1987 yılında Amerikan savaş uçakları Basra Körfezi’ndeki bir İran petrol rafinerisini bombalamıştır. Bütün dünya ABD’nin bu ani hava operasyonu hakkındaki açıklamasını merak etmektedir. ABD’nin o dönemdeki üç büyük TV yayın ağı da (ABC, NBC, CBS), dönemin Savunma Bakanı Casper Weinberger’in Pentagon’daki basın toplantısını canlı yayınlarlar. Ancak açıklama kürsüsüne gelen Weinberger, sözlerine başlamak için dakikalarca canlı yayını sunan muhabirlerin izleyicilerine Weinberger’in neler söyleyebileceği hakkındaki tahminlerini anlatmalarını beklemek zorunda kalır.
New Yorker dergisinin efsane yazarlarından A. J. Liebling, bir keresinde, ‘’üç çeşit gazeteci vardır’’ demiş ve eklemiş:
- Gördüklerini yorum katmadan aktaran gazeteci
- Gördüklerinin anlamı hakkında analiz yapan, açıklayıcı gazeteci
- Şahit olmadığı ve görmediği bir olayın ne anlama geldiği hakkında konuşan yorumcu gazeteci.
İlk iki gazeteci türü ekonominin ve meraksızlığın etkisiyle büyük ölçüde ortadan kalktı. Ancak üçüncü tür gazetecilik sürekli büyümeye devam ediyor. Şimdi artık, görmediği, şahit olmadığı herşeyin anlamını bilen milyonlarca yorumcu gazetecisi olan bir üke olduk.’’
Bugün ‘gazeteci’ deyince bir çoğumuzun aklına ilk gelen isimler, mesleğin gerçek emektarları, yani bizi ‘haberdar’ eden veya bir konuda bilgilendiren muhabirler, analistler değil, televizyonların tartışma programlarına katılan yorumcular.
ABD’de bu fenomen 1990’larda kablolu TV haber kanallarının(CNN, Fox News, CNBC) büyük patlamasıyla ortaya çıktı. Televizyonda yorum yapan ünlüler sınıfı oluştu ve TV tartışma programları katılımcısı kimliği bu kişilerin profesyonel kimliklerinin bile önüne geçti. Artık sadece gazeteci, politikacı, stratejist vs değillerdi, ekranda konuşan adamlardı.
Haber kanallarının aralarındaki rekabetin büyümesiyle, sektörün ‘ilgi çekecek tartışmacı’ talebi de arttı. Yüzünde fiziksel bir özrü olmayan ve kendini ‘yorumcu-stratejist-gazeteci’ diye tanıtabilen herkesin televizyona çıkmaya başladığı bir süreç başladı. 2008 başkanlık süreci ve sonrasında ise zirveye çıktı. New York Magazine dergisi Washington temsilcisi Mark Leibovich, haber kanalları tartışmacılarıyla ilgili şu gözlemini paylaşıyor:
Bu kişiler çoğunlukla genç ve erkek. Bir zamanlar, sadece meslekte uzun süre çalışmış kıdemli gazetecilere tanınan ayrıcalıklardan bir gecede yararlanabilir hale geliyorlar. Agresifler, çoğunlukla teknoloji ile barışıklar ve dahası da ‘netler’. Bir seçim gecesi, kim kaybetti, kim kazandı, kim yanlış kim doğru çok inançlılar. Çünkü anlık yaşam kültürünün çocukları bunlar. Twitter kuşağı yorumcuları. Ve çoğunlukla da kendilerine öykünen içeridekilere hitap ediyorlar. Bugün başka herşeyden çok medyayı konuşmamızın sebebi de bu. Bize başka şeyleri açıklama aktarma aracı olması gereken medya, gazeteciler, kendisi haberin konusu artık.
Bir başarı ölçüsü olarak ‘televizyona çıkmak’
Bir televizyon tartışma programına katılırsanız, ne kadar saçma şeyler konuşup savunursanız savunun, artık ünleniyorsunuz. TV’ye çıktığınız için ünleniyor, ünlendiğiniz için daha çok çıkıyorsunuz. Ve ekran tartışma programları, gerçekten düşünceye, fikirlere, analizlere kapı aralayan bir medya aracı olmaktan çıkıp, Leibovich’in, Eisenhower’dan esinlenerek taktığı isimle ‘’celebrity-industrial complex’’e dönüşüyor. Kaldı ki, tartışmacının tek kazanımı ün de değil. Ekran, politika ve medya arasında bir döner kapının içine girilmiş olunuyor. Politik makamlara, iyi maaşlı kurullara paraşütle inmek kolaylaşıyor.
Bill Clinton’ın 1992 yılında sürpriz şekilde kazandığı başkanlık seçim kampanyası, medyatik politik stratejistlerinin yükselişine de ilk kez sahne oldu. 20’nci yüzyıl Amerikan tarihinde bir kaç ünlü stratejist ve yardımcı söz konusu olsa da hiç biri, Bill Clinton’un kampanya stratejistleri James Carville veya George Stephanopoulos kadar ünlü olamamıştı. Bu ikili Clinton’ndan ayrı olarak kendileri birer markaya dönüştüler. Ve benzerlerini üretmeye başladılar.
Bir çok politikacı danışmanı da marka olma yoluna girdiler. Öyle ki, yazılı medyaya yazılar yazan bir çok politika insanı da yazmak istedikleri için değil, bunun kendilerini televizyona çıkarmaya yardım edeceği düşüncesiyle yazıyordu. Örneğin efsane politikacı Tip O’Neill’in danışmanlığından
Elbette ki ekranlardaki her tartışma ve sohbet programı ve katılımcı hakkında genelleme yapmak büyük haksızlık olur. Politikacı Tom Coburn, bazı politikacılar ve ekrandaki bazı kişilerin ortak özelliklerine dikkatimizi çekiyor. En önemli endişeleri, politikada veya ekranda kalmaya devam etmek bunların... Washington’un bugünkü kutuplaşmış ortamında Kongre’de veya ekranda kalmanın en güvenilir yolu ise, kutuplaşmaya ve keskin partizanlığa sarılmak. Ona göre, keskin kutuplaşmaya oynamak ise, ideolojiye inanmaktan çok kariyerizme inancın ifadesi. Bilgiyle, fikirle, sakinlikle değil, ezberlerle, doğmatikle, hararetle tartıştıkça yerlerini garantiliyorlar.