ABD Başkanı Barack Obama’nın 20 Ocak günü Kongre binasında gerçekleştirdiği, 225 yıllık geleneksel Birliğin Durumu konuşması, Amerikan devletinin bütün erklerinin yöneticilerini bir araya getirdi. Senatörler ve milletvekilleri dahil bütün Kongre üyeleri, Yüksek Mahkeme üyeleri, komutanlar ve bakanlar… Bütün devlet oradaydı, bir bakan hariç. Ulaştırma Bakanı Anthony Foxx, ABD devlet yönetiminden, Obama’yı dinlemek için Kongre binasına gelmeyen tek isimdi. Ancak bu bir protesto eylemi değildi. Foxx, Obama tarafından ‘Designated Survivor(hayatta kalacak kişi)’ olarak tayin edilmişti. Yani, bütün devlet yetkililerinin toplandığı mekanda bir saldırı veya bir doğal afetle herkesin ölmesi durumunda Amerikan devletinin başkanlığını ele alarak ülkeyi başı boş kalmaktan koruyacak kişi.
‘’ABD Başkanı’nın ‘Birliğin Durumu’ konuşması sırasında, bir kabine üyesi, bilinçli olarak yer almaz. Sadece Kongre binasında bulunmamakla kalmaz, çoğunlukla Washington DC’yi de terk eder. Bu kabine üyesi, ABD’nin bütün devlet yönetiminin nükleer saldırı veya doğal afet gibi bir durumda tamamen ölmesi durumunda, ABD Başkanı uhdesinde verilmiş bütün yetkileri devralır. 4 Şubat 1997 günü bu kabine üyesi bendim.
Ben bu çok önemli görev için seçilince, bunu, New York’ta yaşayan kızımı ziyaret için bir fırsat olarak kullanmaya karar verdim. O akşam, ABD Başkanı olmanın debdebesinin ve koşullarının ne demek olduğunu tattım. Bütün politik kariyerim boyunca, buna yaklaşacak kadar bile bir şey yaşamamıştım. Gizli Servis elemanları, Air Force 3 uçağıyla beni New York’a götürdü. Yanımda benden hiç ayrılmayan bir doktor ve nükleer silahların kodlarının olduğu çantayı taşıyan üst düzey bir subay da vardı. Ve beni korumak için çok sayıda görevli. Havaalanından üç minibus dolusu Gizli Servis elemanının eskortluğunda kızımın apartmanına vardık. Apartman kapıcısının, bütün bu şamata karşısında nasıl bir şaşkınlık yaşadığını anlatmama gerek yok.
Konuşma bitinceye kadar kızımla evde kaldık. Konuşma bitip de ABD Başkanı Kongre binasını terkettiği anda benim görevim sona erdi. Kızımla ben dışarı akşam yemeği yiyebileceğimiz bir yer bakmaya çıkarken, görevim bittiği için, bütün o korumalar, nükleer çanta taşıyıcısı subay, etrafımdaki yetkililer aniden bizi terk ederek, beni getiren özel uçakla başkente döndüler.
Bir anda başbaşa kaldığım kızımla, bulduğumuz bir Japon restoranında güzel ve sakin bir akşam yemeği yedik. Biz yemeğimizi bitirip çıktığımızda dışarıda rüzgar şiddetlenmiş ve ağır bir yağmur başlamıştı. Yaklaşık 10 dakika o soğuk yağmurun altında boş bir taksi durdurmaya çalıştık ama başarılı olamadık. Çaresiz kalınca, 10 blok ötedeki apartmana yağmur altında yürümek zorunda kaldık. Apartmanın kapısına sırıl sıklam ve üşümüş halde vardığımızda, birkaç saat önce bu kapıya geliş şeklimi düşünüp irkildim. Şehre, akşam başlarken ABD başkanlık konvoyu ile gelip, aynı akşamı, taksi bile bulamayıp yağmur altında yürümekle bitirmek, iktidardan müthiş bir düşüştü.
Bu, komik bir anı olduğu kadar asla unutamayacağım bir ders de oldu benim için. Güç gelip geçicidir. Bir an en tepedesiniz, bir an sonra artık değil. Herkes hayatında belli ölçüde yükseliş ve düşüşler yaşar. Kendinize inancınızın devamı ise bu süreçlerde nasıl davrandığınıza bağlı.
O ışıltılı an boyunca, en azından ben kendi yanımda, dünyadaki en güçlü insandım."
Bu yazı amerikabulteni.com'da yayımlanmıştır.