak boyunca yer alan tüm mağazaların temellerinde üniversitenin izlerini bulmak mümkün. Ancak bu izlerden en büyüğü geçtiğimiz dönemde satışa çıkarıldı. Bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, 1992 yılında eski belediye başkanı Tahir Aktaş tarafından satın alınan bir çorap fabrikasının altından “tesadüfen” çıkan Magnarua Sarayı kalıntıları kötü bir restorasyondan sonra 12 milyon Euro’ya görücüye çıktı. 
 
Alıcılar arasında düğün salonu işletmecilerinin olduğunu basından öğrendiğimiz bu alış-veriş’in gerçekleşip gerçekleşmediğini ise bilmiyoruz. Ancak ne amaçla kullanılırsa kullanılsın dünyanın en eski üniversitesinin kalıntılarına en azından Kültür Bakanlığının sahip çıkması gerekir diye düşünüyorum. Yoksa adındaki Kültür ibaresini atıp sadece Turizm Bakanlığı olarak faaliyetlerini sürdürsün!
 
Bu arada “bize ne Bizans Üniversitesinden” diye itiraz edeceklere de ilk modern Darülfünun binasının (İstanbul Üniversitesi) 1850’lerde burada kurulduğunu ve geçirdiği bir yangın vesilesiyle 1934’de yıkılarak yok edildiğini hatırlatalım. Tıpkı Topçu Kışlası gibi. Üstelik bu Darülfünun binası 1876’da ilk Osmanlı Parlamentosuna da ev sahipliği yapmıştır…