Sahada akıl almaz işler yapan, rakipleriyle mücadele ederken bir boğa kadar güçlü görünen Rooney, ‘öğretilmiş erkek’liğin sonu gelmeyecek kurbanlarından sadece biri
Onun için “Son gerçek futbolcu” demişti Four Four Two dergisi mart sayısında. Henüz 24 yaşında olan Wayne Rooney, büyük futbolcudur. Ve bir erkek olarak, her erkek kadar ‘ahmak’, çoğu erkek kadar çocuk, hemen hemen tüm erkekler gibi acınacak bir büyüme/büyütülme sistematiğinin kurbanıdır. Bu kurbanlık halidir İngiltere’nin ve dünyanın en iyi futbolcularından biri olan ‘genç Rooney’i sonunda ‘çuvallatan...’
Çocukluk aşkı olan karısının hamilelik döneminde başka kadınlarla birlikte olduğu haberleri peşi peşine ortalığı kaplayınca bu büyük oyuncu “Hayatımın en kötü haftasını geçirdim” dedi.
‘Öğretilmiş erkeklik’
Sahada akıl almaz işler yapan, rakipleriyle mücadele ederken bir boğa kadar güçlü görünen Rooney, ‘öğretilmiş erkek’liğin sonu gelmeyecek kurbanlarından sadece biri...
Karısını elbette ki seviyordur, ancak sahadaki gücü, içine doğduğu toplumun genel eğilimlerinden kaçmasına yetmedi anlaşılan.
“Sen bir tanesin, gezegen senin etrafında dönüyor” diyerek büyütülürken sakat bırakılan erkek zihni, büyüdüğünde bin bir nedenle, sapmaması gereken yollara sapar. Rooney de bu rolü içselleştirmiş olmalı ki, bir değil birden fazla kadınla anılıyor şu günlerde.
24 yaşında, cebi para, edası hava dolu genç bir erkek ‘erkek olmanın’ bedelini ödüyor.
Hak ediyor, etmiyor ayrı bir tartışma ama “Hayatımın en kötü haftasıydı. İzin verirseniz ailemiz bu kötü günleri atlatacak gücü toparlamaya çalışıyor” diye sızlanması bile erkeğin toplumsal kuralların imha edici gücü karşısında ne denli çaresiz kaldığını da göstermiyor mu sizce?
Büyürken bir yandan “Sen istediğini yapabilirsin ama kadın yapamaz” diye yılışık bir gülümsemeyle erkek çocuğunun kulağına fısıldayan toplumsal kurallar, yaptıkları ortaya çıktığında aynı çocuğun
cellâdına dönüşüyor. “Erkeğin çaresiz ve acınacak halde olması” dediğim tam da bu!
Elbette ortada bir sorun varsa, bu sorunun - buna suç da, kabahat de, hata da diyebiliriz- tamamını ‘toplumsal kuralların belirleyiciliği’ne bağlayarak açıklayamayız. Söylemeye çalıştığım bu ihmal edilemeyecek kadar önemli gerçekliği göz ardı etmemek gerektiğidir...
Burada ‘bir kadının cellâdı’ gibi duran Wayne Rooney - ve elbette benzer durumdaki erkekler - aynı zamanda yaşadıkları hayatın da kurbanıdırlar.